Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Nisan '12

 
Kategori
Eğitim
 

Yurt dışındaki Türk Okulları Sulh adacıkları

Eğitim ve Öğretim

Eğitim, ülkelerin önem verdiği konuların başında gelmektedir. Bilgi çağı olarak tanımlanan yeni asırda, millet olarak varlığını korumanın ve sürdürmenin, çağı yakalamanın da ötesinde, bir adım önünde olmanın yolu da hiç şüphesiz eğitimden geçmektedir.

Türkçe Konuşan Halklar

Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde 1991 yılında bağımsızlığını ilan eden Türk Cumhuriyetleri bağımsızlıkları için gelişmeleri izlemişler, Sovyetler Birliği’ni yıkmaya çalışmamışlar, yıkıntı içinde kendi yollarını bulmaya çalışmışlardır.

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın “Türk Cumhuriyetleri ile İlişkiler” bölümünde; Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan Türk Cumhuriyetlerini tanıyan ilk ülkenin Türkiye olduğu, bölgede diplomatik temsilciler ile ticaret ve ekonomi müşavirlikleri kurarak geniş çaplı bir kredi ve yardım programı başlatıldığı, ayrıca kültür, sanat, din, eğitim, bilim ve teknik,  tarım, sağlık kırsal altyapı, çevre alanlarında yoğun iş birliği içine girildiği, 1992-1993 öğretim döneminden itibaren uygulanmakta olan Büyük  Öğrenci Projesi kapsamında bu ülkelerden öğrencilerin ülkemizde öğrenim gördüğü, bu projenin uygulanmasına devam edileceği ve bu ülkelerle diploma denkliği konusunun çözüme kavuşturulmaya çalışılacağı ifade edilmiştir.

Büyük Öğrenci Projesi ile ilk yıllarda getirilen öğrencilerin kendi ülkelerince sağlıklı bir imtihana tabi tutulmadıklarını gördük. Genellikle Türkiye’ye devlet burslu olarak gönderilen öğrencilerin o ülkelerin üst yönetim kademelerinde bulunan kişilerin çocukları olduğunu tespit ettik. Başarı seviyeleri de arzu edilenden düşüktü.

Öğrenci alımını objektif kriterlere bağlamak amacıyla TCS adını verdiğimiz “Türk Cumhuriyetleri sınavını ihdas ettik. YÖK-Bakanlık işbirliği ile yapılan bu imtihanı bütün ülkelerde ve bazı topluluklarda uyguladık. Öğrencilerin başarı seviyelerinin kısa zamanda yükseldiğini gördük. Bugün de TCS uygulanmaktadır.

Yurt Dışında Okul Açmak

Yurt dışında açılan Türk Okullarını iki gruba ayırmak mümkündür.

Birinci grup, Bakanlığımızca açılan okullardır. Bunların birinci grubu, yurt dışındaki büyükelçilikler bünyesinde açılan okullardır. Bu okulların her türlü ihtiyacı Dışişleri Bakanlığınca karşılanır. Bu okullara yalnızca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çocukları devam edebilir.

İkinci grup, Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını kazanmalarından sonra o ülkelerde açılan Türk Özel Okullarıdır. Şu anda Türk Cumhuriyetleri ile kardeş toplulukların bulunduğu ülkelerdeki özel okulların bir kısmı Milli Eğitim Bakanlığınca açılmış bir kısmı da TC vatandaşlarınca kurulan vakıf dernek ve şirketlerce açılmıştır. Bu okulların genel seviyesi ülkedeki devlet okullarının seviyesin biraz üzerindedir.

Yurt dışında TC vatandaşlarınca kurulan vakıf, dernek ve şirketlerce açılan özel okulları 3 grupta toplamak mümkündür.

Birincisi, Milli Eğitim Bakanlığı ile Diyanet Vakfı işbirliğince açılan okullar.

İkincisi, Türk Dünyası Araştırmacılar Vakfınca açılan okullar.

Üçüncüsü, Türk Eğitim gönüllülerince açılan okullardır. Bu okullara Türk Okulları adı da verilmektedir.

Yurt dışına okul açmak için giden insanların iki özelliği vardır. Bunların büyük bir kısmı o güne kadar yurt dışına hiç çıkmamış, Türkçeden başka dil de bilmemektedir. Bu insanlar yurt dışına giderek oranın eğitim bakanlığı yetkilileri ile görüşerek onlarla eğitim iş birliği protokolü yapacaktı. Peki hangi sıfatla: TC vatandaşı sıfatı ile…

Anadolu’muzun bu mütevazı insanları, Türk müteşebbisleri, zorlukları göğüsleyerek gittikleri ülkelerde birer birer Türk okullarını açmaya başladılar.

Okul binaları genellikle Sovyetlerin eski, yıpranmış binalarıdır. Türk müteşebbisleri bu binaları elden geçirdiler. Kullanılacak hale getirdiler. Okullar açıldıkları ilk yıllardan itibaren araç gereç, laboratuarlar yönünden ileri ülkelerin okulları ile mukayese edilecek güzellikte donatılır. Sınıf sistemi yanında “kabinet sistemi” adı verilen, derslere göre sınıf kurma sisteminin uygulandığı ülkeler de olur.

Türk okulları adı verilen bu okullarda o ülkelerin eğitim sistemlerinin güzellikleri ile Türk eğitim sisteminin güzellikleri bir araya getirildi.

Bu büyük eğitim hareketinin asli unsurlarından biri de hiç şüphesiz öğretmenlerdir. Öğretmenler, kendilerine gidilmesi tavsiye edilen ülkelere gittiler. Bu öğretmenlerin hiçbirisi yurt dışında bir okulda görev alacak şekilde yetiştirilmemişlerdi. Çoğu gidecekleri ülkelerin dillerini de bilmiyorlardı. Bir taraftan öğretmenliğe diğer taraftan gittikleri ülkelerin eğitim sistemlerine, insanlarına ve öğrencilerine alışmaya çalışıyorlardı. Çok az olan maaşlarını bir yıl alamadıkları oldu. Öğrenci bursu olarak aldıkları ile kifaf-ı nefs ettiler.

Okullar açıldıktan çok kısa bir süre sonra o ülkenin okulları arasında tanınan, bilinen okullar haline geldiler. Öğretim yılı sonunda da katıldıkları uluslar arası olimpiyatlarda azımsanamayacak başarılar elde ettiler. İki yıl içinde bu okulların öğrencileri ülkelerine altın, gümüş, bronz madalya alarak döndüler. Bu güne kadar uluslar arası bilim olimpiyatlarında adı hiç duyulmayan ülkelerin bayrakları göklere çekilmeye başladı.

Yurt dışındaki bu özel okullardan ilk mezun olan öğrencilerden başlamak üzere mezunların büyük bir kısmı ülkelerinin ve dünyanın değişik yerlerinde ki üniversitelere gidiyor, üniversiteleri başarı ile bitiriyor, ülkelerine dönüp devlet kademelerinde üst görevlere geliyorlar.

Türkçe'nin Yükselişi

Bu okulların işlevi çok önemlidir. Bu işlev devlet eliyle gerçekleştirilemez. Bürokrasinin başaramadığını bu okullar başarmıştır. Ülkemiz açısından Dünya Türkiye’yi tanıyor, Türkçe öğreniyor, bayrağımız o ülkelerde dalgalanıyor. Babaları birbirine düşman, Sırp, Boşnak, Hırvat öğrenciler aynı okulda aynı sırada kardeşçe birbirlerini kırmadan okullarına devam ediyorlar.

Bir yazarın dediği gibi bu okullar son asırdaki milli kültür hamlesinin en başarılı eserleri. Bu okullar Alperen gönüllü iş adamları ile fedakar ve çilekeş eğitim kadrolarının eseri.

“Bu okullar eğitimi, Türkiye’yi tanıtmayı, ekonomik gelişmeyi hem Türkiye’nin hem de bulundukları ülkelerin çıkarlarını sağlayacak şekilde yürütmektedir.” Cengiz Aytmatov.

 “Bu okullar Türk gönüllü kuruluşlarca finanse edilmekte pek çoğunda, belki hepsinde öğrencilerden alınan ücretler bu finansman işine önemli katkı sağlamakta, okulların açıldığı ülke yöneticileri ise yer, bina tahsis etme, müdür ve öğretmen verme gibi hususlarda ciddi yardımcı olmaktadırlar. Bu okullar sanıldığı gibi dini eğitim veren okullar da değildir. Bu okullar, ders programları, üstün teknolojik donanımlarıyla, laboratuarlarıyla, bildik Anadolu lisesi modelinde kurulmuş durumdadır. Dersler Milli Eğitim Bakanlığının hazırladığı tedrisat çerçevesinde yapılıyor. Din dersi bile okutulmuyor. Her ülke mevzuatının ve eğitim felsefesinin çerçevesinde faaliyet gösteriyorlar.”

Açıldıkları ülkelerde kendilerini kabul ettiren bu okulların donatımı, kullandıkları eğitim araç gereçlerinin teknolojiye uygunluğu, öğrencilerin giyimleri konuşmaları, iki yabancı dil öğrenmeleri, davranışları, bilgi seviyeleri ve uluslar arası ve bölgeler arası yarışmalarda aldıkları dereceleriyle de takdir görmektedirler.

Bugün sınıf ve okul, kendi içinde kapalı birer eğitim kurumu olmaktan çıkmış, çevresiyle, ülkesiyle kısacası dünya ile bütünleşmiştir.

“Benim en çok hoşuma giden şey, bu okullarda okuyan öğrenciler dört dilde; İngiliz, Rus, Türk ve Kırgız dillerinde akıcı konuşabiliyorlar, çağın dili olan bilgisayarda ise istedikleri işlemleri yapabiliyorlar. Bu okullar demokrasiye yöneldiğimiz, Batı ve Doğunun yarışarak ilerledikleri bu dönemde çağın ve günün anlamını, şeklini arayıp bularak gelecek nesillerimize sunan eğitim kurumlarıdır.” Cengiz Aytmatov.

Öğretmenler sınav ile işe alınır. Türk öğretmenler ve Kırgız öğretmenler birbirleriyle ders verme teknik ve tecrübelerini paylaşarak öğreterek, öğrenerek bu yönden büyük kazanç elde ediyorlar.

Türk Okulları Ne Kazandırdı?

1990’lı yıllarla birlikte Türkiye’nin gündemine giren ve 90 ülkeyi aşkın bir coğrafyada hizmet veren Türk Okulları, 21. Asrın Türkiye adına en önemli tanıtım araçlarından biri haline gelmiştir.

Açılan Okullarda şartlar oldukça ağırdı. Sıra yerine büyük tahta kutular kullanılmış, hem öğrenci hem de öğretmenler dersleri üst üste giydikleri paltolar ile işliyorlardı. Her şeye rağmen tüm zorluklara katlanan genç insanlar öğretmenliğin yanında her türlü inşaat ve tamir işlerinde de çalışıp harap halde kendilerine teslim edilen binaları adam ediyorlar ve oraları bir eğitim yuvasına dönüştürüyorlardı.

Okullar Çok Yönlü Faaliyet İçindeler

Bir eğitim kurumu olan bu okulların ilk dikkat edilen özellikleri tamamıyla çağdaş ve modern bir çizgide dizayn edilmiş olmalarıdır. Önceleri bulundukları devlet tarafından harap ya da kullanılamaz haldeki binaların hibe edilmesi ve sonrada bu binaların oldukça büyük masraflar yapılarak restore edilmesiyle faaliyete geçen okullar, zamanla kendi yaptıkları binalara kavuşmuşlardır. Bugün okulların tamamında gelişmiş bilgisayar ve fen laboratuarları bulunmakta ve her yıl buralarda eğitim gören öğrenciler uluslar arası pek çok bilim olimpiyatında derece almaktadır.

Okulların tamamında, bulunulan ülkenin müfredat programlarının uygulanmasının yanında Türkiye’de Anadolu ve fen liselerinin müfredatına yakın bir program da bir model olarak kullanılmaktadır.

Okulların başarısının bir sebebi de Türk ahlak yapısı ve disiplin anlayışını da beraberinde götürmüş olmalarıdır. Hepsi sağlam ahlaklı gençlerden oluşan öğretmenler, kötü alışkanlıklardan uzak durarak öğrencilerine örnek olmakta, öğretmenlerini model alarak yetişen öğrenciler de bu şekilde yetişerek ailelerinin gurur kaynağı haline gelmektedirler. Öğrenciler bu okullarda Türk kültürünün izlerini taşımakta, özellikle anne babaya saygı, yalan söylememe gibi bugün çoğu kültürlerde unutulmak üzere olan değerler üzerinde ciddi eğitim almaktadırlar.

“Okullar bulundukları ülkenin toplumları değerleri inançları ile Türkiye’nin tarihi toplumu değerleri arasında bir köprü işlevini üstlenmektedir. Amaç, hem o ülke halkının Türkler tarafından tanınması hem de Türklerin orada tanınmasıdır.” Prof Dr. Naci Bostancı

Yurt dışına okul açmak için giden insanların iki özelliği vardır. Bunların büyük bir kısmı o güne kadar yurt dışına hiç çıkmamış, Türkçeden başka dil de bilmemektedir. Bu insanlar yurt dışına giderek oranın eğitim bakanlığı yetkilileri ile görüşerek onlarla eğitim iş birliği protokolü yapacaktı. Peki, hangi sıfatla: TC vatandaşı sıfatı ile…

Okullar açıldıktan çok kısa bir süre sonra o ülkenin okulları arasında tanınan, bilinen okullar haline geldiler. Öğretim yılı sonunda da katıldıkları uluslar arası olimpiyatlarda azımsanamayacak başarılar elde ettiler. İki yıl içinde bu okulların öğrencileri ülkelerine altın, gümüş, bronz madalya alarak döndüler. Bu güne kadar uluslar arası bilim olimpiyatlarında adı hiç duyulmayan ülkelerin bayrakları göklere çekilmeye başladı.

 Açıldıkları ülkelerde kendilerini kabul ettiren bu okulların donatımı, kullandıkları eğitim araç gereçlerinin teknolojiye uygunluğu, öğrencilerin giyimleri konuşmaları, iki yabancı dil öğrenmeleri, davranışları, bilgi seviyeleri ve uluslar arası ve bölgeler arası yarışmalarda aldıkları dereceleriyle de takdir görmektedirler.

Öğrenci

Yurt dışındaki bu özel okullardan ilk mezun olan öğrencilerden başlamak üzere mezunların büyük bir kısmı ülkelerinin ve dünyanın değişik yerlerindeki üniversitelere gidiyor, üniversiteleri başarı ile bitiriyor, ülkelerine dönüp devlet kademelerinde üst görevlere geliyorlar

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..