Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '06

 
Kategori
Futbol
 

Yurtta Sulh Cihanda Sulh....

Yurtta Sulh Cihanda Sulh....
 

Bugün 1 Eylül. 2006 yada 2010 ya da 2020 olması pek bir şey farketmiyor. Çünkü bugün tarih göstergelerinde gün ve ayın ardından yazılan rakamlarla değil, sadece gün ve ayla önem kazanıyor. Okur dostlar bugün Dünya Barış Günü. Sıradan bir blog takipçisi olarak 01 Eylül tarihli yazıları şöyle bir ana başlıklarıyla taradım. İçime bir karamsarlık düştü. Çünkü bugüne dair bir yazıya rastlayamadım. Belki gözümden kaçmıştır gene de önyargılı yaklaşmayayım ama en azından şu saat itibarıyle (yani 21:51) blog manşetlerinde bu konuyla ilgili bir yazı yok.

Oysa bu cumhuriyetin kurucusu Ulu Önderimizin eşsiz sözlerinden bir tanesidir YURTTA SULH CİHANDA SULH. Ya da daha anlaşılır haliyle YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ. Bu açıdan bakınca Atatürk'ün bize emanet ettiği bu formül için Dünya'da bir gün seçilmiş. 1 Eylül Dünya Barış Günü. Ama en çok sahip çıkılması gereken ülkede barış öksüz kalmış.

Evet bugün Dünya Barış Günü. Eminim çoğumuz biliyor. Ya da bugün bir şekilde duydu. Ya eğer gerçekten bilmeyenler varsa. Yoksa dünyada yaşanan onlarca savaş ve terör önümüze çok servis edildi de, böyle bir kavramdan uzak mı kaldık. Dünya barışı için umutsuz olabiliriz, elimiz kolumuz kısa kalabilir, hatta belki ülke barışı için de belli bir yere kadar etkin olabiliriz. Peki ya kendi içi barışımız. Bireysel barışlarımız. Yani etken olabildiğimiz barışlarımız.

Evet tıpta kök hücrenin ne kadar önemli olduğunu klonlama gündeme geldiği yıllardan beri biliyoruz. Her hastalığın çözümünün kök hücrede olduğuna dair çoğumuzun kulak dolgunluğu var. Nasıl bir insanın hayat kaynağı kök hücreyse toplumların ve uluslarında muhtemelen kök hücresi bireyler. Dolayısıyla da toplumsal sorunların nedenleri ve çözümleri de sanıyorum bireylerde gizli.

Şöyle bir düşünün. Silahlı bir saldırıya uğradınız ama ufak sıyrıklarla atlattınız. Polisler ifadenize başvuruyor. Ve ilk sordukları soruda hiç kimseyle bir kavgan bir düşmanlığın bir tartışman var mı?

Benim sizlerden isteğim kendi kendinize böyle bir durumda olduğunuzu düşünün ve geçmişinizi iyi değerlendirerek bir liste yapın. Liste diyorum çünkü inanın bana yazdıklarınız yan yana üç beş isimle hiç bir zaman sınırlı kalmaz. Hele bir hafızanızı zorlayın, sokakta terslediğiniz bir insan, bir satıcı, bir dilenci, eski ev sahibiniz, gençlik hovardalıklarınız, kahvede tartıştığınız kişi ya da başklarıyla özel bir çok şeyini paylaştığınız ve hakkında bir çok kişiye yorum yaptığınız kişi vs.vs. bunların hepsini düşünün. Emin olun ilk anda aklınıza belki bir iki isim gelecek ama biraz hafızanızı zorladığınızda bir şekilde zamanın küçücük bir diliminde köpeğine kışt dediğiniz onlarca isimle karşılacaksınız.

Bir çoğunda da kendinizi haklı bulduğunuz sonucuna da vardığınıza eminim. Peki ama bu haklılık o kişilerle olan düşmanlığınıza engel mi? Hiç sanmıyorum. Barış çok ciddi bir sanat. Belkide toplumda huzurun ana unsurlarından bir tanesi. Belki ilköğretimde çocuklara gösterilmesi gereken uzun uzadıya anlatılması gereken temel olgulardan biri. Ve bireysel olarak insanlara barış becerisini ne kadar iyi öğretebilirsek bu bilinci bireylerde ne kadar sağlam temellere oturtabilirsek barışa olan hizmette dev bir adım atmış oluruz ve Atamızın YURTTA SULH CİHANDA SULH sözünün de hakkını vermiş oluruz.

Kısaca çıkan tek bir formuül var; barışçı olarak yetiştirdiğimiz gençlerin sayısı ne kadar fazlalaşırsa ülke barışının sağlanma şansı da o derece artıyor. Ülke barışı ne kadar sağlamlaşırsada ülkenin dünya barışına olan katkısı o oranda artıyor.

Barış zeki insanların becerisidir. Barışı boyun eğmek olarak görmek her zaman kavgacılara prim yaptırmıştır. Yakın zamana kadar ülkemizde salgın haline gelen programlardan biri olan BBG evini ya da Gelin Kaynana evlerini hatırlayın. Kavgacı karakterlerin toplumda yüksek oranda ilgi gördüğü sonucuna varacaksınız. Kaldı ki bu tür programlardaki oylamaları profesyonelce karar verme yetisine sahip olmayan kesimin eline vermek bence bir hata. Oysa bu tür programlarda profesyonel olan uzman olan kişiler karar verme yetkisine sahip olsaydı, topluma kavgacı karakterlerin kazandığı değil kaybettiği izlenimini yaymak mümkün olurdu. Bu açıdan bu tür programların bireylerin kişisel barışlarına olumsuz etki yaptığını ve bunun bir salgın hastalık gibi yayıldığını hep iddia etmişimdir.

Ülkede kavga ortamının son fuarı ise kuşkusuz futbol. Futbolu oluşturan tüm öğeler kavgaya bir şekilde ortak olmaktalar. Barış eli uzatanların bile uzattıkları barış elinde samimiyetsizlikler tespit eder olduk.

Bir yönetici olarak hem de ciddi bir camianın yöneticisi olarak Sayın Aziz Yıldırım'ın çok başarılı biri olduğunu kabul etmekteyim. Taviz vermeyen yapısı, güçlü karakteri ve çalışkanlık özellikleri beni hep böyle düşünmeye itmiştir. Türk sporuna kazandırdığı tesisleri, amatör branşlarda yetişen genç sporculara sağladığı olanakları tartışmak bile bence samimiyetsizliktir.

Ancak Aziz Başkan'ın haksızlığa kesinlikle karşı koymaya çalışan katı ve sert yapısı ve bu yapısından dolayı kendisini ifade etmekte yaşadığı zorluğun etkisi ve en önemlisi ifadelerinin cımbızla seçilir gibi bambaşka yönlere kasıtlı olarak kaydırılması neticesinde maalesef Aziz Başkan topluma kavgacı olarak lanse edilmiştir.

Oysa gelişmeleri objektif ve yakından takip etmeye çalışırsanız onlarca kavga ortamı yaratan söylemlere karşı Aziz Yıldırım'ın sadece sorumlu olduğu camiasının haklarını korumak adına bir takım cevaplar vermek zorunda bırakıldığını çok da iyi gözleyebilirsiniz.

Peki ama bu cevapları Aziz Başkan vermek zorunda mı? Bence hayır. Kurumsallığın zirvesine çıkmış bir klupte bunları Aziz Yıldırım'ın yapmasına gerek yok ve zaten bu sene itibarıyla yaptığını da henüz daha görmedim.

Kulübün hakları resmi internet sitesinden, resmi TV kanalında, dergisinden gayet rahat olarak korunuyor. En azından kamuoyuna duyuruluyor.

Hal böyle iken benim bir Fenerbahçe taraftarı olarak Değerli Başkanımdan 1 Eylül itibarıyle bir dileğim var.

Atatürk'ün de klubü olduğunu hepimizin bildiği Fenerbahçe Spor Klubüne yakışan kendisine saldıranlar dahi olsa onlara zekice barış ve uzlaşma eli uzatmaktır Başkanım. Biliyorum yapına çok ters. Ancak bilmelisin ki bu camia haklıyı haksızı ayırtedecek olgunluğa sahip. Bunun sen de bilincindesin. Böyle bir hamle sana camiadan hiç bir tepki getirmeyeceği gibi, sana saldıranların elindeki son kozuda harcamış olmalarını sağlar.

Atatürk'ün YURTTA SULH CİHANDA SULH sözüyle hareket et başkan. Ülkedeki gençlere örnek ol başkan. Bırak sana ve camiaya ne derlerse desinler. O güçlü duruşunla böyle bir barış hamlesi yaparsan inan tüm kamuoyunun dikkatini üzerine toplayacağın gibi sana yapılan saldırıların da haksızlığını taraflı tarafsız herkese ispat etmiş olacaksın.

Barış zeki insanların işidir. Ve sen benim tanıdığım ve gördüğüm en zeki insanlardan birisin. Bu barışı senden başka kimsede tahsis edemez. Türk Gençliği için yap bunu Başkan.

Hepimizin ihtiyacı olan tek şey. BARIŞ

 
Toplam blog
: 85
: 1006
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

1971 yılında Ankara'da doğdum. İzmir'de yaşıyorum. En büyük tutkum FutBol. Ve tabi ki Fut-Bol da bil..