Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '20

 
Kategori
Sosyoloji
 

Yurt Dışına Giden Öğrenci

Fakir bir aileden olan Mahmut Sadi (Irmak),  okumak istiyor, üniversiteye girmeyi çok arzu ediyordu. Ancak okuma imkânı çok azdı. Liseyi bitirene kadar ailesinin yanında Konya’da Seydişehir’de güçlükle okudu. Derslerinde çok başarılı idi. Hep sınıf birincisi oluyordu. İstanbul’a geldi. Hem çalışacak hem de okuyacaktı. İstanbul Üniversitesinin giriş sınavlarını başarı ile verdi. Bir lokantada garsonluk yaparak, orada hem karnını doyurmak hem de barınacak bir yer bularak ancak okuyabilecekti. Böyle bir yer ararken, Üniversitenin ilan tahtasında bir duyuru gördü. Duyuruda; Avrupa’ya talebe gönderilecekti. Yurt dışında eğitime gönderilecek ilk kafile idi. Tarih, 1923  idi. Öğrenciler için bir sınav açıldığı bildiriliyordu. Sadi;

 -Ülke yıkık dökük, Lozan yeni imzalanmış, Avrupa’ya talebe gönderilecek.

    Hayret, bu ülkemiz için lüks değil mi? Diye düşündü

Mahmut Sadi duyuruyu okuyunca derin bir üzüntü duydu. Kendi kendine;

 “Ben nasıl kazanırım? Nasıl gidebilirim? Kendi ülkemde geçinip okuyamıyorum. Diye söylendi. Bir el omuzuna dokunarak

 “Sen bu sınava girmelisin”dedi. Sadi heyecan içinde döndü karşısında asistan hocası vardı. Sadi saygılı ve mahcup bir ifade ile

 -Hocam sınavı kazansam bile,  gidemem ki, maddi yönden çok  zayıfım,  Almanya’da nasıl geçinirim?Dedi. Hocası ısrarla;

- Kendini denemek için bu sınava girmelisin, dedi. Sadi hocasının ısrarı ile sınava girdi. Sınava 150 kişi girmiş, 11 kişi kazanmıştı. Sadi 3 ncü sırada idi. Ancak Yurtdışına gitmeyi imkânsız görüyordu. Asistan hocası bütün işlemlerini zorla tamamlattı ve Almanya’ya Sirkeci’den kalkacak trene uğurladı. Elinde bavulu ile istasyonun bir köşesine büzülen Sadi;

-Beni Almanya’da unuturlar, para göndermezler, gurbet ellerde ben ne yaparım?  Gitmeyeyim! diye düşündü.

 Trenin kalkmasını bekliyor ve treni kaçırdım diyerek Almanya’ya gitmekten kurtulmayı düşünüyordu. Trenin kalkmasına birkaç dakika kala bir postacının çağrısını duydu;

“ Mahmut Sadi, Mahmut Sadi,  Telgrafın var”  Sadi şaşkın bir halde, postacıya koşuyor heyecan içinde, 

 “O kişi benim”diyerek telgrafı alıp bir nefeste okuyor. Telgraf da;

 “Oğlum Sadi,

Sınavı kazanmışsın. Seni tebrik ederim. Sizi, birer kıvılcım olarak gönderiyoruz, Gür alevler (volkan ) olarak dönmelisiniz.

Başarılar diler, gözlerinden öperim.

                                                                         Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

                                                                                    Reis-i Cumhur”

 

Sadi sevinç gözyaşları içinde, yüksek sesle söyleniyor;

   -Gel de şimdi gitme, git de orada çalışma,  dönde bu ülke için canını verme,  Atatürk gibi bir ataya layık olma, mümkün mü?” Tren kalkmak üzere iken trene atlıyor, Almanya’da Berlin Üniversitesinde okumaya başlıyor. Hangi sınava girse, hangi dersi alsa hep bu söz kulaklarında çınlıyor. Ülkesine hizmet aşkıyla çalışıyor. Berlin Üniversitesi Tıp Fakültesini pekiyi derece ile bitiriyor. Türk bilim hayatına önemli katkılar yapıyor. İstanbul Üniversitesinde Genel ve Beşeri Fizyoloji kürsüsünü kuruyor bu kürsüye Başkanlık yapıyor. Atatürk’ün isteği ile Türk Dil Kurumu çalışmalarına katılarak Türk tıbbına birçok yeni Türkçe kelimeler kazandırıyor. Akademi hayatında Ord. Prof. Dr. oluyor. Siyasi hayatta da başarılı oluyor.

İki dönem Milletvekili ve Türkiye’nin ilk Çalışma Bakanı oluyor. Danışma Meclis Başkanı ve Başbakan oluyor. Prof. Dr. Sadi Irmak kendini tanıtırken;

 -“Ben kim miyim? Ben sadece Atatürk’ün iki satırlık telgrafının ortaya çıkardığı bir bilim adamıyım. Düşünün, 1923’de o kadar işinin arasında 11 öğrencinin nerede ne zaman ne hissettiğini sezebilen, ona göre telgraf çeken bir liderin önderliğinde bu ülke için can verilmez mi?

 
Toplam blog
: 19
: 1009
Kayıt tarihi
: 11.03.20
 
 

Sosyolog ve Araştırmacı-Yazar İnsanoğlunun aydınlanma serüvenine naçizane bir destekte bulunmay..