Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '07

 
Kategori
Kültürler
 

Yunanistan ibareli mektup ve milliyetçilik

Yunanistan ibareli mektup ve milliyetçilik
 

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Abla Ağabey Kardeş Projesi kapsamında Selçuk ilçesinin Zeytinköy adlı köyünün beş derslikli ilköğretim okulunda ders veriyor, köy çocuklarının sosyal gelişimi ile bazı derslerdeki açıklarının kapatılmasına yardımcı oluyorduk. Yaz boyunca her Salı ve Perşembe Bostanlı’dan Selçuk’a gitmek yorucuydu ancak insanlara bir kelime bile öğretmenin zevkinin yerini hiçbir şey tutamazdı.

Bu tip gönüllü etkinlikler sanırım bendeki idealist duyguları uyandırmıştı. Küçüklüğümden bu yana içimde öğretmenlik aşkı yanmakta diğer yandan gelen milliyetçilik duyguları ile ülkenin dört bir yanında çalışıp yararlı olma arzusu ön plana çıkmaktaydı.

Üniversiteye giriş sınavından sonra gelen puanla tercih zamanı yaklaştığında ailenin ve çevrenin yaygın görüşü öğretmenlik mezunlarının zor iş bulacağı yönündeydi. Hedefimde olan coğrafya öğretmenliğinin Türkiye’de ancak dershanelerde haftanın yedi günü karın tokluğuna çalışmayı getireceği endişesiyle yazı ve eleştiri sevgisi ile beraber bir başka isteğim olan Gazeteciği seçtim. Gazeteciler Türkiye’de çok kolay mı iş buluyor? Sanmıyorum…

Ancak öğretmenliğe nazaran daha rahat bir çalışma alanı olduğu aşikâr.

Yine bir Perşembe günü köyden şehir merkezine dönerken bir arkadaşımdan telefon aldım. Yunanistan’dan bir arkadaşının geldiğini ve kendisinin birkaç gün içinde Almanya’ya gidecek olduğundan Yunan arkadaşıyla benim ilgilenip ilgilenemeyeceğimi sordu. Büyük bir sevecenlikle teklifi kabul ettim. Gerçi köy görevim devam ediyordu ancak misafir de benim gittiğim her yere gelirdi diye düşündüm.

O akşam Bostanlı iskelede Yunan Alex ile buluştuk. Daha sonra yorgun olduğumdan dolayı eve gittik. Evde annemin hazırladığı yemekler bizi bekliyordu. Alex utana sıkıla içeri girdi. Annem Türk misafirperverliğini en iyi şekilde göstermeye kararlıydı. Çeşit çeşit Türk yemeği sofrada dururken annem yemekleri tanıtmaya başladı. —Alex bu imambayıldı, bu Pancar turşusu, bu yaprak sarması bunların hepsi bu kültüre aittir. Annem bir yandan yemekleri sayarken bir yandan bana çeviri yapmam için telkinlerde bulunuyordu. Alex güzel bir kahkaha attıktan sonra annem haliyle şaşırdı. Ne olduğunu sordu. En az annem kadar ben de merak içindeydim. Bu kez Alex konuşmaya başladı. —Bu “imambayildi”, bu “pancari”, bu “yalanci dolmaki”… Kısa süreliği bakışmanın ardından kahkahanın sebebi anlaşılmıştı. Türk ve Yunanlılar aynı yemekleri aynı isimlerle tüketiyordu. Zaten hepimiz aynı topraklarda yaşamamış mıydık?

Geçen hafta sonunun ardından ilk Salı Alex’i de alarak Selçuk’ta ki köye doğru yola çıktık. 25 kişilik köy sınıfı Alex’in Yunan vatandaşı olduğuna inanmadı. Ancak Alex Yunanca ve İngilizce konuştuğunda inanabildiler. İkimiz yan yana geldiğimizde hangimiz Türk hangimiz Yunan diye sorsalar sanırım herkes beni Yunan olarak gösterir.

Köydeki derslerin ardından İzmir’e dönüldü. Projenin 2 hafta sonra bitmesinin ardından Alex birkaç günlüğüne geldiği bizim eve neredeyse yerleşmişti. İzmir’de gezmediğimiz yer kalmamıştı.

Birbirimize bu kadar alıştıktan sonra Alex’ten hiç beklemediğim bir teklif almıştım. Beni Yunanistan’a davet ediyordu. Bu kadar kısa sürede büyük bir tesadüfle tanıştığım biri yine ilginç bir biçimde beni Yunanistan’a götürecek yola önayaklık ediyordu. Kısa süre içinde vize için istenen belgeleri tamamlayıp; Yunanistan gezisinin il durağı olan Sakız Adası’na geçtik. Sakız’daki konaklamanın ardından Selanik, Larissa ve Atina adım adım gezildi. Yunanistan’daki iki haftanın ardından Alex’le arkadaşlığımız iyice gelişmiş sürekli birbirimizi arar sorar olmuştuk.

Mektup yollamayı çok seven biri olarak Yunanistan’a mektup yollamayı düşünmüştüm. Metni hazırlayıp zarfladıktan sonra zarfın üzerine adresi ekleyip en alta “Greece-Yunanistan” yazıp postaya verdim. Bu süreçte internetten olan sohbetimiz devam ediyor aradan iki hafta geçmiş olmasına rağmen mektup hala ulaşmamıştı. Normal şartlarda Avrupa varışlı mektupların bir haftada adreslerine ulaşmaları aklımı kurcalayan başka bir bilgi oldu. Yaklaşık bir ay sonra yolladığım zarfı posta kutumda buldum. Büyük bir şaşkınlıkla aldım ve üzerine baktım. Yazdığım adresin üzerinde koskoca bir çarpı işareti; yanında bir adet damga ve iade yazısı. Üstündeki adresin doğru olduğundan fazlasıyla emindim; çünkü adresi arkadaşım bizzat kendisi bir kağıda yazmıştı ben de aynısını zarfın üzerine geçirmiştim. Hemen Alex’i aradım ve zarfın üzerindeki Yunanca yazının anlamını sordum. Gelen cevap ise beni şok etmeye yetti. Yunanistan varışlı mektuplarda ülke kısmına Türkçe olarak Yunanistan yazarsak Yunanistan onu dağıtıma çıkmadan bize iade ediyormuş. Ya sadece İngilizce olarak “Greece” ya da Yunan dilindeki “Hellas” yani “Elada” yazmalıymışız. Türklerin milliyetçi olduğunu söyleyenlere inanırdım; ancak böyle bir şeye kesinlikle anlam verememiştim. Zorunlu olarak yeni bir zarf alarak üzerine “Elada-Greece” yazıp tekrar yolladım. Bizler yine Turkey (Hindi) olmaya devam edelim. Demek ki gerçek milliyetçiler böyle oluyorlarmış.

 
Toplam blog
: 430
: 2186
Kayıt tarihi
: 18.06.07
 
 

20 Nisan 1989'da İzmir'de doğdu. İlköğretim ve lise öğrenimini Karşıyaka'da tamamladı. 20..