Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ocak '13

 
Kategori
Deneme
 

Yürekli bir Türk Kadını Öğretmen; Ayşe Aydoğan

Yürekli bir Türk Kadını Öğretmen; Ayşe Aydoğan
 

Ayşe Aydoğan-Nazan Şara Şatana


O Yürekli Bir Türk Kadını Öğretmen; Ayşe Aydoğan

Eli öpülesi kadınlar diye yazarım okurlarım bilirler.

Gerçekten eli öpülesi olanlardan söz ederim.

Sizlere bugün tanıtacağım hanımefendinin anlattıkları beni bir hayli etkiledi.

Nasıl etkilemesin.

O bir öğretmen.

O bir Türk kadını.

O mücadeleci bir ruha sahip bir kadın.

Roman olunacak hayatlardan biri onun hayatı...

Düşünün lütfen hangimiz, onun kadar cesur yürekliyiz. Muhakkak ki böyle eli öpülesi hanımefendiler vardır ki, onlardan rica ediyorum bana hayatlarını resimlerini göndersinler ben yazı yazdığım gazetelerde onların haberlerini yaparım. Belki bir genç kızımıza, belki kızı okumak isteyen bir babaya, belki bir ağabeye etki edebiliriz. Belki de kararsız kalan genç kızlarımızın yollarını açmak için güç verebiliriz.

Sizlere bu gün bir öğretmen hanımefendiden söz edeceğim demiştim.

Ayşe Aydoğan’dan söz edeceğim.

Ayşe Aydoğan; Antalya-Gazipaşa kasabasına bağlı Gevenes köyünde yaşıyormuş.

İlkokulu orada okumuş. Çok başarılı bir talebeymiş. Kendine söz vermiş:

“Okuyacağım öğretmen olacağım.”

Nasıl olacak onun hayalini kuruyormuş.

İlkokulu bitirdiğinde ailesi onun okul hayatının sona erdiğini söylemiş. Bu Ayşe Aydoğan için olmaz bir olaymış. Nasıl okul hayatı sona erebilirmiş?

Önce uzun süre ailesine yalvarmış.

“Ben okumak istiyorum” demiş. Fakat aile kararlı okutulmayacak.

Sonunda Ayşe kararını vermiş. Gazipaşa’da yaşayan ablasının yanına gidecek orada orta okulu okuyacakmış. Aile bunu da kabul etmeyince!

Olanlar olmuş.

Sabahın erkeninde yola düşmüş. Köyden kasabaya gidecek. Öyle yakın bir yer diye düşünmeyin. Şimdilerde araba ile 30 Km olan yolu yürüyerek gidecekmiş.

Daha on yaşında…

Bir hayli akıllı bir çocukmuş. İki kat elbisesi varmış. Birini yıkar temizi giyermiş. Yanına temiz elbisesini almış. Amcasının evinin bahçesinde temizleri giyinmiş, kirlileri oraya bırakmış. Bunu yapmasının sebebi; ailesi onu aradığında kaçırıldığını düşünmesin, kendi isteği ile gittiğini anlasınlar diyeymiş.

Nitekim öyle olmuş. Abisi onu bulamayınca amcamlara mı gitti diye amcasının evine gidip bahçede elbiselerini görünce, Ayşe’nin Gazipaşa’ya ablasının yanına gitmek için yola çıktığını anlamış. Hemen peşine düşmüş. Abi daha büyük olduğu için bir süre sonra onu yakalamış. Ayşe yalvarmaya başlamış.

“Abi kurbanın olayım bırak beni.”

“Olmaz.”

“Abim dinle beni, ablamın yanına gideceğim okuyacağım ve öğretmen olacağım.”

“Ne diyorsun sen olur mu hiç öyle bir şey, köye döneceğiz.”

Ayşe yalvarmış, yakarmış. Bakmışki abisi ikna olmuyor. Bir uçurumun başındalarmış.

“Abi o zaman beni buradan at aşağı yoksa beni götüremezsin, götürsende tekrar kaçarım. İster döv ister söv ne yaparsan yap ben gideceğim.”

Abisi baş edememiş. Kardeşinin bu kadar kararlı olduğunu o zamana kadar anlamamış olacak ki hayretler içinde kalmış.

“Kendini uçurumdan atmayı göze alıyorsun öyle mi?” demiş.

“Yemin ediyorum ya okurum ya da kendimi uçurumdan atarım.”

Abi baş edemeyeceğini anlamış. Ne yapsın?

“Peki, seni ablanın yanına götüreceğim. Oku bakalım okuyabilecek misin?”

Ayşe okumuş. Hemde ne okumak. Orta okulu bitirmiş. Gerçi bu öyle kolay olmamış. Çok mücadeleler vermiş, çok uğraşmış, didinmiş. Başarmış. Orta okulu bitirdiğinde ailesi onu akşam sanata yazdırmış…

Onun gönlünde lise varmış. Ne yapacak edecek liseye kayıdını yaptıracakmış. Liseye gitmiş fakat kayıt zamanı geçmiş, almamışlar. Ayşe bırakır mı? Bırakmamış. Her gün ama her gün hiç bıkmadan gitmiş, müdüre yalvarmış.

“Ben lisede okumak istiyorum. Ne olur beni alın.”

Müdür sonunda pes etmiş. Liseye kaydı yapılmış. Yine mücadeleli yıllar başlamış. Ayşe çok başarılı bir talabe zamanla birlikte lisedende mezun olmuş.

Aksu İlk Öğretmen okulunu açıktan bitirmiş. Öğretmen olmuş. Öğretmen olmuş ama okumayı bırakmamış.

Açık öğretimde de okumuş.

O öğretmen olmuş. Hayallerini gerçekleştirmiş. Rüyaları gerçeğe dönüşmüş. Bunun için çok uğraşmış ama değmiş.

Kendi gibi okumak isteyen öğrenciler yetiştirmiş.

Kendi gibi okutulmak istemeyen kız çocuklarının yanında olmuş.

Mücadele etmiş.

Köylerde öğretmenlik yapmış.

Kadınlar için kız çocukları için mücadeleler vermiş.

Yıllar sonra emekli olmuş.

Gururla hayatını anlatıyor.

Övünerek diyorki:

“Ben on yaşında okumak için otuz kilometrelik yolu yürüdüm.

Ben ablamın yanında yıllarca okumak için mücadele ettim.

Ben benim gibi okuma aşkı ile dolu olan kızların ışığı oldum.

Ben bir öğretmenim.

Şimdi emekli oldum ama ölene kadar öğretmen olacağım.”

Onu tanıdım.

Antalya’da Emekliler Derneği Türk Halk Müziği korusunda şimdi…

Nasıl takdir etmezsiniz, böyle büyük yürekli kadınlara nasıl eli öpülesi kadınlar demezsiniz…

Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum…

Hazreti Ali

 

 

Nazan Şara Şatana

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....