Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '14

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Yüreğimin götürdüğü yerde güller ve dikenler

Yüreğimin götürdüğü yerde güller ve dikenler
 

Bugün konu yok, tespitler yok. Hoyratça kullanılmış kelimelerin diyetini ödeme günü bugün. Yüreğimin götürdüğü yerdeki duyguları yazma günü olsun.

İnsanın bazen küsesi gelir her şeye, hayata, insanlara, dostlara, eşyalarına ve de kalemine. Bugünlerde böyle küsmelerim var benim de. Kırılganlıklarım, incinmişliklerim, çok şey söyleyip de susarak içime attıklarım.

Dağ gibi bir yürek kırgınlıkların arasında susmak gerekir bazen. Yapılanların, hayallerin ve emeklerin nasıl bir anda önemini yitirdiğini görürsün ve işte o zaman sadece susarsın çünkü bilirsin ki böyle durumlarda Rabbim konuşur.

Ben beni dahi bilemezken, benlik libasını yırtıp atmışken, insanların bu çıplak ruhumu anlamasını bekleyemem. Onların çıplak olarak gördükleri bu ruhumun derinliklerini okuyabilmeleri için onların da benliklerinden kurtulmaları gerekir.

Bu ne felsefi bir yaklaşım ne de Mevlevi bir düşünüş, kulluğun ötesinde bir hal durumu. Hiç olmakla eş değer bir şey. Kafa karışıklığının oluşturduğu karanlık dünyana, bir delikten sızan ışığın verdiği duygu.

Bazen öyle bir an gelir ki, sevdiklerinizin yollarına döktüğünüz güllerin sadece dikenlerinin kaldığını görürsünüz. Çünkü gül yaprakları teker teker koparılıp hayat rüzgârının akışlarına bırakılmıştır. Ama siz öyle değer vermişsinizdir ki, bu durum dikenlerin acısından da öte bir acıdır. Dikenlerin ne yarasını hissedersiniz ne de sızısını. Öyle ki, yaşadıklarınız bir tecrübe olsun diye, batan hiçbir dikeni yerinden dahi çıkarmazsınız.

Biliriz ki bu kapı umutsuzluk kapısı değildir. O’na açılan eller hiç geri çevrilmemiştir. Sonra bir el uzanır size, vefa ise istediğin gel burada diye. Ürküp, çekinirsiniz, sonra arkanıza bir dönüp bakarsınız, kapı size çoktan kapanmıştır. Bir umutla yürürsünüz, kim bilir belki buradadır aradığım diye..

Hayat işte, kapanan kapılar, ayrılıklar, hüzünler, vefasızlıklar ama arkasından gelip dokunan bir el. Üfleyerek yediğimiz yoğurtlar misali yaşanan duygular.

Hayat; dua ile emeğin yoğrulup hamur olduğu bir maya, fırıncının elinde ya yanarsın ya pişip güzel bir ekmek olursun. Hepsinin başında sabır, ümit ve ustalık işte işin özü bu.

Yaşanan aşklar, sevdalar, kazanılan paralar aslında hepsinin ortak amacı O’nun rızası. O’nun için sevmek, O’nun için yanmak ve O’nun için harcamak. Aşkın adı Gül olanın aşkı baki olur her zaman.

Ben bir bahçıvan misali ekerim gül tohumlarını yere, kimi ezer geçer kimi koklar geçer, kimi de özenle sular ve yetiştirir. Bu onların güle verdiği değeri gösterir.

“Biz gelmedik dava için, bizim işimiz sevda için, dostun evi gönüllerdir, Gönüller yapmaya geldik.”

(Yunus Emre)

İşte bizim de tek gayemiz bu, virane gönüllerde gül tohumları yetiştirmek.

Sevgi ve umutla kalın dostlar.

 

E_MAİL: nuran_cal@hotmail.com

WEB: www.nurancal.com

FACEBOOK: www.facebook.com/nuran.cal

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 35
: 501
Kayıt tarihi
: 30.04.14
 
 

1976 Denizli doğumlu olan yazar; ilk-orta-lise eğitimlerini Denizli'de tamamladı. Eskişehir Anado..