- Kategori
- Siyaset
Yorgun demokrasimiz
Türkiye’nin siyasette sancılı ayağı hep “demokrasi” olagelmiştir.
Türkiye, 1946 yılına kadar tekparti rejimi altında idare edilmiş; ta ki o çok eleştirdikleri İsmet İnönü sayesinde “çok partili demokratik siyasal hayata” geçilmiştir.
1950 yılında seçimleri Demokrat Parti’nin (DP) kazanmasıyla birlikte, ülke siyasetinde toplumsal yapının çeşitli katmanlarında yer alan insanlar/yurttaşlar “görünür” olmuş; ve “Yeter Söz Milletindir” sloganıyla döneme damgasını vurmuştur.
Gerçekten de bu gelişme, DP’nin seçimden zaferle çıkması, “milli irade” ve “milli egemenlik” babında bir eşiktir. Tabii ki bu gelişme, daha sonraları siyasal kültürümüze, “Askeri vesayeti” ve “Yargı vesayetini” sokacak, siyaset kurumunun üzerinde “sivil” olmayanların baskısı ve tehdidi “Demokles’in kılıcı” gibi sallanacaktır.
15 Temmuz FETÖ terör örgütünün kalkışması da siyasal yaşamımızda önemli bir eşiktir. Evet, gerçekten de ülkemizi kaosa ve krize sürükleyebilecek bir illegal girişim ve bu girişimin fütursuzca sergilenmesi, milletimizin sağduyusuyla ve soğukkanlılığıyla bertaraf edilmiştir.