Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ekim '08

 
Kategori
Siyaset
 

Yurdumuzu yurttaşlarımızla birlikte sevebilir miyiz?

Yurdumuzu Yurttaşlarımızla Birlikte Sevebilir miyiz?

Yurdumuzda yaşayan insanların aynı etnik kökenden geldiğini söyleyebilir miyiz? Elbette hayır. Bu topraklar üstünde yaşayan insanların etnik çeşitliliğini görmezden gelip “Efendim onlar da işte çeşitli Türk boylarındadır. Karda yürürken çıkardıkları "Kart kurt seslerinden dolayı onlara şöyle denmiştir.” gibilerinden laflarla yurdumuz üzerinde yaşayan o insanların kimliklerini görmezden gelemeyiz.

Hâlbuki Osmanlı İmparatorluğu döneminde topraklar üzerinde yaşayan ulusların etnik kimliklerini hiç inkâr edilmemiştir. Kürt’e Kürt, Laz’a Laz, İranlı’ya Acem, Ermeni’ye Ermeni, Rum’a Rum, Azeri’ye de Azeri denmiş, bu insanlar devlet tarafından kucaklanmıştır. Halk da bu konuda o kişilerle etnik kimliklerinden çok insani ilişkilere önem vererek bu topraklar üzerinde barış içinde yaşayabilmenin alt yapısını hazırlamışlardır. Seyirlik oyunlarımızdan “Hacivat ve Karagöz” figürlerine dikkat ederseniz yukarıda bahsedilen etnik kimlikler gocunulmadan ifade edilmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk de Kurtuluş Savaşı sonrası İlyada ve Odysseia Destanlarında geçen Akhalarla Truvalılar arasındaki Truva Savaşı sonucuna gönderme yaparak “Truvalıların intikamını aldık.” dememiş miydi? Bu sözün ardında yatan gerçek Anadolu medeniyetlerini sahiplenmekten başka bir şey değildir.

1072 yılında Türkler Anadolu’ya geldiklerinde bu topraklarda yaşayan insanlara ne oldu? Soykırıma mı uğradılar? Türklerin tarihine baktığımızda Türkler işgal ettikleri topraklarda yaşayanları toplu imha yoluna gitmemişlerdir. Bizler o insanlarla kaynaştık. Bu konu bazı Türk toplulukları tarafından eleştiri konusu yapılıp
(göz çekikliğimiz kastedilerek) : ” Biz sizi Anadolu’ya göz şeklinizi bozun diye mi gönderdik?” denilmemiş midir?

Peki, durum böyleyken ne oldu da Anadolu’da kimlik sorunu başladı? Öğretmen okulu son sınıftayken coğrafya öğretmenimize “Neden Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimize yatırım yapılmıyor? Buralarda hayvancılık desteklenerek gıda sanayi geliştirilemez mi?” diye sormuştum. Öğretmenimiz nedense sorumdan hiç memnun kalmamış ve oraların güvenilir olmadığı türünden bir şeyler söylemişti.

Biz batılılar doğudaki kardeşlerimizi hep küçümseyerek bakmadık mı? Geçende geçimini sanırım inşaat işleriyle sağlayan bir Kürt vatandaşımız konuşması sırasında, işiyle ilgili olarak “Kadın beni TC gibi sorguladı!” ifadesini kullanmıştı. İrkildim. Ne demek “TC gibi sorguladı”? İfadeye dikkatinizi çekerim. Vatandaşımız Türk demiyor. Türkiye Cumhuriyeti ifadesini kullanıyor. Halklar arasında problem yok. Ne oldu da böyle bir deyim doğulu yurttaşlarımızın ağzına yerleşti?

Acaba suç sadece batıda yaşayanların mı? Doğuda yaşayan insanlar neden feodal yaşantının etkilerini yok etmek için çabalamadılar? Neden tembelliği ve sırtını devlete dayayarak yaşamayı tercih ettiler?

Bu insanların böyle bir yaşam felsefesine sahip olmalarının nedeni ne?

Şimdi neler oluyor? Her gün doğuda onlarca ölen kişinin haberlerini duyuyoruz. Yine yenisi geldi. Karakol saldırısı sonunda 15 askerimiz şehit oldu. 23 de terörist öldü… Yapılan sadece düşmanlık tohumlarının ekilmesinden başka birşey değildir.

Yüreği acılı ana babalarla doldu yurdumuz. Siz hiç evlat acısı nedir bilir misiniz? Ana babanın yüreğindeki evlat acısının ateşi hiç küllenmez. Hayatın akışı devam eder gider ama o ateş hiç sönmez. Anne ve baba bu dünyadan göçene kadar da devam eder o acı. Nedir bu insanlarımızın çilesi? “Vatan sağ olsun!” demelerinden başka çareleri mi var bu insanların? Asker yakınları “Vatan sağ olsun!” diye avunuyorlar. Ya terörist diye öldürülenlerin anne babaları nasıl avutacaklar kendilerini? Ya da hiç umulmadık bir sırada, olamayacak bir kalabalıkta patlayan bir bombanın öldürdüğü insanların yakınları ne diyecek?

Ne zaman bu düşmanlık tohumları ekilmekten vaz geçilecek?

Son günlerde adı basın ve televizyonlarda sıkça duyulan 10 Aralık Hareketi’nin tanıtım broşüründe “Yurdunu yurttaşınla birlikte sev.” denilmekte. Ne anlamlı değil mi? Yukarıda bahsettiğim sıkıntıların çözümünün anahtarı gibi bir cümle. Ayrımı değil birleştirmeyi, kavgayı değil sevgiyi öne çıkarıyor. Yurdumuzu yurttaşlarımızla birlikte sevebilir miyiz? Evet severiz. Sevmek zorundayız.

Hakkı Uysal

 
Toplam blog
: 59
: 912
Kayıt tarihi
: 02.10.08
 
 

1955 Milas doğumluyum. Nüfüs kaydım orada ama "doğduğun yer değil, doyduğun yer" memleketin olurmuş ..