Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ocak '11

 
Kategori
Deneme
 

Yolcu nereye gidiyorsun?

Bazen zamansız bir rüzgâr esiyor güz yapraklarının hüznü ile beraber. Ve seni hiç bilmediğin uzak iklimlere savuruyor. Önüne dolambaçlı, sonunun nereye varacağını hiç bilmediğin türlü yollar çıkıyor ve sen son sürat gidiyorsun. Nereye varacağını, önüne neler çıkacağını hiç düşünmeden. Aslında neler çıkacağının da senin için bir önemi yok. Önündeki yolun düz mü olduğu ya da sonunun uçuruma mı çıktığıyla da ilgilenmiyorsun. Ve son sürat devam ediyorsun yolculuğuna. 

Kendi isteğinle mi yapıyorsun bu yolculuğu yoksa başka bir güç tarafından mı yönetiliyorsun, onu da çözemiyorsun. Çözmek için de pek bir uğraş verdiğin söylenemez. Sanki bir kaçış peşindesin kendinden, içinde yaşadığın çevreden, dünyadan, ne bileyim işte aklına gelebilecek her şey ve herkesten. Neden kaçtığını düşünecek kadar vaktin olmadığı için de bunları kafana takmadan gidiyorsun. Öyle bir sürat öyle bir sürat ki gören hayretler içinde kalıyor. Sen onların yüz ifadelerine bile bakmıyorsun. Çünkü biliyorsun ki azıcık bir dikkat kaybı senin yok oluşun demek. Gözlerin sürekli önüne bakıyor ve bir yere en hızlısından en acelesinden yetişmen gerekiyor gibi hızını arttırarak gidiyorsun, geride bıraktıklarını hiç ama hiç düşünmeden. Bir an bile dikkatin dağılırsa o hızla paramparça olacağını biliyorsun. Bunun bir önemi var mı senin için aslında ona da bir türlü karar veremiyor, çıkmaza giriyorsun. Böyle duygulanımlara yer olmadığını düşünüp hemen kafandan atıyorsun. Altındaki aracın ne marka olduğu, hangi özelliklere sahip olduğunu bilmiyorsun. Ayağın gaz pedalında ve sen sürekli gaza basıyorsun. Freni hiç arama gayretinde bile değilsin. Çünkü seni frenleyecek hiçbir şeyin olmaması gerekiyor. Fren yapmak gibi bir şansın yokmuş gibi davranmak zorunda kalıyorsun. Çünkü fren gideceğin yolun sonunu görmemek demek senin için. Kaçısın nereye, kime, neye bilmiyorsun. Hız sınırı olmayan bir araçta ha bire gaza basıyorsun. Sanki hayatının en önemli maratonunda yarışıyorsun ve önde bitirmen gerekiyor bu yarışı. Bir an duraklasan geride kalacaksın. Her şey alt üst olacak gibi yükleniyorsun gaz pedalına. Öyle bir sürat ki yoldaki engeller kendiliğinden çekiliyorlar kenara. Biliyorlar ki bu hızın önü kesilemez. Engelleri bile kendine hayran ve hayretler içinde bırakıyorsun. Aştığın yolun haddi hesabı yok; ama durmak için de bir amacın yok. Nereye gideceğini bilmediğin için nereye geldiğini de düşünmüyorsun. Sadece gidiyorsun. Gidebileceğin yere kadar -orası neresiyse artık- gideceksin dermiş gibi pedala yükleniyorsun. Uçmak için daha fazla hızlanman gerek diye düşünüyorsun ve yine pedala yükleniyorsun. Tam takır giderken bir sıkıntı kaplıyor bütün benliğini. Düşünme vakti değil ama durmak istermişsin gibi bir duruma geliyorsun. Hız limitlerini alt üst etmişsin. 

Bu hızla giderken durmanın nelere mal olacağının da farkındasın. Aştığın yollar bir hayal gibi geçmeye başlıyor gözlerinin önündeki film şeridinden. Yeter artık demeye hazırlanır oluyorsun ama cesaret edemiyorsun. Canın ne kadar tatlı olduğunu o zaman fark ediyorsun. Araç son hızla gidiyor ve sen düşünceler deryasında boğulmak üzeresin. Tam ne olursa olsun duracağım demeye karar verecekken önüne ucu bucağı görünmeyen derinlikte bir uçurum çıkıyor. Soğuk soğuk terler dökülüyor vücudundan, titremeye başlıyorsun ve avazın çıktığı kadar bağırıyorsun. Tam o sırada… 

 
Toplam blog
: 4
: 296
Kayıt tarihi
: 03.01.11
 
 

İki yıldır Şırnak Sağlık Meslek Lisesinde Müdür yardımcılığı ve aynı zamanda edebiyat Öğretmenliği y..