Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '18

 
Kategori
Yolculuk
 

Yolculuk Notları - Benim İstanbul

Yolculuk Notları - Benim İstanbul
 

foto: Emre Erden


   İstanbul’un yüzü herkese farklıdır. Bir simitçi, gazete satan bir öğrenci, bir kestaneci, muhallebici veya taksici için farklı bir yüz gösterir. Kimi kömürünü, kimi yağmurunu, kimi egzoz dumanını koklar. Bazılarının üstünde yüktür İstanbul. Haliç’de kuşların ötüşünü, Karaköy’de vapurun sesini, Kadıköy’de iskeleye vuran dalgaların sesini duyamaz onlar. Bir de benim gibiler vardır. İstanbul’da ikamet etmeyen ama İstanbullu kadar şehri bilen İstanbullular. Sabah Sultanahmet’i selamlarız akşam St. Antuan’da bir sohbete dalarız. Cebimizde ıslak ve sarı yapraklı yıpranmış bir şiir defteri olur. Balat’da dururuz, Fatih’e bir girip çıkarız, Kapalı Çarşı’da birbirinden farklı ecnebi lisanlar konuşur, Bayezid’de kahveciye dalarız. Geceleri alırız İstanbul’u karşımıza derdini dinleriz. Latin kıyımından, at nalından, padişahlardan, boğazın serin sularına cesedi atılan, yeniçeriden, sipahiden, cariyeden bahsederiz. Geceleri biraz daha soğuktur İstanbul, sokak köpeklerine, polislere, kağıt toplayıcılarına, titreyen ince bacaklı birkaç sarhoş kadınlara ve evsiz şairlere kalır.

            Soğuk hiç kimseye ırkçılık etmez bu kasım akşamı, hepimizi üşütür. Halepli bir garson gelir bir kahveyle daha. Sonra meyhaneci seslenir; tazele abimin masasını. Ben o vakitler senden bahsetmeye başlarım. Öyle kendi kendime, adını kimselere söylemeden. Geceleri aklıma gelir kavuşmak isteği ama şimdi sen nerede, ben nerede.. Merak buyurma içkiye daha başlamadım. Sigara desen ona ömrü hayatım boyunca değmedim. Bizdeki bu şairane haller, bu sayfalar, bu kalem, bu da benim eroinim.

            Bir gün senin yüzünden öleceğim. Özlediğim için, kavuşmak istediğim için, yanıp tutuştuğum için öleceğim ama kalın çerçeveli gözlüklerini düzeltip doktor; kalp, diyecek. Öyle bir kaza süsü verdiğin cinayet bu aslında. Başkasının kocası oldum diye öleceğim, insan en çok sevdiğine bağırırmış, kızarmış ve üzermiş sevgilim. Dar bir adliye koridorunda bir boşanma davasında imzam kururken hatırlamak istemiyorum seni. Sen de beni unutma. Oysa ben seni henüz saçlar beyazlamamışken, hala tek tanrıya inanıyorken sevmek isiyorum. En çok sevmelerimizi özledim desem yalan, esmer yüzüne düşen kızıl saçlarını desem; o da yalan. Ben en çok kavga etmelerimizi özledim, bir de bana seslenişini. Bir göz odalı evimizde hatırlarmısın bana bağırlamalarını, siyasi yazılar yazmamı bıraktırışını, köşe yazarlığından vazgeçişlerimi, ülke, memleket diye sövüp sayışlarımızı... Bir başka kadın geçerken yanımdan elimi daha sıkı tutuşunu özledim. Soğuk kış günü adada sabahleyin çıplak ayaklarla balkona çıkıp yine sana şairane laflar etmek istiyorum. Belki terapist hanımın dediğini yapıp seni hayallemekten vazgeçmeliyim.

            Neyse ney... Bir gün başka bir kadınla başka bir mutsuzlukta yine düşersin hatıralarıma. Belki bir gün benim İstanbul, bizim İstanbul, olur.

 

    Emre Erden 

 
Toplam blog
: 203
: 322
Kayıt tarihi
: 16.11.13
 
 

1991 İskenderun doğumlu. EMU Mütercim Tercümanlık, Amasya Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği mezun..