Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ağustos '12

 
Kategori
Güncel
 

Yorulmadan anmak

Can Yücel...

İyi adamdı.

Yürekli adamdı.

Şiirleri kadar yüceydi karakteri...

12  Ağustos 1999 yılında göçüp giderken ebediyete, nerden aklına gelirdi yattığı yerde bile rahat uyutulmayacağı?

Nerden bilirdi ülkesinin, bırakın ifade özgürlüğünü, inanç özgürlüğünü bile yok sayacağını?

Nerden bilecekti, ülkesinde, hasım gördüğünün ölüsüne de, dirisine de saygı duymayan mahlukların yetişeceğini?

Herşeyi bildi usta.

Bildi de, bunları bilemedi işte.

Oysa ne güzel sözler söylemişti, ne güzel şiirler yazmıştı ülkesi için.

Yattığı yer olan Datça için, “Mekanım Datça olsun” demişti.

Fakat ülkesi, ona yattığı yeri bile dar etti.

Bu zulmün nedeni ortadaydı aslında.

- Sesi çıkıyordu Can babanın…

- Haksızlığa tahammülü yoktu Can babanın…

- Yobaza tahammülü yoktu Can babanın…

Özgürlüğü baltalayan zihniyet çoktan türemişti Can babanın ülkesinde.

Şu, bugün her yerde olan kara zihniyet çoktan esir etmişti ülkesini.

Evet, tablo karamsar.

Şimdi anlatacaklarım daha karamsar…

Güler Yücel…

Can babanın eşi.

“Can’ın mekanını cehenneme çevirdiler” diyor.

Haklı.

Sen yaşamının son an yılını orada geçir, “Mekanım Datça olsun. Öldükten sonra beni Datça’ya gömün” de; sonra bir grup çapulcu gelsin, mezarını, mekanını talan etsin.

Üstelik, ‘Mekanım olsun’ dediğin yerden sana sahip çıkan, ölüm yıldönümün yaklaşırken, en azından ‘anmak’ gibi bir girişimde bulunan bir grup Can sevdalısı çıkmasın.

‘Yazık’ demek hafif kalır.

Ama gönlü yüceydi Can babanın.

Hayatta olsaydı gülüp geçerdi tüm bunlara.

Hatta tüm bunları yapanları, kağıtlar dolusu şiirle bir güzel ödüllendirirdi.

Çünkü karakterliydi.

Gelin görün ki, ‘gerçek değerlerine’ sahip çıkmayı bir türlü beceremeyen ülkem, O’na da sahip çıkamadı, çıkmıyor.

Fakat benim bu noktada, Güler hanıma ufak bir eleştirim olacak.

Can babanın eşi, tüm bu yapılanlardan dolayı kırgın olduğunu, yorulduğunu ve bu sene tören düzenlemeyeceklerini söylemiş.

Yapılanların ele avuca gelir bir yanı yok, doğru.

Ancak üç beş mahlukun kendini bilmezliğinden dolayı, Can babaya yakışır bir törenin veya anma programının yapılmaması, inanıyorum ki, O’nu sevenleri derinden üzecektir.

Can babanın sadece Datça’yla sınırlı bir kişilik olmadığını da vurgulamakta yarar var.

Hiç değilse şiirlerinin okunduğu, o muazzam sözlerinin söylendiği bir anma programı düzenlenebilirdi.

İnanın bu, Can babaya yakışırdı.

O alınmazdı, gocunmazdı bu duruma ama, onun karakterine yakışırdı güzel bir anma programı.

Güler hanımın kırgınlığını anlamamak mümkün değil.

Aynı üzüntüyü, aynı kırgınlığı, elbette Can babayı sevenlerde yaşıyor.

Ancak ‘yorgunluk’ olmamalı bunun adı.

Can babanın gönlü yorgun değildi, kalemi yorgun değildi.

Biz, onu sevenlere de yorulmak yakışmaz.

Şiirleriyle, sözleriyle, ‘yorulmadan’, her zaman ve ‘inadına’ yaşatmalıyız onu.

Tüm ‘gerçek değerlerimiz’ gibi.

Yanlış mıyım?

 

*

 

Murat HASGÜN - mhasgun@murathasgun.com.tr

http//twitter.com/murathasgun

 

 
Toplam blog
: 60
: 294
Kayıt tarihi
: 16.09.10
 
 

1990 yılında İstanbul'da doğdu. İlk Öğrenimini Faruk Timurtaş İlk Öğretim okulunda, lise öğrenimi..