Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ekim '10

 
Kategori
Eğitim
 

Yoksulluk ve yoksunluk

YOKSULLUK VE YOKSUNLUK

Anayasa değişikliği referandumu süresince bazı partilerimiz, her nedense gündemlerine, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik durum…
Ya da bir başka deyişle ekonomik bağımsızlık…
Türkiye’nin BOP içindeki konumu…
AB ve ABD tarafından ülkemizden istenilenler…
Hatta Kıbrıs konusu bile hiçbir şekilde girmedi.
Peki, tüm referandum boyunca ne konuşuldu, hepimiz neredeyse her akşam izledik.
Neydi en önemli konu olarak günlerce bize anlatılan…
Sadece ve sadece yoksulluk ve yoksunluk.
Şimdi bazılarınız söyle bir şey söyleyebilir, yoksulluktan bahsetmek çok mu kötü…
Baştan söyleyim.
Asla, hiç kötü olur mu?
Üstelik kötü olması ne demek bence üzerinde çok fazla durulması da gerekir ama dururken de sadece sonuçlar üzerinde oyalanmak değil, bunu yaratan nedenleri de ortaya tam olarak koyarak…
Şimdi buraya bir nokta koyarak devam edelim.
Bir ülkede zenginliği ve yoksulluğu belirleyen şey nedir?
Herkes de ezbere bilir ki ülkenin gelir düzeyi.
Yani kişi basına elde edilen gelir, o ülkenin yoksul mu yoksa zengin mi olduğunun en önde gelen göstergelerinden biridir.
Başka.
Ülkedeki üretim endeksleri de o ülkenin gelişmiş, sanayileşmiş ülke olup olmadığının bir ipucunu verir.
Doğru mu?
Bu durumda ülkemizi sizce nereye koymak gerekir, evet biraz düşünün, öyle televizyonlarda kişi basına düşen gelir arttı falan gibi sözler de sizi hiç mi hiç yanıltmasın.
Bir bakın ülkenizin profesörleri kaç lira alıyor?
Öğretmeni…
Memuru…
Yoksulluğun sınırı ne?
Bir zamanlar yani 1980 öncesinde ülkemiz kendi kendini besleyebilen yedi ülkeden biriydi.
Bu gün bırakın her türlü sanayi ürününü…
Hemen her türlü tarım ürünü bile dışarıdan getirilmiyor mu?
Sadece tarım ürünü de değil…
Bugün toplumca tartışa geldiğimiz et ithalatı konusu bile ülkemizin hayvancılıkta vardığı yeri göstermiyor mu?
O zaman soruyu soralım ne oldu da biz sanayide…
Tarımda…
Hayvancılıkta dibi boyladık…
Aslında şu oldu.
Biz sadece ve sadece AB politikalarını uyguladık…
AB bize her fırsatta neyi dayattı…
“Tarımı ve hayvancılığı desteklemeyi bırakın.”
“Tüm sanayinizi, haberleşmenizi, enerjinizi, bankalarınızı satın.”
Adamlar önce sanayimizi satın alıyorlar sonra o sanayide işlenen ürüne kota koydurarak çok az miktarda ürettiriyor... (Aynen tütün ve şeker pancarındaki gibi) sonra da fabrikaların çoğunu kapatıyorlar.
Sonrası daha da ilginç…
Sınırsız ithalin önünü açtırarak kendi ülkelerindeki üretim fazlasını ülkemize satıyorlar.
Sonra…
Sonrası şu:
Onlar zenginleşirken biz fakirleşiyoruz.
Hani bazıları halen soruyor ya, nasıl kalkınırız falan diye
AB ve ABD boyunduruğundan kurtularak, başka hiçbir yolu yok.

23–09–2010
Nusret KEBAPÇI

 
Toplam blog
: 207
: 398
Kayıt tarihi
: 07.07.06
 
 

Ben Ankara'da yaşayan kendi halinde okur yazar  bir öğretmenim...     ..