Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Nisan '09

 
Kategori
Futbol
 

Yumruklar eşitliği bozmadı

Yumruklar eşitliği bozmadı
 

Maçta oluşan görüntüler milli futbolcularımıza yakışmadı.


Türk futbolunun bayram günlerinden biri daha camialar arası gerginliğe kurban gitti. Son yıllarda pek çok örneğini gördüğümüz Galatasaray – Fenerbahçe ya da Fenerbahçe – Galatasaray derbilerinden tek farkı 0-0’lık skoru olan bu maç bir kez daha gösterdi ki, iki camia arasındaki nefret tohumlarının kökünü kurutmak maalesef mümkün değil. Her şey futbol kuralları dâhilinde ilerlemiş maç içinde tali yollara sapılmamışken 90+3’te Lugano’nun başlattığı ve sonrasında birkaç istisna dışında tüm futbolcuların karıştığı meydan kavgası, hedeflerinden kopmuş bu iki ekibin aslında nasıl yüksek bir tansiyonla maça çıktığının belgesi gibiydi. Daha önceki yazılarımızda da “Galatasaray ve Fenerbahçe taraftarının şampiyonluktan sonra en fazla değer verdiği şey derbiyi kazanmak” saptamasını yapmış ve bu gerginliğin bizleri beklediğini yazmıştık. Açıkçası olayları gördükten sonra ne bu konuda ne de 0-0’lık öngörümüz konusunda haklı çıkmamış olmayı diledik. Futbolcular belki sahada deşarj oldular ama bu sonuçla zaten mucizelere kalan “şampiyonluk” hedefi, kırmızı kartlarla birlikte iki takım için de iyiden iyiye “hayal” oldu.

Yorumlarımızda açık olmamız gerekirse; maç öncesi kadrolar açıklandığında Galatasaray Teknik Direktörü Bülent Korkmaz’ın sakatlıktan çıkmış Mehmet Topal’ı stoper olarak sahaya sürmesini yadırgamıştık. Ancak Mehmet Topal bölgesinde öylesine parlak bir performans sergiledi ki, kimsenin gözü Servet Çetin’i aramadı. Maç öncesi beklendiği gibi sarı-kırmızılı takım 4-4-2, Fenerbahçe ise 4-4-1-1 düzeninde sahaya yayıldı. Fenerbahçe açısından kilit soru Semih’in Alex’in görevini layıkıyla yerine getirip getiremeyeceği idi. 90 dakika sonunda objektif bir yorumla Semih’in bekleneni veremediğini söyleyebiliriz. Esasen Aragones’in bilhassa ilk 45 dakikada rakibini durdurmayı amaçladığı Fenerbahçe orta sahasının oyun anlayışından açıkça belli oluyordu. Gerek Uğur gerekse de Deivid öncelikle Kewell ve Arda’yı kontrol etmeyi düşünürlerken, Emre-Selçuk ikilisi de kanatlardan içe kat eden Galatasaraylı oyuncuları takip etmekle meşguldüler. Bu esnada sarı-kırmızılı takım Ayhan ve Barış’ı hücumlara etkili bir şekilde katarak rakip yarı alanda etkili olabilirdi ama Galatasaray cephesinde de defansif kaygılar ağır bastı. İkinci 45 dakikaya Fenerbahçe oyunu daha önde kabul ederek başlarken Galatasaray’dan Sabri ve özellikle Lincoln oyuna girdikten sonra Fenerbahçe’den Lugano oyunda gerilimi her geçen dakika yükseltmeye başladılar. Ligde bu haftaya kadar yapılan yorumlarda hem Galatasaray’ın hem de Fenerbahçe’nin fizik kalitesinin beğenilmediği her fırsatta dile getirilmişti. 70.dakikadan sonra bu yorumların ne kadar haklı olduğu bir kez daha görüldü. Orta sahalar boşaldı, topu alan rakip ceza sahasına kadar direnişle karşılaşmadan gidebilecek ortamı yakaladı. Ancak dediğimiz gibi kondisyon problemi iki takımda birden yaşanınca ileride çoğalmak mümkün olmadı ve karşılaşmada gol ihtimali giderek azaldı.

Futbol ve gol anlamında izleyenleri doyuramayan devler, maçın son saniyelerinde işi kick-boksa dökerek bu alandaki maharetlerini sergilemeye kalkınca bize de yazacak fazla bir şey bırakmadılar. 90 dakika sonunda her iki takımın da büyük yara aldığını belirtiyoruz ama sarı-kırmızılı takımın sahasında Alex’siz Fenerbahçe’yi (üstelik Gökhan Gönül de 21’de sakatlanıp çıkmışken) mutlak yenmesi gerekirdi. Fenerbahçe’nin tutunacak bir Türkiye Kupası var. Galatasaray’ın artık işi daha zor.
 
Toplam blog
: 235
: 717
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Yazar 1976 yılında İstanbul'da doğdu. Tüm eğitim ve öğretim hayatını burada tamamlayarak, 1999 yı..