Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '14

 
Kategori
Edebiyat
 

Yunus'un nefesi

Yunus'un nefesi
 

Toplumun en ince bir genel zihniyet süzgecinde her zaman bir dev olarak kalabilen ve hiçbir zaman tam manasıyla süzülemeyen Yunus, yedi yüz yaşında. Ne var ki yunus’u yazmak çınar ağaçlarının gölgesinde büyümek gibi bir şey. Onun nefesi bizi serinletmekte. O bize sevip, sevilebileceğimizi öğreten gerçek bir ozanlık göstergesi… Tıpkı bir yaz sıcaklığında ferahlamak isteyen birinin su arayışı gibi bizde yunusun nefesine öyle muhtacız. Bizim en büyük merhemimiz yunustur ki bizi iyileştirebilen tek kaynaktır. Mana ve ruhu en ince ayrıntısına kadar dokuyan yunus, ilmek ilmek düğümlenmiş hayatımızın

muhasebeleştirmemize de yardımcı oluyor. Sanatıyla, insanlığa bakış açısıyla, hümanizm hıçkırığıyla, varoluşçu yönüyle… Her haliyle yunus bir hakikat abidesidir. Yunus, geleceğimizin ferahlatan nefesidir. Yunus, geçmişimizin okyanus ötesi okyanusudur. Yunusu yazmak, kolay ve de oldubitti heves düşüncelerin ardı sıra bir yazmak üslubudur. Yunus yazılmaz ancak dile getirilir. Yunus, yaşatılmaz ancak hatırlatılır. Yunus başlı başına bir okyanus örneğidir. Yunus hiçbir zaman tükenmeyen bir mistik şairdir.

 

‘her dem yeni doğarız

 Bizden kim usanası’

 

Diyor bizim yunus. Yunusu anlamak hiçbir zaman ölünemeyeceğini kavramak manasına gelir. Yunus, her zaman doğar ve hiç kimse de yunus’tan bıkma lüksüne sahip değildir. Hem yunus’tan kim usanabilir ki? Kim hoşgörüyü sevmez ve ya kim insanlardan nefret eder? Manevi kabuğumuzu kıran gerçeklik olgusunun bir baş aktörü olan yunus, hiç kimsenin nefret gütmesine müsaade etmez. Yedi yüz yıl önce de böyleydi şimdi de böyledir. Öyle ki yunus, insanların kıvrımlı zamanlarında yetişir ve insanlara insanca muamele eder. Bu da onun sevgi fırtınasının hiçbir zaman dinmeyeceğinin bir göstergesidir.

 ‘ölümden ne korkarsın

 Korkma ebedi varsın’

 

Yunusun dilinden bunu söylemek toplumca bir umudun insanca yorumlanmasını gösterir niteliktedir. Öyle ki yunus,  şimdiki asırda tüm kalıbıyla başını yere gömmüş bizlerin ilahi kudret karşısında her zaman ümit var olması gerektiğini öğretiyor. Yunusu okurken seviniyoruz. Sevildiğimizi hissediyoruz. Aşk, mana, hakikat kapılarını yunus duyarlılığıyla aralayabiliyoruz. Hiçbir şair yoktur ki yunus misali insanlığa yanaşsın, insanlığı gerçek bir şefkatin kollarında büyütsün.

Makineleşen bir medeniyet kümesinde çeşit çeşit renklere boyanmak mecburiyetinde hissediyoruz kendimizi. Gerçek sanatın kıymetini cüce sanatın zevkiyle eş değer görüyoruz artık. Tıpkı buğdaya yüklenilen bir tomar mana gibi. Yani görmek istediğimiz gibi görüyoruz nesneleri. Bu da bizi sadece görünen kalıbın dış görüntüsüyle ilgilenmemizi öngörüyor. Yunusu, sadece bir sevgi şairi olarak görüyoruz mesela. Yunusun ötesindeki cevheri fark edemiyoruz. Evet, yunus parıltısı sönmeyen bir pırlantadır. Aşikâr bir şairdir. Yunus hem ahlaki, hem dünyevi hem de uhrevi edebiyatın sesi gür, gönlü hür, düşünceleri dinç bir şairidir.

Bakın ne güzel söylüyor bizim yunus:

 

‘gelin tanış olalım

 İşi kolay kılalım

 Sevelim sevilelim

 Dünya kimseye kalmaz’

 

İlk üç dizede olduğu gibi yunus, insanların dünya da yerine getirmesi gerektiği en önemli ilkeyi dile getirmiştir. Sevmenin, sevilmenin büyük bir ahlak ödevi olduğunu söylemiştir. Son dize de ise uhrevi bir perspektif kazanmıştır şiir. Yani sevmenin ve sevilmenin insanlara hiçbir zararı olmayacağı gibi insanlara çok şey kazandırdığını ayrıca dünyanın hiçbir şekilde kimsenin hizmeti haline gelmeyeceğini söylemektedir.

Bakın daha devamı var:

 

‘hakkı gerçek sevenlere

 Cümle âlem kardeş gelir’

 

Büyük Türk ozanından sevmeyi öğrenmek ne kadar da güzel... Yedi yüz yıldır Türkçenin en büyük hümanist şairine minnet duyuyoruz. İyi ki varsın güzel yunus!

Gerçek şair toplum çığlığıyla hakikati dile getirir. Gerçek şair toplumun bir parçasıdır. Milli değer onun en büyük kaynağıdır. Toplum olmadan şair sadece bir ağacın rüzgârda sallanan minik bir yaprağı olmaktan öteye geçemeyecektir. İşte yunus da öyledir ki ona yaklaşarak kendi değerlerimizi öğreniyoruz. Onda milli dilimizi, milli heveslerimizi dile getiriyoruz. Bakın bizim güzel yunusumuz ne diyor:

 

‘alun evliyanun elin togrı varun hakk’un yolın

 Mani budur bellü bilün bildüm diyen bilmeyiser’

 

En büyük milli değerimiz olan dilimizi yunus en güzel bir şekilde kullanabilmiştir. Geçmişten geleceğe süregelen tüm Müslüman âleminin en büyük hevesini de dile getirmiştir bu dizelerde. Tüm Müslümanların tek dayanak noktası olan yüce Allah’ın yolunda gitmenin ne şekilde olabileceğini göstermiştir yunus.

Bu dizelerle İslam felsefesini, dini tasavvufi değerlere ulaşma biçimini anlaşılır bir dille en güzel bir şekilde dile getirmiştir yunus. Yunusun sevgisi ahlak sevgisidir. Yunusun dili ahlak dilidir. Yunusun şiiri ahlak şiiridir. Bu yönüyle yunus sadece tek bir noktada ele alınamaz. O çok fonksiyonel olup dini tasavvufi edebiyatının en önemli temsilcilerinden biridir. Mısralarında yalın bir dil fakat derin bir kuyu görmek mümkün.

 

Bakın bu dizeler yunusun dilinden nasıl da güzelleşiyor:

 

‘beni benden demen, bende değülem

 Bir ben vardır bende benden içerü’

 

Hiç kimsenin bu kadar derin anlatamadığı ve bütün anlatılanlardan derin yani ’içerü’ olduğu gerçek şair işte bizim yunustur. Onu anlatmak çok ama çok büyük bir zarafetin derin manalı gerçekliğidir.

 

Yunus, öyle bir şairdir ki onunla olgunlaşmak hayatın en sulak alanlarında yetişmek gibi bir şey. Toplumsal kalıpları bir kutuya sığdıran yunus kendi sınırlarını aşıyor ve toplumdan ileri olabileceklerini şu dizelerle bize gösteriyor:

 

‘bir garip ölmüş diyeler üç günden sonra tuyalar

 Sovuk suyıla yuyalar şöyle garip bencileyin’

 

Bu dizelerle kendi üzerinden toplumsal bir konuya değinmiştir. Yunus’un ölümünden üç gün sonra insanların haberdar olması aslında toplum gerçeğini gösterir niteliktedir.

Onun her yönü anlatılması nefis bir tattır. O buğdayı istemeyip himmeti istediği günden beri buğdaylar baş gösterdi. Büyüdüler, olgunlaştılar aş olacak seviyeye geldiler. Yunus tek başına buğdayı büyüttü, yetiştirdi onu buğday olacak seviyeye getirdi.

 

Yunus, sen himmete döndün. Buğdayları yetiştirdin. Bizse hala buğday telaşındayız. Öyle ki senin yetiştirdiğin buğdayı kullanamıyoruz bile.

 
Toplam blog
: 5
: 691
Kayıt tarihi
: 16.12.13
 
 

..