- Kategori
- Felsefe
Yorgunum
Bedenim ve beynim yorgun. Son zamanlarda çok çabuk yorulmaya başladım. Sanki yaratıcılığımı kaybediyorum. Uzanabileceğim yerler çok uzak gözüküyor.
Ege'deki o güzel evde olmak istiyorum. Bahçedeki sallanan sandalyenin üzerinde kıvrılıp uyumak istiyorum. Denizin tuzu ve kokusu burnuma çarparken, güneşin etkisi artık azalmışken, uzun uzun uyumak...
Çoşkun bir yaz döneminden geriye kalır gibi... Bir kır düğününün sabahı gibi... Her yer dağınık, tabaklarda yarım kalmış pastalar, bardakların dibine çökmüş limonatalar, yerlerde sönmeye yüz tutmuş balonlar, kırışmış elbiseler, karışmış saçlar, gözlerin altına çöken halkalar, devrilmiş sandalyeler, yerlere kadar sarkan, yamulmuş masa örtüleri...
Yazı mı uğurluyorum ben? Üşüyorum... Üzerime ince bir şal alıyorum ve sallanan sandalyeme kıvrılıyorum. Deniz yorgun bir lacivert gibi... Kumlar soğuk ve ıssız... Kayıklar kıyıda yapayalnız...
Kucağıma bir yaprak düşüyor. Soğuk bir rüzgar esiyor. Yerden hafif bir toz bulutu kalkıyor. Açık olan pencere hafif hafif gıcırdayarak çarpıyor...
Sarman mırıltılar çıkararak gerinip, ağır karnını yavaş yavaş sallayarak eve giriyor. Tulumba sanki kurumuş gibi... Yüzüme serinlikle beraber bir iki damla yağmur tanesi çarpıyor...
Bardaktan boşanırcasına yağmur yağsada yerimden kalkıp içeri girmeye halim yok. Gözlerimi kapatıyorum.
Ben artık uyumak istiyorum.