Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Şubat '15

 
Kategori
Deneme
 

Yüksek kültür alt kültürleri ezer geçer...

Yüksek kültür alt kültürleri ezer geçer...
 

malatyam.com


Ya bu dünyada bilimden, teknikten, eğitimden, sanattan her alanda en ileri düzeyde yararlanacaksınız ve ülkeniz en ileri ülkelerin gelişme ivmesini yakalayacak; olmazsa, o zaman, bu alanda ileri gitmiş ülkelerin pençesinde, zelil bir hayat süreceksiniz veya toplum olarak eriyip ortadan kalkacaksınız.
 
Bunun başka yolu yoktur.
 
Bir toplumun yaşayabilmesi için iki koşul olmazsa olmazdır. Bir, bilimin gelişme düzeyini anlayacaksın ve toplumunu bu gelişme düzeyine çıkaracaksın. İki, her konuda çağdaş, uygar ülkelerin peşinden gidip, onların uygarlık araçlarından yararlanıp, ana düşünce biçimlerine akılla ulaşacaksın.
 
Yerinde sayayım. Dünyanın gidişinden bana ne, ben bana bakarım… dersen, düşersin.. Gelirler bir tekme de onlar vururlar. Ve zelil, düşkün bir toplum olarak sürünüp gidersin.
 
Bakın çevrenize, hep kötü, zelil, zavallı bir hayat süren milletler bu gelişme ve değişme olayını kavrayamayıp, yerinde sayan toplumlardır. 
 
Onları, ne yazık ki, sürekli ileri giden; değişen; uygarlığın temsil ettiği değerleri benimseyen toplumlar eziyorlar; esir ediyorlar ve yok ediyorlar.
 
Uygarlık, bilimiyle, teknolojisiyle, kültürüyle amansız bir biçimde, yerinde duran, yerinde sayan toplumlara yaşama hakkı vermiyor. Onları durdukları yerden gün be gün daha alt kademele itiyor.
 
Çünkü bilimi, tekniği, üretimi olmayan toplumların hiçbir değişim değerleri olmuyor. Siz istediğiniz kadar, onların da belirli bir harsları var, kendilerine göre bir kültürleri var. Öyleyse onların da yaşama hakları var deyin. Uzun erimde zayıf toplumlar, güçlü toplumların önünde tutunamıyor, eriyorlar.
 
Tabii burada önemli olan, kafa yapısı.. Değişmeyi ve gelişmeyi kendisine rehber edinen, bundan kaçınmayan, bunun gereklerini yapan toplumlar yaşarlar. 
 
Ama, üretmeyen, Necmettin Hoca’nın deyimiyle “taklitçi toplumlar” çalma çırpma teknolojileriyle bir süre yaşasalar bile, sonunda erirler ve tarihin içine gömülürler.
 
Çünkü “Evrim”in hiçbir insafı yoktur.. Evrim, zayıf olanlara yaşama hakkı tanımaz. Yaşayanlar evrenin gelişimine, doğrultusuna itiraz etmeyen; bunu kabullenen ve bunun icaplarına göre hareket edenlerdir. Duranlar, gelişmeyenler düşerler ve en azından kaybederler.
 
Onlar, istedikleri kadar silahlandıklarını sansınlar… Dünyanın parasını verip, en ileri teknolojili uçakları alsınlar; tankları, topları alsınlar… Bunların en ufak arızasında ne yapacağını bilemiyeceklerdir. Ve bunu hayatlarıyla ödeyeceklerdir.
 
Yalnız , bilim, teknoloji de yetmiyor. Toplumsal alanda da değişim değerlerini, yeni modaları ve gelişim çizgisini yakalamak gerekir. İnsanların envai türlü kumaşlar, trikotajlar, mallar ürettikleri bir çağda, yalnızca çarşaf üreterek kalkınamazsınız. Bunun dünyada bir değişim değeri yoktur. Dünyanın yeni kafa tarzını benimsemek; yeni eğilimleri anlamak ve üretim teknolojinizi de bu esaslara göre kurup çalıştırmak esastır.
 
Küreselleşme kaçınılmazdır. Değişen, gelişen bir dünyada, ben istediğim gibi yaşarım; bana kimse karışamaz; benim inanç dünyam bu; yaşamım bu, diyemezsiniz. Kendinizi ve toplumunuzu, dünyanın gidişine ve hızlı ivmesine mutlak uydurmanız gerekir.
 
Tabii, dolayısıyla, eğitiminizi dünya standartlarına uydurmanız gerekir. Bu, üç beş bilgisayarı sınıfa koymakla olmaz; eğitimde değişim, bütünüyle bir sistem değişimidir. Bunu anlamak gerekir.
 
Bilim ve teknoloji yapınızı yüz yıl önceki anlayışa ve yapılanmaya göre kuramazsınız. Çıkardığınız mallar, satılamaz, elde kalır. Dünyaya ve onun gidişine mutlak uymanız gerekir. Küreselleşme budur. Evrensel bilimi, eğitimi, üretim araçlarını kabullenmek, bunları geliştirmek ve bunları tedavül değerleri üzerinden piyasaya sürmek. Geri kalmış bir eğitimin çıkaracağı insan gücü, dünya değerlerini temsil edemez. Bunlar dünyaya hitap edemez. 
 
Eğitimini ve dolayısıyla bilimini ve teknolojini sürekli yenilemen gerekir. Bu pahalı bir olaydır ama kaçınılmazdır. Çünkü bu işlerde asıl kural: “Durma , düşersin..” Senden daha ileri teknolojiler kullanan ülkeler gelir seni geçerler  ve sana ürettikleri üretim araçlarını satmak isterler. O zaman senin durumun nedir? 
 
Tabii, önemli olan nasıl bir ülke olacağınıza karar vermektir. Bir “Üretim” ülkesi mi olacaksın; yoksa “Tüketim” ülkesi mi?
 
Sen istediğin kadar ben “Üretim” ülkesi olacağım; herkes benim mallarımı alacak..de. Fakat eğer kafa yapını değiştirmezsen; bütün sanayini ve alt yapını bunu örnek alarak kurgulamazsan; sen ister istemez bir tüketim toplumu olursun. Sonunda yaptığın her şey, teknolojisini geliştirmiş ülkelere hizmet etmek olur. Gelirler seni satın alırlar veya sana satarlar. Bu takdirde sen nesin? En fazla basit bir komprador; olmazsa mujik…
 
Bakın çevrenize. Ne alıyoruz, ne satıyoruz? Hala sattıklarımız, fındık, fıstık, domates mi… Yoksa, mamul mal; makine; araba, uçak, tank, top, köprüler; metrolor,.vs  satabiliyor muyuz? Çok güç değil mi? O zaman değişmemiz gerekir. 
 
İstenilen gerçek bir dönüşümdür.
 
Köylerimizi, sanayi ile uğraşan, tertemiz birimler haline getirebiliyor muyuz; onlar köylüler tertemiz evlerde oturabiliyorlar mı?
 
İnsanlarımızın %90’ı yüzme biliyor mu?
 
Kızlarımızın %80 üniversite bitirebiliyor mu?
 
Bütün şampiyonalarda madalyaları toplayabiliyor muyuz?
 
Yok mu? 
 
Peki biz bu dünyada ne yapıyoruz, Allahaşkına…Dua etmek ve namaz kılmaktan başka…
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..