Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '09

 
Kategori
Blog
 

Yorum yok devri

Yorum yok devri
 

Vay! Yine ağırlaşmışlar, kilo almışlar http://www.foxxi.de


…Benimle bahse girer misin? Yazdıkların bir süre yoruma kapalı kalmak şartıyla; anlarsın eşitlik aşkına…

-Anlamakta zorlanıyorum, sen bir köşede ben ise; eli kalem tutan, düşüncelerini, aklıselim bir şekilde ifade gücüne sahip kişiliklerin; aşağı yukarı her konuda, yeteneklerini sergilemeye çaba gösterdikleri bir alanda yazıyorum. İş yerini, gazeteni tanımayan yok ve sen bu işin eğitimini aldım diyorsun; sence bu adil bir yarış olur mu?

…Yani şimdi sen bana; seninkinin az tanınmış olduğunu mu ima etmeye çalışıyorsun? Güldürme beni sevgili ablam!

-İma ettiğim nokta; “Yazılarının ve yazılarımın kıyaslanması?”

Şaka yaptığını bilmesem… Hadi çayımızı içelim bize gidelim! Kıdemli arkadaşımın gazeteci yeğenini, eşim de tanısın isterim.

Bir avuç dolusu okuyanlarımın isimlerini sana bir nefeste sayabilirim. Adını, gazetenin adını yazmama izin versen; bu yazıyı okuyan herkes benimle, aşağı yukarı aynı fikirde olup olmadıklarını belirten yorumlar yazabilirler.

…Yine mi yorum sevdası pes yahu; xyxw Tirajlı benim gazetemde, yazılarımın hemen altında okuyanlarımın fikirleri; kaç kez okunmuşluğum anında görüntülenmiyor bunu sen de biliyorsun!

Canımı sıkan bu işte!

- Orasına benim aklım ermez; sen demedin mi “Patronumuz yenilik sevdalısıdır” diye bir araya gelin derdinizi dile getirin; derdinize bir çare bulun. Metelik almadan yazma sevdasına kendini kaptırmışlar, bizler, sizlere rakip olma telâşında değiliz belki daha farklı olmaya özen gösteriyoruz; amatörce takılıyoruz!

... “Bizlerden” bana ne! Ben senden söz ediyorum; kabul mü değil mi? Sen onu söyle yeter!

Bir dost, bir arkadaş yeğeni; genç dolu dolu; olgunluk döneminde tadından yenmez bir kalem olacağı kesin…

Neticede o bir mektepli; bir de alaylılara gökdelenlerin balkonundan bakmasa, görebileceği manzaranın ona haz vereceğinden şüphe edilmez!

Ben kendisine; yorumların yazıyı tamamlayıcı, gözden kaçan hataların tekrarını önleyici, pürüzleri zımparalayan sistem olduğunu örneklerle açıklamaya çalıştım.

“Çorabın çizgisi kaymış mı? Pantolonun fermuarı açık kalmış mı? Yorumla gelen ikaz, sakil görünümü bertaraf etme amaçlı! Gerçi çizgili çorap giyen epeyce seyrekleşti; daha rahat oluşu yüzünden, çizgisizlik: Günümüzde tercih sebebi.

Yorumlar aynı zamanda yazı yazma eylemini olumlu yönde kamçılayıcı bir görev de üsleniyor. Yoksa durum, kadife seslerin, ya da makamsız gazel okuyan sanatçıların, dinleyicisiyle buluşamaması; alkış ya da ıslık seslerini duyamaması haline dönüşür”

Tüm bu açıklamalar fayda etmedi.

…Sen önce duygudaşlık yap. Köşe başında yazan emekçilerle, sonra konuşalım! Sizler canınız isterse yazarsınız, istemezse yazmazsınız.

Bunun zorluğu neresinde?

-Yapmak isterim lâkin yenim ve yerim dar, yem yemeyen, yine de yeri geldiğinde altın yumurta yumurtlaması beklenen bir topluluğun içinde yer alıyorum. Basın kartım, cilalı gardım, TV kanallarında toplantılarım, benim diyebileceğim, sırtımı yaslayacağım bir koltuğum, kalkanım zırhım yok.

Bırak da bir iki okurum “ Ne habersin desinler”

…Sizin yorum trafiği, İstanbul’un trafiğinin ikizi olmalı; ne getirisi var Allah aşkına. “Arabamın burnu önde demek ki geçiş hakkı da bende. Ehliyetini nerden aldın Hanım Abla? Direksiyonda kadın, hadım eder adamım! Yuh olsun! Kırmızıda duranın, yayaya yol verenin karizmasını çizerim, çekilin kenara jilet sürücü yollarda…

Haklı değil miyim? Nasıl herkes yazısını (inşallah) kendi yazıyorsa; hak ettiğini düşündüğü yorumları da kendisi yazsın!

Kendini övsün, yersin, başının etini yesin, isterse tüy diksin!

Yorum yazmak nasıl bir nevi tepki ise; yazmamak da bir tepkidir!

-Valla ne desem bilmem ki; mekteplinin hâli bir başka oluyor!

Benim aklıma böyle şeyler gelmezdi. Bazen “yorum yazma kısırlığı illetine” yakalandığımda, bahar yorgunluğunu, yaş kemali, sırrına eremediğim diplomatik gerginlikleri, dağıtılmadığı halde paylaşılamayan ödülleri, çamur güreşlerini, yenilmez pehlivanları bahane eder dururdum.

Neden daha önce denemedik sahi? Herkes kendi göbek kordonunu kendi kessin!

Bugünlerde kendimle aram epey düzeldi beş mesaj üç yorumla kendimi ödüllendireceğim; benden iyisi can sağlığı, kalemine gurban, şifrelerine hayran olduğum, nasıl da soluk benzi kızarırmış; nazar değmesin elemterefişkemgözlereşiş” Mütevazı yazanım benim!

Sevgi, barış, üretmek adına yakılan türküler milleti baydı anlaşılan.

Farklı nakaratlar aramalı!

Başkası olma kendin ol! Öyle daha güzelsin!

Bunu beğendim işte! Fiyatlar oldukça düşük, rağbet de yok!

Birkaç kilo alıp, derin dondurucuya atmanın tam zamanı!

Yorum yok devrine adım atmak, ne kadar zor, ne kadar kolay!

Tavşanın gübresine haksızlık etmek… Ne koksun ne de bulaşsın!

Alaylıymış ezelden, gönlü geçmezmiş güzelden vayyy!

4.Mayıs 2009 İzmir

Alev Meisel

Sevgili genç gazeteci idealist yazar! Vaktin oldukça MB sayfalarında gezinmeyi, senin tabirinle duygudaşlık yapmayı ihmal etme!

İşine yarayacak hazineler bulabilirsin.

Yazının altında yer alan yorumlar: Yazı içeriğinin bir bakıma makyajını siler, özünün daha belirgin olmasına yardımcı olur.

Evet, bu konuda bizler şanslıyız ama senin de köşen fena sayılmaz.

Yakında anne olacaksın; bir yazandan bir yazara; bu satırlar sana armağan olsun. Verdiğin bilgiler yaptığın açıklamalar için teşekkürler.

 
Toplam blog
: 584
: 853
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Dinleyenin olmadığı yerde anlatmanın önemi! Nasıl YAZAN oldum. 'Yalnız doğar, yalnız göçer' eskile..