Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '14

 
Kategori
İnançlar
 

Yunus Emre’den bir kıssa

Yunus Emre’den bir kıssa
 

Yunus Emre, Anadolu'da Türkçe şiirin öncüsü olan mutasavvıf ve filozof, Anadolu'da yaşamış tasavvuf ve halk şairi, Türk İslam düşünürü.Doğumu: 1240  Vefatı: 1321(Vikipedi Özgür Ansiklopedi)

13. yüzyıl ortalarında Orta Asya’yı kasıp kavuran Moğol hükümdarı Hülagü’nün istilası ile  Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağılmaya ve Anadolu'nunçeşitli bölgelerinde büyük-küçük Türk Beylikleri 'nin kurulmaya başlandığı bir zamandı. Halk açlık, yoksulluk ve göçle zor günler yaşamakta idi. İşte böylesine zor bir günde ahaliye kucak açan bir “el” bir “ev” vardı.  Hacı Bektaş-ı Veli Dergâhı. Akın akın dergâhın kapısına koşan halk uzun kuyruklar oluşturmuştu.

Yaşamakta olduğu köyü yokluktan nasibini alan Yunus, bu müjdeli haberi alır almaz kendisini dergâh kapısında buldu. Kapıyı açan, ulu eren Hacı Bektaş-ı Veli’den başkası değildi. Kan ter içinde soluk soluğa kalmış olan Yunus’u gören Veli gülümsedi. “Hoş geldin evlat. Buyur, ne istersin?”, diye sordu. Konuşmaya takati kalmamış olan Yunus kapının önüne yığılıverdi. Derin bir nefes aldı. Beline sarmış olduğu çıkınını göstererek mahcup bir ses ile “ şey efendim, işittim ki, yoksula, darda kalmış olana yardım edermişsiniz. Benim köyümde de buğdaya ihtiyaç var. Şayet ihtiyacımı karşılarsanız hemen köyüme dönmem gerekiyor”. Yunus’un bu saf ve mahcup halini gören ulu eren tebessüm etti. Ve şu tarihi sözü söyledi, “Himmet mi istersin buğday mı evlat?” söylenenden hiçbir şey anlamayan Yunus, “himmet de ne ola ki, efendi, çoluk çocuk aç perişan buğdayımı verin ben gideyim”, diyerek karşılık verdi. Hazırda bekleyen müritler Yunus’un heybesini buğday ile doldurdu. Yunus büyük bir neşe ile yola koyuldu. Neredeyse köyüne yaklaşmak üzereydi. Uzun uzun düşünüyordu, kulağında hep aynı sözcükler, “Himmet mi istersin buğday mı evlat?” “Eyvah! Ne yaptım ben Allah'ım?” Günlerce sırtında taşımakta olduğu buğday çuvalını yere bıraktı.

Dergâhın kapısının tokmağını telaşlı telaşlı vuran da kimdi? “Şeyh Efendi ile görüştürün beni. Ne olur? Postnişin makamında zikir ile meşgul olan ulu eren selam verdi. “Senin kısmetin bizden çıktı evlat. Taptuk Emre’ye selamlarımı ilet. Senin anahtarın bundan gayrı Taptuk’tadır.”

&&&&

Taptuk Emre’nin kapısında kırk yıl hizmet eden Yunus’a mürşidi Emre ( Âşık) unvanını verir. Ardından “Bizim Yunus” övgüsüne layık görülür. Söylenen odur ki, şayet Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli’nin himmet teklifini daha önce idrak edip kabul etmiş olsa idi, çok daha erken bir zamanda ermişler safında yerini alacaktı. Kuşkusuz, nasipten öte yol yoktur.

Unutulmamalıdır ki, himmet kapıları her dönem açıktır. Önemli olan her ne koşullarda olunursa olunsun bu ulu kapılardan,“Himmet mi? Buğday mı?” isteneceğinin iyi bilinmesidir.

&&&&

Dosta dost, sevgiliye sevgili kalınması ümidiyle. Esen kalın.

 
Toplam blog
: 635
: 614
Kayıt tarihi
: 07.09.13
 
 

Şiiri, yazmayı seviyorum..hepsi bu kadar.. ..