Yürekler yanıyor...

Dün Şırnak…

Bugün Hakkari…

Ateş Türkiye’nin yüreğine düşüyor…

Analar acılı…Babalar acılı…Kardeşler acılı…Türkiye acılı…

Türkiye yanıyor…Yürekler yanıyor…

Su uyuyor da düşman uyumuyor…

Pusuda vuruyor kahpelik!..

Tel tel dökülüyor fidanlarımız…

Hakkari Yüksekova İlçesi Dağlıca beldesinde terör örgütü hain PKK pususunda 12 askerimiz şehit… 16 askerimiz ve aynı bölgede sivil bir minibüse yapılan mayınlı saldırı sonucu 17 vatandaşımızda yaralı…

Ramazan Bayramı öncesi Şırnak’ta hain pusuyla şehit edilen 13 fidanımızın kanı kurumamışken 17 askerimizin şehit haberiyle daha millet olarak büyük bir acı ve hüznü yaşıyoruz…Yaralıyız…

Terör örgütü PKK ile yıllardan beri yapılan mücadelenin ve uygulanan yöntemlerin başarılı olmadığı özellikle son günlerde toplu halde gelen şehit cenazeleri ile iyice anlaşılmıştır.

Üstelik bu başarısızlık TSK’nın en üst kademesi tarafından da ne yazık ki artık kabul görmektedir. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, daha birkaç gün önce yaptığı açıklamada devletin 23 yıldır terör örgütüne katılımları engelleme konusunda başarısız olduğunu söylemiştir.

Durum böyle iken, kan akmaya devam ederken, anaların gözpınarları kururken “Irak ne der, ABD’yi küstürür müyüm, hele bir Irak konferansı toplayalım” gibi diplomasi yürütmenin, onun sonuçlarını beklemenin hiçbir faydası yoktur.

Terörle mücadelenin artık birkaç ay eğitim almış erler tarafından yürütülemeyeceği açıkça ortadadır. Mücadele profesyonel bir ordu tarafından yürütülmeli, düşmanını tanıyan, bulunduğu fiziki koşullara uygun eğitim gören uzman askerler sonuca ulaşmada etkin kılınmalıdır.

Türk Silahlı Kuvvetleri bugüne kadar sürdürmüş olduğu terörle mücadele yöntemlerini mutlak suretle revize etmeli, yeniden küçük gruplar halinde saldırı düzenine geçen PKK militanlarının güvenlik kodlarını iyi çözmeli, askerlerimizin el bombalı pusularda kurban gitmesine izin vermemelidir.

Bu ülke sınırları içerisinde vatandaşlık bağı ile bağlanmış bütün sorumluların, ülkenin birlik, beraberlik ve kardeşlik bağlarını güçlendirme noktasında üzerine düşeni yerine getirme mecburiyeti vardır.

Hiçbir siyasi oluşum terörizmi meşrulaştıramaz, taleplerinin gerçekleşmemesini bahane ederek, terör örgütünün güdümünde hareket edemez. Toplumsal barışa katkı sunmayan oluşumlar hakkında yargıçları göreve davet ediyoruz.

Bu amaçla öteden beri speküle edilen Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak ile mücavir alanlara gönderilmesi için hükümete 1 yıl süreyle izin verilmesini öngören Başbakanlık tezkeresi 17 Ekim tarihinde 19 oy’a karşı 507 oy’la TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilmiştir.

Siyasi irade TBMM’de ortaya koyduğu bu kararlılığını, milletin birlik ve beraberlik içinde tek yumruk olarak arkasında olduğunu bilmeli ve ülkemiz huzur ve istikrarına yönelik vahşice eylemler içinde olan hain terör örgütü PKK’ya karşı gerekeni yapmalıdır.

Görülen odur ki PKK terör örgütü ve onun destekçileri Türkiye’nin birlik ve beraberliğini hedef alırken aynı zamanda Türkiye’nin son dönemde gösterdiği büyük ve güçlü devlet olgusunu da hedef almaktadır. Bu saldırılarla Türkiye’nin yeniden içine kapanmasını hedefleyenler şunu bilmelidir ki, her ne olursa olsun bu millet, devletiyle, ordusuyla beraberdir. Vatanı için geçmişte verdiği şanlı mücadeleyi bugün de verecektir. Milletin istediği tek şey, terörle mücadeledeki kararlılığın ve hassasiyetin bir an dahi tereddüte meydan verilmeden sürdürüldüğünden emin olmaktır.

Türkiye’yi yeniden istikrarsızlığa, anarşiye huzursuzluğa götürmek isteyen hain terör örgütü PKK ve yandaşları başarıya ulaşamayacaktır. Ülkemizin birlik, beraberliği, refahı ve kardeşliği önündeki engeller yavaş yavaş ortadan kalkarken yeniden eski günlere dönerek bu ülkede kaos çıkartmak isteyenler, karşılarında aziz milletimizi bulacaktır…

Bu alçakça işlenmiş katliamı şiddetle ve nefretle kınıyor, bütün şehitlerimize Yüce Allah’tan rahmet, acılı ailelerine başsağlığı diliyoruz.

MİLLETİMİZİN BAŞI SAĞOLSUN...