Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '08

 
Kategori
Blog
 

Yorum yerine blog yazayım dedim

Yorum yerine blog yazayım dedim
 

Karma resim sergisi-Bülent Göncü


Kapı çalındı. Bir baktım karşımda blog duruyor. Peki durup dururken niye geldi bu blog? Ne oldu ki birdenbire her nerdeyse bu blog dur ben şu serhatt'a bir uğruyayım dedi.

Blog bana gelir gelmez hemen şu soruyu sordu: "Sen niye burdasın?" Gel de çık işin içinden. Ne bileyim abi? Burdayım işte. Blog bu durur mu? "Çekinme söyle, söz, sadece bende kalacak sırrın." Yok başıma bela oldu, cevabını almadan gitmeyecek. "Peki, açıklıyorum neden burda olduğumu" dedim.Suratındaki o hınzır gülüşü görmeniz lazımdı. Birisi bu kadar mı keyif alır, duymak üzere olduğu itirafın kelimelere dökülüp sır olmaktan çıkacağını? "Ben içimdeki kadını hissetmek için burdayım," sözleri bir anda dökülüverdi ağzımdan. Hala inanamıyorum bu itirafı nasıl yaptığımı. Üstelik bu gerçeğin farkında olan bir tek de ben değilmişim. Bir blogger arkadaş toplantıları kadınlar gününe benzetmiş. Haklı, doğru söze ne denir. Toplantılarda kadın kadına konuşup, birbirimize yemek tarifleri veriyoruz, çocukların problemlerinden bahsediyoruz, eşlerimizi çekiştiriyoruz, birbirimize küpelerimizi ve diğer takılarımızı hediye ediyoruz, efendime söyliyeyim kadınsal problemlerimizden söz ediyoruz. Malum çoğumuz kırkı geçtik. Amerikalıların da dediği gibi "Over the hill" durumlarındayız.

İşte ben bu toplantılara katıla katıla, insanları dinleye dinleye birden farkettim ki evet ben de onlardan biriydim. Bir kadındım ben. Tanrım ne kadar mutluyum anlatamam, nihayet gerçek kimliğime kavuştum.

Bunun üzerine blog benim bu problemimin altında çocukluk ya da gençlik dönemlerimde yaşadığım bazı sıkıntılar olabileceğini söyledi. Şöyle bir geçmişe gittim. Gittim de öyle hemen de gidilmiyor ki geçmişe. Yaş olmuş 45. Bayağı bir zaman geçmiş. Şöyle çocukluk ve ergenlik dönemini bir irdeledik. Yok, dişe dokunur bir şey yok. Biraz daha ilerleyelim dedik ve geldik 25 yaşımıza. Bir duralım bakalım orda ne varmış dedik.

Şimdi ben 25 yaşındayken 2 yıllık evli ve bir yıllık babaydım. 1988 Ağustos'unda Üsteğmen olmuştum. Bütün gün işle uğraşır öğle tatilinde mutlaka İş Ocaklarının Astsb. ve işçilerinden oluşan futbol takımıyla ya da beden eğitimi grubunun öğretmen subaylarının takımıyla maç yapardık. Bizim ingilizce grubu genelde herkesi yenerdi. Saat 15.30'dan sonra da, yanılmıyorsam spor saati adı altında büyük sahada karma maçlar yapardık. Heybeliadanın o muhteşem temiz havasında hiç yorulmaz, bütün gün iş, spor demez gerektiğinde gece mesaiye kalırdık. İşimiz bitip de sivilleri giydik mi doğru içmeye, artık yıkılana kadar içerdik. Ama ana konumuz hep biz genç neslin ne kadar anlaşılmaz olduğu, fosillerle bu işlerin yürümeyeceği gibi şeylerdi. O zamanlar bizim için rütbesi binbaşı olanlarla, kıdemli başçavuşların hepsi fosildi. Hatta en aykırı olmak, yapılan her şeye karşı çıkmak biz 25 yaş kuşağında çok modaydı. İlgiyi üstümüze çekmek için herkesi ve herşeyi eleştirirdik. İşte öyleydi o 25 yaşlı yıllar.

Acaba o günlerde yaşadığım gerilim mi beni kendimin bir kadın olduğuna inandırdı? Yoksa her şey blog toplantılarıyla mı başladı? Ee bir yandan da alışveriş, ne bileyim işte. Neyse bu kadar yeter. Hadi bye kızlar.

resim kaynağı www.lebriz.com
 
Toplam blog
: 116
: 1883
Kayıt tarihi
: 24.10.06
 
 

Emekli Deniz Öğretmen Subayım. Felsefe ve yabancı dil eğitimi üzerine çalışmaktayım. Yazmak ise b..