Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '08

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Yönetici sorunları

Bireysel Popülariteyi Grup Popülaritesinin Önünde Tutmak


Arkadan yürüyenler asla yönetici olamazlar...!

Cicero, yöneticilikle ilgili olarak; “ bir örgüt yöneticisi rasgele seçilirse, kaptanı, yolcular arasından kur’a ile seçilen bir gemi kadar çabuk batar.” Demektedir.


Yöneticilerin çoğunda görülen hastalıktır, bireysel popülariteyi ön plana çıkarmak. “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” demiş atalarımız. İnsanlar tek başına çoğu işlerin altından kalkamazlar. Günümüz dünyasında ekip çalışmasının önemi kaçınılmazdır. Başarılı olmuş şirketlerde, kendisini bilim dünyasında kabul ettirmiş üniversitelerde başarının temel sırrı ekip çalışmasına önem vermeleridir. Ferdi kurtuluşu hakim düşünce olarak kabul etmiş bir kuruluşta başarı sağlamak mümkün değildir. Böyle bir ortamda insanlar; kendi çıkarlarını düşünmekten, kovalamaktan öteye gidemezler. Yöneticiye, patrona şirin gözükmek için, kendi geleceklerini garanti altına almak için birbirini ezmeyi meşru görürler. Böyle kuruluşların ömürleri uzun sürmez. Böyle kuruluşların ürettiği en büyük değer! “Dedikodu” olur.

Oysa birbirlerinin eksiklerini tamamlayan, ayrı ayrı fikirlerin bir bütün oluşturduğu kurumlarda; gelişme, büyüme, verimlilik söz konusu olur. Bu kuruluşlarda kurumu içten çürüten en büyük hastalık olan “dedikodu hastalığı” barınamaz. Bu tür ortamlarda “ben” değil “biz” bilinci hakim olur.

Yönetici; eğer bireysel başarıyı kitlesel başarının önünde tutuyorsa “dünyayı ben yarattım” “bu kurum bensiz yürümez” zihniyetine sahip kıralar yetiştirmiş olur. Bu kral vazgeçilmez olur, “ben olmazsam bu kurum batar” düşüncesi kişide hakim düşünce haline gelir. Bu davranış diğer kişileri rencide eder, o kurumda şevk ve heyecan söz konusu olamaz.

Bir iş yerinde en büyük sorun ayrımcılıktır. Biz başardık felsefesini yaygınlaştırmayan, çalışanların tamamını kuruma sahip çıkarmayan bir liderin kurumu sağlıklı yapıya kavuşturması mümkün değildir. Düşünün, bir ailede anne ve baba kardeşlerden birine daha çok ilgi gösteriyor. Onu yüceltiyor, ona daha çok şefkat gösteriyor. O ailede huzur ve güven olur mu? Diğer çocuklar anne ve babadan, kardeşlerden nefret eder hale gelmez mi? Diğer kardeşlerden sağlıklı bir gelişme göstermeleri beklenebilir mi? Bu ailenin sorunlu olması anne ve babanın beceriksizliğinden kaynaklanmış olmaz mı? Şirketleri veya bir resmi daireyi de aileye benzetebiliriz.

Bu hastalığı bir an önce tedavi etmemiz gerekir. Yönetici herkese eşit mesafede olmalı. Herkese eşit davranmalı, herkesi ekip çalışmasına katmalı, üretilen her değerde tüm çalışanların katkısını sağlamalı. Ortaya çıkan bir eserde herkes göğsünü gere gere “bunda benim de payım var” demeli ve esere sahip çıkmalı.

Kurtuluş Savaşında Atatürk Türk Ordusunu dağınık halden düzenli orduya dönüştürerek kurtuluş savaşını kazanmıştır. Hiçbir komutan gereğinden çok sivrilmemiştir. Çanakkale’de savaşan bir askerle Sarıkamış’ta savaşan bir asker Kurtuluş Savaşında benim de payım var demiştir. Biz şu anda hepsine aynı kıymeti veriyor, baş tacı ediyoruz. Milletimiz savaşa katılan tüm askerlerimize aynı payeyi (Mehmetçik) vermiştir. Allah da onlara şehitlik payesi vermiştir.

Kurtuluş Savaşını şu komutan kazanmıştır demez milletimiz. Atatürk komutasında (yönetminde) tüm millet savaşı kazanmıştır denir ve denecektir de. Şimdiki yöneticiler hangi hakla ayrımcılık yapar, anlamak mümkün değil.

Bu yüzden yöneticiliğin ((liderliğin) birinci kuralı bireysel sivrilmeyi önlemek, herkesin taşın altına elini sokmasını sağlamaktır. Bunu yaparken bireysel yeteneklerin gelişmesine de zemin hazırlamalıdır. İşte karizmatik lider böyle olur.

Liderler dağıtan değil, toparlayandır.

 
Toplam blog
: 137
: 1557
Kayıt tarihi
: 23.06.08
 
 

1963 yılı Trabzon Of doğumluyu. Emekli Öğretmenim Eğitimle ilgili konulara ilgim uzun yıllar önce..