Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '09

 
Kategori
Öykü
 

Yurt kamçısı!

Yurt kamçısı!
 

YANLIŞ ANALMAYIN!


BÖLÜM 3

Küçük kız o gün nelerin olabileceğinin farkına bile varamazdı. Ufacık bir sorumsuzluk nelere sebep olacaktı. Her şeyin yolunda gittiği, güneşli bir gündü. O pazar sabahına denk gelen günde babası ve annesi ile birlikte sabah kahvaltısına gitmiş, oradan çocuk parkında biraz eğlenmiş ve oradan da vizyona yeni girmiş bir çizgi filme gitmişlerdi. Her şey o kadar iyi gidiyordu ki ortada bir sorunun çıkmasına neden olacak hiçbir şey yoktu. Çok eğlenmiştiler. Güneşin yavaş yavaş batmaya başlaması ile eve dönüş saati yaklaşıyor, buda küçük kızın canını sıkıyordu. Ona kalsa sabaha kadar orda kalmayı tercih ederdi.

Su yeni okula başlamıştı. Okulunu çok seviyor, arkadaşlarıyla çok iyi anlaşıyor ve her şey oldukça yolunda gidiyordu. Daha o yaşta ne olacağına karar vermişti. Su doktor olmak istiyordu. Bunun nedeni ise; babasının arkadaşlarından biri, bir gün onlara gelmişti. Su babasının arkadaşı olan Kaan beyi çok sevmişti. Çok tatlı bir adamdı. O geldiğinde onun yanında oturuyor, sürekli ona bir şeyler soruyor, Kaan da bu ilgiden gayet memnun gözüküyordu. Araları oldukça iyiydi. Hatta Su ona büyük bir hayranlık duyuyordu ki bu hayranlık onun meslek seçiminde bile etki etmişti. Babası inşaat mühendisiydi. İşinde oldukça başarılı bir insan olmanın ötesinde sosyal sorumluluklarını da ihmal etmeyen mükemmel bir insandı. Babasını çok seviyordu Su.

Güzel Sanatlar Fakültesi resim ve müzik bölümünü bitirmiş olan annesi, Su’nun doğumundan sonra işlerine ara vermiş ve zamanın çoğunu kızı ile geçirmişti. Su daha dört yaşındayken çok iyi resim çiziyor ve annesinin sayesinde çok iyi piyano çalıyordu. Bu onu oldukça mutlu kılıyordu. Her ne kadar aklında doktor olmak varsa da, oda bazen konservatuara gitmeyi aklından geçiriyordu. Ama yine de doktor olmayı daha öncelikli kılıyordu.

O gün, o pazar sabahı bugün son deseler kimse inanmazdı. Ama maalesef öyle oldu. Akşam saat yedi gibi eve döndüler. O kışın en güzel günlerinden biri olmuştu. O akşam da bitmiş ve uyku zamanı gelmişti. Annesi Su’yu uyutmak için odasına götürmüş ve kolay uyuması içinde bir masal anlatmıştı.

“Bir varmış bir yokmuş” diye başladı masalına. Ama tam o sırada sanki yüreğinden bir fırtına koptu. Buna bir anlam veremedi ve üstünde durmadan geçti. Zaten üstünde durmasının da bir anlamı olmayacaktı. Masalına devam ederken, içinde çok tuhaf hisler vardı. Sanki kızını son kez görüyor ve bunun farkına varmıştı. Gözleri dolmuştu.

“Kendine gel, ne oluyor sana” dedi. İlk önce bir duygu boşalması yaşıyordu sanki ama durduk yere ne olabilirdi ki bu. Bir yandan masala devam ediyor, bir yandan da yaşadığı bu duyguyu anlamaya çalışıyordu. Kızı çoktan uyumuştu ama o masalı bitiremiyordu. Sürekli ona bakıyor, durup durup öpüyordu. Biraz sonra içeriye babası geldi ve

“ Hayatım daha yatmadı mı bizim ufaklık?” dedi. Biraz suskun kaldı, daha doğrusu cevap veremedi. Sonra yutkundu ve “yattı bir tanem” dedi. Ama her ne kadar ağladığını saklamak istese de yapamadı. Eşi ne olduğunu anlamamış, bu kadar eğlenceli bir günden sonra bu gözyaşları niyeydi? Biraz konuştuktan sonra odalarına gittiler. Konuşmalarına burada da devam ettikten sonra yatağa girdiler ve zaten günün yorgunluğu nedeni ile hemencik uykuya daldılar.

Su zaten çoktan uykuya dalmış ve geçirdiği günün güzelliklerine rüyasında da devam etmekteydi. O hâlâ gittikleri sinemada kalmış, oradaki küçük ayının hayranı olmuştu adeta. Rüyasında kendisini onla konuşurken görüyor ve mutluluktan havalara uçuyordu. Kendisini küçük ayıyla bir ormanda gezerlerken görmüştü. Orman harika bir yerdi. Her şey çok güzeldi orda. Serbestçe koşuyor, oynuyordu. Karışan kimse yoktu. Ne isterse onu yiyordu. Bin bir türlü çiçek vardı. Bütün hayvanlar konuşabiliyordu. Ve kimse kimseye zarar vermiyordu. Orada çiçekleri koparan kimse yoktu. Etrafta ses çıkaran arabalar, bağıran insanlar, kavga eden çocuklar yoktu. Orası çok mükemmel bir yerdi. Adeta cennetti onun için orası. Elinde olsa hiç kalkmaz, uykudan orda kalmak isterdi.

İnanılmaz büyük bir ses duydular ormanda. Bir yerden gelen bu patlama ne olabilirdi acaba diye kendi kendilerine sorarken, herkesin çok korktuğu açıkça ortadaydı. Sesin geldiği yere doğru ilerliyor aynı zamanda da gökyüzünü kirleten bu dumanın nedenini merak ediyorlardı. Patlama neden kaynaklanmış olabilirdi acaba? Ormanda bütün hayvanlar koşuşturuyor, herkes ormanda ki yangını söndürmeye çalışıyordu. Onların patlama yerine yaklaştıkça nefes almaları zorlaşıyor ve özellikle Su nefes almakta zorluk çekiyordu. Öksürüyordu. Etrafta su içilecek bir yer var mı diye bakarken bir anda uykusundan sıçradı.

“Anneee” diye bağırdı. Her yer duman altındaydı. Ağlamaya başladı. Annesine sesleniyor ama ne annesi ne de babası onun yanına gelmiyordu. Oldukça korkmaya başlamıştı. Hiç bir şey yapamıyor, sadece annesi ve babasına defalarca bağırıyordu. Gözlerinden nasıl korktuğu açıkça ortadaydı. Masum gözleri hem ağlamaktan hem de her tarafın duman altında kalmasından dolayı kan çanağına dönmüştü.

 
Toplam blog
: 59
: 588
Kayıt tarihi
: 08.05.09
 
 

Hayata dair çok fazla beklentim var aslında, fakat bu beklentileri karşılayabilcek zamanı yaratma..