- Kategori
- Gündelik Yaşam
Yoksa bende mi?
Son zamanlarda kendimi sorguluyorum ya, zaman zaman ben "dinozor"um diyorum ya da "kelaynak"lara benzetiyorum kendimi. Aslında çoğu zaman bu dünyadan olmadığımı da düşünürüm, kimseye benzemediğim, kimseyle, ortamla uyum sağlayamayıp yanlız kaldığım için. Orhan Veli de kendince sebeplerle böyle düşünmüş olmalı ki, aşağıdaki şiir yazmış..
Giderayak Handan
hamamdan geçtik
ün isigindaki hissemize raziydik
Saadetinden geçtik
Ümidine raziydik
Hiçbirini bulamadik
Kendimize hüzünler icadettik
Avunamadik
Yoksa biz...
Biz bu dünyadan degil miydik?
Orhan Veli Kanik Bu gün bu şiiri okuyunca, "demek ki yalnız ben değilmişim böyle düşünen" dedim.
Neler icadediyoruz kendimizi avutmak için, sevinçler, hüzünler mutluluklar...Ama zorla olmuyor işte. Biz başkalarından gelmesinden umudu kestiğimiz için, tüm bu duyguları kendi kendimize vermeye çalıştığımızdan yoruluyoruz sonuçta. Yine Orhan Veli'nin yaptığı gibi, sabahları evden çıkarken, "kendi sırtımızı kendimiz sıvazlamaktan” yoruluyoruz. Yoruluyoruz sürekli enerji depolamaktan, kendi kendimizi şarj etmekten. Başkalarından beklemek kadar zor bir şey olamaz , bir söz bilirim; ”elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde gelmez!”. Tam bu durumu anlatır bu söz. Başkalarından gelen sizi doyuracak kadar yeterli değildir, üstelik tam da ihtiyaç duyduğunuz zamanlarda gelmez.
Hayatta hep “tercihler” çıkar karşımıza, sürekli iki yol vardır önümüzde, birinden birini seçmemiz gerekir. Bu durumda, ben, başkalarından beklemektense, kendim icadetmeye çalışıyorum, mutluluklarımı, sevinçlerimi, başkalarına sürekli vermekten vazgeçmeyerek… Ama olur da birinin aklına gelirse beni sevindirmek ya da mutlu etmek o da bilet bile almadan çıkan bir piyango gibi oluyor, daha da sevindirici tabii ki. Böyle bir tercih, yorucu olmakla birlikte, güzel, yaşamımı daha anlamlı kılıyor benim.