Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Ağustos '08

 
Kategori
Eğitim
 

Yolun sonu görüldü

“Sevgili gençler, yolun sonunda sizi ne gibi durumlar beklediğini bilmezseniz, gittiğiniz yolun nasıl kullanılacağını da bilmezsiniz. Varış noktasına kadar zamanı hangi önceliklere ayıracağınızı bilmek yolun sonunu iyi görebilmekle alakalıdır. Nasrettin hocanın çocuğunu suya göndermeden önce testiyi kırmaması için çocuğuna bir iki tokat atması olayını bilirsiniz. Bu günün kıymetini bilmek için yarının cazibesini bilmeliyiz. Bu yazı o yüzden kaleme alınmıştır.”

İşte artık bütün kapılardan geçip son kapının önüne gelmiş bulunuyorsunuz. Nice sarp kayalıklardan, nice ovalardan ve çöllerden geçip nice okyanusları aşarak buraya geldiniz. Çalışıp didindiniz veya yan gelip yattınız. Şimdi ayağınızın gücüne göre eşikten (ÖSS, SBS kapısından) geçeceksiniz. Elbette hepiniz geçmek isteyeceksiniz. Gönlüm hepinizin geçmesini ister ammaaa bu iş sadece gönül istemesiyle olmuyor.

Hani çok uzun zaman vardı. Bu yolun çok kısa olacağı size defalarca söylemişti ama siz inanmamıştınız.

Temel hastalanmış; ama hiç kimse ona inanmamış. Bunun üzerine vasiyet etmiş, mezar taşına şöyle yazdırmış.

“Hastayum, dedum; inanmadunuz.

Hastayum, dedum; inanmadunuz.

Hastayum, dedum; inanmadunuz.

Ne oldi?”

Sevgili arkadaşlar, işte yolun sonuna geldik. Hayatımızın en güzel yıllarından birini sona erdirdik. Kimimiz bilgi dağarcığına bir şeyler koyduk, kimimiz ise boş bıraktık. Ağustos böceği ve karınca misali.

Dağarcığını;

*Boş bırakanlar olmuştur,

*Sadece çakıl taşıyla dolduranlar olmuştur,

*Çakıl taşı ve kumla dolduranlar olmuştur,

*Çakıl taşı, kum ve boşluk kalmayacak şekilde suyla dolduranlar olmuştur.

Bu işin geri dönüşü yoktur. Ancak şunu da belirteyim ki bu, hayatın sonu değildir. Ayrıca insanların ekmeklerini illa da okuyarak kazanacaklarını düşünmek de yanlıştır.

Sınav zamanı yaklaştı. Ders çalışmasının azaltılacağı hatta sona erdirileceği zamandır. Arkasından hazırlığını yaptığınız veya yapmaya çalıştığınız sınav saati gelecek. İşte deneme sınavlarında ve gerçek sınavda alacağınız puan; dağarcığınızı doldurma miktarı, türü ve kalitesiyle doğru orantılı olacaktır. Sınav anındaki stres de dağarcığınızı doldurma kalitesiyle ters orantılı olacaktır. Bu birikimi uzun zamanda elde ettiyseniz, ufkunuzu da geniş tuttuysanız stresin hiçbir şekliyle tanışmazsınız. Sınavlarda şans faktörüne yer yoktur. Tamamı sizin bilgi birikiminize bağlıdır.

Derslerde doğru oturup doğru konuşma zamanıyken şimdi eğri oturup doğru konuşmanın zamanıdır. Programa tam uyduysanız hiçbir kaygımız olmayacaktır. Şayet programı sürekli ertelemişseniz, başka işlere öncelik tanıdıysanız doğal olarak kaygımız yüksek olacaktır.

Bir önceki yılın haziran ayında, okuldan elde ettiğimiz bilgilerle matematikten ve sözel derslerden yaklaşık % 20-25 bilgi birikimiyle, fen derslerinden ise sadece kulak dolgunluğuyla sezona başladığımızı düşünelim.

Türkçe ve matematik derslerinden haftada bir soru, diğer derslerden ise 2 haftada 1 soru yapabilecek konuma gelebildiğinizi düşünelim. Algılama gücü normal olan insanların başarabileceği bir şeydir bu. O halde yaklaşık 52 haftada Matematik ve Türkçe’den 52’şer net yapma söz konusuyken diğer derslerden 26’şar net çıkarmamız mümkün olacaktır. Halbuki bazı branşlardan ise 10-12 sorunun da çıktığını bilmektesiniz. Yan branşlardan 30’ar soru sorulduğunu, SBS’lerin ise ortalama toplamda 80 soru olduğunu göz ardı etmeyelim.

Şimdi düşünelim: Neden bu duruma gelemedik? Açık olalım. Bunun en önemli nedenleri, kendimizi bu işi yapamayacağımıza inandırmış, her şeyin hazırına alıştırılmış, küçük yaşta çalışma alışkanlığını kazanmamamızdan kaynaklanmaktadır. Bu alışkanlığı geçen bu 12 ay süresinde kazanamaz mıydık? Elbette kazanırdık. Ama kendimize karşı dürüst olamadık ki! Beyninize başaramayacağınızı sürekli empoze ettiniz. Oysa her sabah aynada kendinizle “başaracağım” diye konuşsaydınız ve kendinizi de buna inandırsaydınız, hiçbir dış faktör de sizi etkileyemezdi. Dağarcığınızı hava boşluğu bile kalmadan doldurmuş olurdunuz. Şimdi de “ah keşke” demezdiniz.

“Keşke” dememek için çalışma süresince bu yazıyı ayda bir okuyunuz.

Eğer bu yazıyı yıl sonunda iş işten geçtikden sonra okuyorsanız sizlere bir itirafta bulunacağım: Buraya kadar size hep yalan söyledim. Bundan sonra üç beş satır da olsa gerçekleri söyleyeceğim! Bu söyleyeceklerim yine akıllı insanlara olacak.

Koskoca bir ömürde 1 yıl ne kadar önemli ki! Eğer çalışmadıysan bu 1 yılı tecrübe yılı farz et. Edison’un ampulü icat etmek için 999 yanlış deney yapmış. Kendisine sorulduğunda ise “ampulü bulmaya yaramayan 999 yöntemi eledim.” demiş. Kendi hayatınız. Siz böyle olmasını istediniz.

Buraya kadar ÖSS’yi kazanmanın önemini belki de bir hayli abartarak vurgulamış olabilirim. Ama bazıları: “Hayır gereği kadar vurgulamamışsın bile” diyebilirler. Fakat mübalağa da bizim edebi sanatlarımızdan birdir. Fayda getirecekse; yerinde, ölçüsünde kullanılırsa hoş görülebilir. Aslında düşünüyorum da size pek de yalan söylemedim; olsa olsa iyi niyetli yalancıklar söyledim.

Şimdi şu kısa hikayeyi anlatmadan edemeyeceğim:

Hükümdarın idama mahkum ettiği bir adam, asılmaya götürülürken uzaktan hükümdara galiz küfürler savuruyormuş. Hükümdar, yanındakilere adamın ne dediğini sormuş. Vezirlerden biri, küfretmediğini, sadece yaptıklarından pişmanlık duyduğunu ve affedilmek istediğini söylemiş. Hükümdar bunun üzerine insafa gelip suçluyu affetmiş. Bunun üzerine bir başka vezir, olayın yanlış aktarıldığını, aslında suçlunun küfrettiğini gammazlamaya kalkışmış. Hükümdar kızmış: “Be adam, bu vezir yalan söyledi, bir hayat kurtardı; sen doğru söyleyip bir canı yok etmek istiyorsun.” demiş.

Öğretmenleriniz, anne babanız yılsonuna kadar her hafta size nasihat ettiler; sizleri çalışmaya, iyiye, güzele teşvik ettiler. Güzel bir hayata hazırlanmanızı umut ettiler. Bugün de doğru söyleyerek, umutsuzluk belasına kapılmanızı önlemek, sizleri yeni hedeflere yöneltmek istiyorum.

Dergiler aldığın gibi duruyorsa, kitapları gayri ihtiyari sadece kütüphanede gördüysen, derslerde sadece bedeninle var olup ruhunu arkadaşlarına, cep telefonlarına, güzel kız veya erkeklere emanet ettiysen testleri uçak yapıp uçurduysan zaten bu sınavı kazanmamayı hedeflemişsin demektir; onun için sonucun senin için başarısızlık değil başarı olacağını herhalde bilirsin. Şayet üzülürsen ben de sana üzülürüm. Fakat bundan sonra stratejini değiştirirsen, yapman gerekenleri yaparsan bir yıl sonra sonuç başarı olur.

Ama derginin, kitabın hakkını vermiş, ananın babanın ve öğretmenlerin öğütlerini bir kulağından alıp diğer kulağından dışarı atmadıysan, dikeni gülden, sapı samandan ayırmış, aşk meşk gibi bu dönem için yabancı otları tarlandan ayıklamışsan; hulasa üstüne düşeni yapmışsan herhalde sonuç alman da kaçınılmaz olacaktır. İlahi adalet gerçekleşecektir. Gerisi istisnalardır. Sınav anında da istisnaları gözden kaçırmayın emi.

Mutlu bir yaşam dilerim.

İsmet Yalçınkaya

Kimya Öğretmeni

Tokat Final Dergisi Dershanesi

 
Toplam blog
: 137
: 1557
Kayıt tarihi
: 23.06.08
 
 

1963 yılı Trabzon Of doğumluyu. Emekli Öğretmenim Eğitimle ilgili konulara ilgim uzun yıllar önce..