Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '07

 
Kategori
Felsefe
 

Yollar, nefesler ve ayrılıklar

Yollar, nefesler ve ayrılıklar
 

Hepimizin gittiği bir yol vardır… Ve hepimizin gideceği bir yol…

Belki bilinmezliklerle dolu, nice sevinçlere ve hüzünlere gebe. Nice süprizlerle yürünülecek, bir çok ayrı yolcuklara sapıp, sonunda hepimizi aynı yola çıkarak olan “yaşam yolu”.

Bu yolda yürüdükçe yitirdiklerimizin, hayatın garip bir cilvesi olarak kazandıklarımız olduğunu düşünmüşümdür.

Nice mağlubiyetimin, yenilgilerimiin, günün birinde zaferlerim haline dönüştüğünü görmüşümdür.

Zaten hayatınızda hiç başarısızlık ve pişmanlık yoksa, risk almıyor, garanti yaşamaya kalktıkça yaşamıyorsunuz demektir.

Her şeyi hesap etmeye çalışıp ayarladığınızı sansanızda, hayatın akışı tüm matematik denklemlerini altüst eder.

Akılcı ve mutlu bir yaşam için onca kitabın yok sattığı ileri sürülerek reklamı yapılan insanların çoğunun sizden çok daha mutsuz olduğunu duysanız, şaşırırdınız değil mi?

Ama şaşırmayın, çünkü öyle…

İşte söylüyorum: Akılcı bir yaşam düpedüz çılgınlıktır!

Şu zenginlik ve cömertlikle dolup taşan hayatta hâlâ fakirlikten ve para arzusundan bahsediyorsanız, fazlaca körsünüz ve hayalleriniz de tükenmiştir derim.

İşe önce başarıyı ve mutluluğu kendi sözlüğümüzde baştan tanımlamakla işe başlayabiliriz.

Bana kalırsa başarı, istediğini elde etmektir.

Mutluluk ise elde ettiğini sevmek…

Birçok insan rüzgarın yönünden ve hayatın zorluklarından yakınır.

Rüzgarın yönünü değiştiremiyorsak, yelkenleri ona gore ayarlamamız gerekir.

Oyunu değiştiremiyorsak, belki kuralları değiştirebiliriz.

Bana kalırsa her zorluk kendimizi geliştirmemiz için bize sunulan bir fırsattır ve her zorluğun arkasında nice fırsatlar vardır.

Önemli olan dağın arkasını geçebilmektir yine de…

Bunun için de dağa bakıp oturmak yerine, harekete geçmek gerekir. Yani hayat oyununda seyirci koltuklarında oturmak değil de, sahneye çıkabilme cesareti göstermek ve elimizden gelen en iyi oyunu sergileyebilmek.

İşte bu nedenle, "Cesur Yürek" adlı filmde kahramanın dediği gibi: “Herkes ölür ama herkes gerçekten yaşamaz.

Yaşamak için cesaret gerekir.

Bazen bir kaç saniyede düşünüp verdiğimiz kararlar, bütün hayatımızı değiştiriverir.

Zamanın ve hayatın güzelliği, o gizemli büyüsü buradadır.

Aslında atalarımızın zaman dedikleri şey sadece bir “süreç”tir. Bugün gerçek ve önemli olarak gördüğümüz şey, bir süre sonra bize artık önemli olarak gözükmeyebilir.

Lao Tzu, şöyle der:

“Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısıyla gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsanız, daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”

Hayatın bu tercihler skalsında doğru ya da yanlış tercihlerden çok, yaşanması gerekenler olduğunu düşünürüm.

Yürünmesi gereken yollar, yaşanması gereken aşklar ve ayrılıklar, sevinçler ve acılardır hayatı güzel kılan.

Yani, “aslolan yaşamaktır” kısaca.

Her adımda hayatın tadını çıkara çıkarak, her sevincin ve her acının hakkını vererek, aşkları ve ayrılıkları hissederek yaşamak.

Belki de bu yüzden yaşamım boyunca cesur oldum diyebilirim.

Her adımımın beni son adımıma, her soluğumun beni son soluğuma yaklaştırdığını bildiğim için güzel yaşıyorum belki de.

Korkularımı ortadan kaldırdıkça, yaşam hazzımı da katladım.

Bilmeye, öğrenmeye çalışmanın verdiği cesaret, damarlarımdaki kanı daha bir anlamlı kılıyor.

Bu yüzden üstüne yürüyebiliyorum korkularımın, acıların ve ayrılıkların.

Bu yüzden diyorum, insan aşkları ve mutlulukları olduğu kadar ayrılıkları ve acıları kadar da gelişir.

Ateşin suya aşkı gibi, aşkın bazen gitmek, bazen ayrılık olduğunu bilmek gerekiyor.

Zamanla su buharlaşmaya, ateş kül olmaya başlar yoksa… Ya kendimiz yok oluruz, ya da aşkımız yok olur.

Ama öğreniriz ki, ateşin yüreğini sadece su, suyun yüreğini de sadece ateş alır.

Her şey birbirine akar durur ömür boyu…

Bazen bir şeyi gerektiğinde bırakabilmek, zor bir iştir. Ama bu da bir beceridir. Eğer bir şeyi zorla tutmaya kalkarsak, ulaşmamız gereken şeyi engeller. Bunu fark ettiğimiz anda, onu özgür bırakmamız gerekir.

Çünkü hayat büyüktür, daima ona verdiklerimizi geri verir.

Hayat dediğimiz yolculuk, yaptığımız davranışların, söylediğimiz sözlerin aynasıdır.

Sevgi ve saygı arıyorsak, daha çok sevip saymalı, sabır istiyorsak, biz de sabırlı olmayı öğrenmeliyiz.

…Ve öğrendikçe, kişiyi bilge yapanın söylediğini yapması ve yaptığını söylemesi olduğunu fark ederiz.

Yontuldukça parlarız bir elmas gibi… Kendimizi yaşayıp, gerçekleştirdikçe…

Her acı sevince, her ayrılık aşka kavuşmaktır.

…Ve en büyük cesaret, istediğiniz an yaşamınızı birilerinin yüzüne fırlatıp atabilmektir…

En büyük ve en zorlu ayrılık, son nefesimizdir çünkü!

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..