Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '17

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yoksul olmak kaderin bir cilvesi midir?

Bendenize göre insan hayata iken yoksul yaşamasının en temel nedeni din, vatan, milliyetçilik gibi hamaset yüklü kavramların özellikle de siyasal iktidarların kötü yönetimleri sonucu yoksul bırakılmış insanların yaşadıkları ülkelerde azımsanmayacak sayıları ile prensip, kural ve kurumları ile çerçevesi çizilmiş devlet sistemlerinin topluma indirgenmesidir. Bu durumu şöyle de özetleyebiliriz, Dünya üzerinde egemenliğini devam ettiren kapitalist sistemin yoksul bıraktırılan insan kitlelerine aşıladığı " Bekle ve gör birgün sen de zengin olacaksın" telkin ve ümidini sürekli olcak şekilde yineleyerek, sıcak tutmasıdır diyebiliriz. Bakınız; Bunun bir biçimde temel belirleyeni şudur demek kaydıyla bir tür efenim sistem belirlemede bulunmak öyle pek kolayca mümkün gözükmezken gerçekten insan yaşamını doğasından kaynaklanan ve anlamlıkılan genel tarih çizgisinde biz biliyoruz ki, tüm insanlık tarihi boyunca krallar,prensler, yöneticiler ve hatta din adamları, sürekli olaral ve sermayenin çizgisinde kalarak hareket etmeyi yeğlemişler ve hatta bununla da kalmayarak kendilerine bir şekilde sistem yapıcılarının çıkar dürtülerine göre ayar vermişler hasılı karşılığında bu işin kaymağını yiyen her seferinde zenginler ve yöneticiler yani seçkinci sınıftan olmayı başarmışlardır.

Yine tarih içerisindeki pozisyonu, önemi veya düşüncesi yada inancı hiç farketmeksizin tüm siyasal sistemler bilinçli bulunarak sefalete bıraktıkları halk kitlelerinin bir şekilde olana razı gelmelerini yahut aza kanaat getirmelerini isteyen bir bakış açısıyla onlara içinde bulundukları durumlarını kabullenmeyi veya tersine olarak içinde yoksulluk girdabından kurtulmalarını sağlayacak formülleri sistemin parametreleri ile beyinlere zamk etmişlerdir. Konunun daha açık edilmesinde günümüzdeki örneklerine bakmamız yeterli olacaktır sanırım; Mesela örneğin hepimizin müdavimi olageldiğimiz televizyon programlarında alim geçine bazı zat-ı muhteremlerim yüzbinlerce lira değerinde maaşlar alarak lüks içerisinde yaşayarak sefa sürdüklerini ama akıttıkları bir ton göz yaşıyla da, Hz. Pygamberin 'bir hırka, bir lokma ekmeğini' nereye koyabiliriz*

Yine benzer şekilde toplumun elit kesimlerinin ''Biz halkın gerçek olan istek ve taleplerini biliyoruz ve kendilerine gerekli hizmeti ona göre sağlıyoruz" palavralarıyla toplumu pasifize ederek uyuşturmaktadırlar. Şimdi yeni "oyun" aldatmacısı ne peki? Kısaca iddia, sayısal loto vs.. gibi günlük şans oyunları. Yani ya benimde talihim dönerse illizyonu. Buna karşılık başka bölgeleri de düşündüğümüzde günümüz insanını dünyanın her tarafında bir ağacı kemiren kurdu gibi içten içe kemirerek bitiren ve malumunuz ilk aklımıza gelen dünya üzerinde yaşanan ölümler, savaşlar, kavgalarımız ve yok oluşlarımız, umutsuzlıklar, kabullenme, hezyanlar, sorumluluklarımız filan! Hepsi de kulağa çok tuhaf gelen ikilemler değil mi? Veya şöyle söylesek de olur; İnsanın sırf insan olmasından kaynaklanan doğal haklarının kendisine getirerek sunduğu insan onur ve şerefine yakışır bir yaşamı sürdüremiyor oluşu en baştan bundan sorumlu olan sistemin ta kendisinin sorunu ve sorumluluğunda değil-mi- dir? O yüzden ve bu sebeple bizler zorluklar içerisinde kalarak hayat mücadelesi veren birni gördüğümüzde ona ne derdin var senin? diye soracağız ve o acıyı paylaştığımızda dağılacak keder bulutlarımız... Parası, pulu mu yok? İmkanlar dahilinde diyeceğiz, bakarız bir çaresine sıkma güzel canını sen, üzülme diyeceğiz karşımızdaki insana.. Aynı şekilde soğukta kalmış bir yoksula mı rastladığımızda elinden tutacağız. İnsanoğlu olarak biebirimize sarılacağız, kaldıracağız birbirimizi ayağa. Elinden tutacağız insanlığın sımsıkı, sadece yardım etmek olmayacak amacımız, hep bir elden dayanışma içinde olacağız. Yani dostlar; siz,biz hepimiz yapacağız bunları.

Nihayetinde dünya egemenleri, Eşitlik, özgürlük, barış ve demokrasi yalanlarını söylerken AB-D'li güçler bütün ortadoğuyu kan gölüne çevirmişken insanlık ailesinin ortak olan acılar ve yoksulluklarımız için, soluğumuz kesilene kadar "özgür,eşit paylaşım ve insanca yaşam"  diye bağıracağız. Eğer bir kadın veya çocuk bir haksızlığa veya tecavüze uğramış ise adalet yerini bulana kadar susmayacak, ciğerlerimiz sökülene kadar "insan hakları" diye haykıracağız. Ha dostlar; aynı şekilde somada ölen 301 vatan evladı madencimizi unutmadık. unutmayacağız. Acıları dün gibi bugün gibi hala taze. Onun için geçirdiği bir iş kazasında oğlu ölen bir anne, "ben de artık yaşamak istemiyorum" diye feryat ediyorsa bu iki gözü yaşlı fedakar annenin sözlerine kulak verecek, yürekleri dağlayan yakarışlarını hiç ama hiç unutmayacağız... Bunun için se en başta gelen bütün haksızlıklara, hukuksuzluklara, yokluk ve yoksulluklara direnen aklımız ve vicdanımız olacak çünkü.! Yeter ki ağırmasın kalplerimiz, nabız atışlarımız heyacanını kaybetmeden ve insan kalarak atsın yüreklerde.

 
Toplam blog
: 643
: 67
Kayıt tarihi
: 20.02.17
 
 

Eğitim Durumu Halkla İlişkiler Yüksek Lisansı İsletme Fakültesi Sosyoloji Bölümü Gazeteci ..