Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yürekten isteyince...

Yürekten isteyince...
 

Günlerdir aralık vermeden yağan yağmur, yerini güneşli bir gökyüzüne bıraktı bugün. Hava güneşliydi ama, dışarıda, şu ' kuru ayaz ' denilen türden fırtınalı bir hava vardı. Evlerin camlarına vuran güneş sıcacık bir etki bıraksa da, henüz Mart ayının kapıdan baktıracağı günlerin gelmemiş olduğunu hatırlatıyordu rüzgarın sesi.

Güneş iyice yükseldiğinde hava sabaha nispeten ısınmış olur diye ' eski limana inelim ' dedim eşime. Diğer zamanlarda bu teklifimi hemen kabul etmesine rağmen fırtına yüzünden çıkmak istemediğini söyledi eşim. Ben de gazetelere daldım tekrar.

Sonra çocuklar aradı, birlikte arabayla dolaşma fikri cazip geldi ve çıktık. Konyaaltı'ndan Lara'ya doğru, fırtınanın denizi boyadığı renkleri seyrederek dolaştık. Lara yolundaki parkta arabadan inip denizi seyretmek istedik. Falezlerin üstü olduğu için şehrin o bölgesinde daha da etkili eser fırtına. Atkılarımızı boynumuza dolayarak arabadan çıktık.

Gözleri kamaştıran güneş, poyrazın etkisiyle cam gibi berraklaşan gökyüzü, denizin lacivert titreyen dalgaları, dorukları bembeyaz Beydağları muhteşem görünüyordu. Çantamdan fotoğraf makinemi çıkardım, denizin ve dağların fotoğrafını çekmeye başladım. Son kareyi görüntülemiş ve makineyi çantama koymak için yan dönmüştüm ki, bir metre ötemde gül yaprağı arkadaşım Şerife'yi *gördüm. Başında beresi, gözünde güneş gözlükleriyle karşımda duruyordu.

Şerife ile, can arkadaşımla aynı şehirdeyiz ama, aylarca 80 kilometre uzaktaki evlerinde kaldığı için, ancak bu mevsimlerde görüşebiliyoruz. Kışın da soğuk, yağmur, günlük koşmacalar derken, sadece telefonla ulaşabiliyoruz birbirimize. Evlerimizin arası da bir saatlik mesafede. Zaten ikimiz de eve kapanıp sohbet etmek yerine gökyüzünün altında buluşmayı yeğleriz. Son telefon konuşmamızda, ilk güneşli günde buluşalım demiştik. Neredeyse bir ay olmuştu yüzyüze görüşmeyeli.

Bugün ummadığım bir anda onu görünce, evden nasıl çıktığımızı anlattım. İnsanın, evrene, inanarak yolladığı isteklerin nasıl da kolayca gerçekleştiğini ikimiz de bildiğimiz için gülüştük. Çünkü, Şerife de fırtına şiddetlenince yarı yoldan geriye dönmüş. Sonra da, ' buralara kadar gelmişken, yürümeye devam edeyim ' diyerek parka girmiş meğer. İki ayrı vazgeçiş ve geriye dönüş buluşturmuştu bizi. Kucaklaştık sımsıkı.

Minik, kuru, siyah gövdeli bir ağaçcığın dibindeydik ayakta konuşurken. Ağaca baktım, beyaz bahar çiçekleri patlamıştı dallarının üstünde. ' biliyor musun Şerife ' dedim, ' bugün takvimsel olarak baharın ilk günü, 1 Mart. Baharın ilk gününde seni görmek ne güzel '.

Saçlarım fırtınadan darmadağın, yüreğim sevinçle dolu, tekrar kucaklaşarak, sakin bir güneşli günde buluşmak için sözleşerek ayrıldık Şerife'yle.

Yaşadığım bu kaçıncı örnek, yürekten istemeyle ilgili. Körfezin iki ayrı ucundaki iki can dost; vazgeçişlere rağmen, kuru ayaza rağmen, onca gidilecek park varken, sanki kronometreyi kurmuşçasına aynı anda nasıl da buluveriyor birbirini.

Bir güzelliği yaşamak istiyorsanız inanarak, tutkuyla, coşkuyla isteyin. Evren aynı güzel enerjiyle size istediğinizi verecektir, fırtınalı bir havada, beyaz çiçekli bir bahar dalının altında...

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=151587

 
Toplam blog
: 261
: 2212
Kayıt tarihi
: 23.07.07
 
 

1954 Antalya doğumlu ve Antalyalı'yım. Ülkemin ve özellikle bu şehrin sevdalısıyım. Sanatın pek çok ..