Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yürek gülüşleri...

Yürek gülüşleri...
 

Bir kadın gördüm bugün. Kadın değildi önemli olan. Düşündürdükleriydi.

Arabadaydı. Gözünde güneş gözlükleri. Simsiyah. Yüzünün neredeyse yarısını kaplamış...

Dudaklarında açık renk ruj... Üst dudağının sağ köşesi hafifçe yukarı kalkıyor beni gördüğünde...

Bir anda aklımdan hızla düşünceler geçmeye başlıyor...Bilirim o dudak kıvırışı... Eğer konuşabilse o anda...Sesi metalik çıkacak... Kendine olan güvensizliğinin acısını, karşısındakinden çıkartan bir ses tonuyla konuşacak.

Dudaklar...Gülüşler...Hele bir de bakışları alırsa yanına... Nasıl da ele verir insanı, farkında olmadan.

Siz bir şey anlatırken... Gözleri de katarak yanına... Öyle bir yanağa çekilerek alaycı dururlar ki...Ne söylerse söylesin...Anlarsınız asıl düşüncelerini. Kendince dalga geçmektedir...Çok bildiğinden değil...Çoğu kez bilmediğindendir...Bilse böyle davranmaz çünkü..."Boş başak dik durur...Dolu başak eğilir."

Bazı insanlar dolu dolu kahkaha atmazlar...O dudaklar -bardak tutarken hani küçük parmağnıı havaya kaldıranlar gibi- öyle bir itina ve özenle ile açılır ki...Çıkan ses öyle yapmacıktır ki... Gözler bile utanır...Katılmaz bu gülüşe... Ya donuk bakar...Ya kısılır... Sanırsınız -hatta belki de gerçekten- ayna önünde prova yapmış..."Nasıl güzel gözüküyorum" diye...Deli deli tek başına gülmüş, durmuş kendi kendine. Repliğini kendilerinin yazdığı bir tiyatro sahnesidir dünya onlar için. Oynar-eğlenirler kendilerince.

Elini ağzına götürerek gülenler (fiziksel bir problemi olmadan...ör: diş yapısı) hayata kapatırlar yaşamlarını sanki. Hemen her eylemlerinde bir sakla(n)ma gayreti içindedirler...Yemek yerken bile ellerinden gelse "görünmez" yaparlar ağızlarını...Elleri-bedenleri saklambaç oynar sürekli. Nedendir bilinmez "kendine güvensizlik" yerleşmiştir yaşamlarına...

Bir de sadece dudaklarını gerip... Dişleri sımsıkı gülmeye çalışanlar... İçleri gülmeden...Nezaketen...Yapmacık katılımcılar...Gülmese daha iyi... Her hareketlerine ölçü katmaya çalışanlardır genelde...Ama en çok ölçüyü kaçıranlar da, bu insanlardır nedense...Yeter ki uygun ortamı bulsunlar... Rol ne kadar sürer ki?

Bir şey anlattığınızda... Dudaklarını büzüp...Gözlerini süzenler...Hep kuşkulu ve paranoya halindedirler. Sıradan bir şey söylediğinizde bile..."Altından ne çıkacak..." idye minik beyinlerinin süzgecinde cümlelerinizi didik didik ederler. Ne rahatsız edici bir dinleyici türüdür.

En sevmediklerimden biri de anlamsız bir şekilde... Dilini yanağının içinde gezdirenler... Gözler yukarılarda bir yere dikilir... Karşısında konuşan biri yok gibi... Ağızlarının içinde ol(may)an defineyi ararlar sanki. Sadece kendileri vardır dünyada bunların...Sizi dinler görünür...kendilerini dinlerler aslında. "Yürekyoranlar" diyorum ben bunlara.

Anlatılan ne olursa olsun...Alttan alta gülenler...Bir de çapkın çapkın bakarlar ki...Faka basmazlar (!) onlar...Asla kandırılamaz görünmek "savunma kalkanları"dır aslında. Nedense hep başkalarını kandırmayı "marifet sayanların" içinden çıkar bu tip insanlar.

Dolu dolu gülenleri severim en çok. Gözlerini. Ellerini katarak. Nasıl görüneceğim kaygısı olmadan. Tüm içtenlikleriyle gülenleri...

Utandığında bile...Bu utanmayı minik bir gülüşle süsleyenleri.

Rol yapmadan. Başkalarının gülüşlerini çalmadan. Aynalarda prova yapılmayan gülüşleri.

"Yürek Gülüşleri"ni...

 
Toplam blog
: 139
: 1916
Kayıt tarihi
: 12.04.07
 
 

Bana biri kendini anlat dese, susar kalırım. Her konuda çılgın bir istekle konuşan ben, işte o anda ..