Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '18

 
Kategori
Yolculuk
 

Yolculuk Notları - Bahtiyar

Yolculuk Notları - Bahtiyar
 

foto: Emre Erden


Bahtiyar

      Hızlı trendeyiz ama gecenin karanlığında virajdan yuvarlanmak istemiyor makinist. Eskişehir ovasını gecenin karanlığı bir yorgan gibi örtmüş. Yanımda Kırım göçmeni 59 yaşında bir adam var. Oturduğu yerde namaz kılıyor. Rahatsız etmemek adına yerimde fazla kıpırdamıyorum. O da kimseye ses etmeden namazını kılıp ahşap tespihini parmaklarının arasında çevirip dua etmeye başladı. Bahtiyar bizim nesil gibi değil. Tespihi, kalemi, küçük not kağıdı taşıyor üzerinde. Geniş esmer yüzünü beyaz sakalları kaplıyor, güçlü, dinç bir duruşu var. Ceketinin sağ yakasında siyah zemin üzerine sarı renkle çizilmiş kazma ve çekiçle madenci rozeti taşıyor. Saç kısa, sakal biraz uzun ama salaş değil.

            Eskiden diyor Bahtiyar; yalnız değildik! Her gün bir arkadaşımızın evinde kalırdık. Kışın, kar yolları kapattığında sıcak bir sobanın etrafında radyo dinler, sohbet ederdik. Yazın hep beraber sinemaya giderdik. Cüneyt Arkın’ın filimlerini izlemeye bayılırdık. Anarşiden, sağ sol olaylarından, bitmek bilmeyen tüp, yağ ve ekmek kuyruklarından, ha geldi ha gelecek denen darbe yönetimlerinden bahsederdik, diye ekliyor.

            Bahtiyar, bakir bir kalple bir kez aşık olmuş hayatında. Bir kez evlenmiş ve tek bir kadın sevmiş koca ömründe. Maden ustası Bahtiyar, işçi, emekçi bir adam. İstanbul’da şimdilerde esnaflık ediyormuş. Yeni doğan torunu için hanımının ve en küçük kızının yanına gidiyor baba toprağına, arkasında da yaşlı babası var.

            Ben, Bahtiyar abiye eskiyi anlamadığımı söylüyorum. O devirlerde yaşamanın zorluğundan ama delikanlılığın, dürüstlüğün, adamlığın değer gördüğü yıllarda yaşamanın zevkini anlamıyorum. Bir yandan teknolojiye giriyorum. Telefon yok, su yok, şebeke yok, günümüzde saniyeler içinde alınabilecek bir şey 70’lerde aylarca hatta günlerce sürüyordu. Tıp ilerlememişti, en küçük hastalık sakat kalmaktan tutun da ölmeye kadar gidiyordu. Ama diyor Bahtiyar, biz mutluyduk. Peynirin, zeytinin ve ekmeğin en hakikisini yerdik. Eskiden dinçtik, şimdi ne yesek yorgunuz ve doymuyoruz.

            Sonra Bahtiyar abi de bizi anlamıyor. Kulaklığını takıp son ses müzik açan insanların neden toplumdan bu kadar kopmak istediğini anlamıyor. Bir delikanlının neden başını tavus kuşu gibi gömüp telefonda bir şeyler yaşamaya çalışmasını anlamıyor. Bahtiyar için bizim hayattan kaçmaya çalışmamız ona komik geliyor. Ellerinden şu telefonları alsak kaç dakika yaşarsınız çok merak ediyorum, diyerek gülüyor.

            Tren Eskişehir’e vardığında yollarımız ayrılıyor. Yolun düşerse gel diyor. Şiir hatıratımı imzalayıp hediye ediyorum. Senin gibi gençlerin yazdıkları mutlaka okunmalı, diye bir övgü veriyor. Temiz Anadolu insanından bir delikanlılık rozeti takıyorum ben de siyah kadife ceketimin yakasına.

            Geleceğim Bahtiyar abi, geleceğim. Bir torba dağ inciri, zeytin, sürk ve narla geleceğim. Geleceğim hayatına ve yaşama sevincine geleceğim.

Emre Erden

 
Toplam blog
: 203
: 322
Kayıt tarihi
: 16.11.13
 
 

1991 İskenderun doğumlu. EMU Mütercim Tercümanlık, Amasya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği mezun..