Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Nisan '18

 
Kategori
Deneme
 

Yürüyorum...

Yürüyorum...
 

Yürüyorum, aklımda deli sorular. Nereye varacağımı bilmeden. İnsan o kadar değişik bir varlıktır ki, daima ötelerde bir şeyler arar. Yakınında olanı görmez. İşte ben de yürüyorum, değişik diyarlara seferlerim ama benim bir farkım var. Ne arıyorum, neden yürüyorum bilmiyorum….

Yürüyorum…

Gözlerimde biriktirdiğim yaşlarla, avuçlarımın içine aldığım hayatımla, çeketimin cebine sakladığım acılarla… İnsan nereye giderse gitsin, acılarını, gözyaşlarını, hayatını yanında götürür. Elinde olsa bir yerlerde bırakır, ama bırakamıyoruz işte. İnsanız sonuçta…

Yürüyorum….

Ayak bastığım topraklar, beni bekliyormuş sanki… Tozunu kaldırıyorum, şehrin. Tozu kalkan şehir beni içine çekiyor. İnsan bu, bir şehre ayak attı mı, o şehirden çıkması zor oluyor. Haydi yüreğim toparlan gidelim diyorsun, ama şehir gitmemen için ne varsa önüne sürüyor…

Şehir bu, bırakmıyor insanı aniden…

Yürüyorum…

Etrafımda yabancı bakışlar, bakışların içinde merak…

Ve bir soru geliyor titrek bir ses tonuyla;

-”hayırdır yolcu, nereden gelip nereye gidiyorsun?’

Sorudaki samimiyet deşiyor yüreğimi, bir dağ köylüsünün sorusu bu. Üzerinde yırtık ceket, ayaklarında yıllardır boyanmamış ayakkabı ve kasketinde hayatın verdiği ağırlık..

”hiç, sadece yürüyorum”

Süzüyor beni köylü, anlamaya, tanımaya çalışıyor.

”otur bi soluklan, yeni demlenmiş çayım var, şöyle dağlara doğru içeriz, iyi gelir.”

Çay mı? Çay tadını unutmak üzere olduğum bitki. Sadece çay değil ki, unuttuğum. Mesela bir yabancıya çay ikram etmenin huzurunu da unuttum ben. 

”zahmet olmasın, daha yürüyecek çok yolum var.”

Güldü köylü…

”yol kaçmıyor ya? hem bu çayı başka yerlerde bulamazsın, otur otur.”

Oturdum, o an yorulduğumu fark ettim. Ama yudumladığım o çay, bütün yorgunluğumu attı. Beni izlediğini keşfettim, köylünün. Sanki muhabbet etmek ister gibidiydi, bakışları sanki yıllardır beni bekliyor gibidiydi. Sustum, sustu, sustuk…

Çayın son yudumunu da aldıktan sonra; ”yolcu yolunda gerek” dedim, köylünün gözlerinin ta içine bakarak. Çünkü biliyordum, bir bardak daha içersem oracıkta kalıverecektim.

Hafifçe doğruldum, elimi uzattım. Tokalaşmaktı sadece benim amacım. Köylü sarıldı, öyle bir sarıldı ki, sanki daha önce kimseye sarılmamıştı. Öyle bir sarıldı ki, gitme kal der gibiydi. Gitme ey dost, kal, bütün çayları sana demleyeyim, beni bu dağlarda öylece bırakma…

Ayrılmak, hiç de kolay değildi. Neden sonra bıraktı ve ben başladım tekrar yürümeye. Damağımda asla unutamayacağım o çayın tadı, yüreğimde bir dosttan ayrılmanın bıraktığı burukluk…

Yürüyorum, bütün yollar benim…

Yürüyorum, bütün dost canlısı insanlar benim…

Yürüyorum, bütün şehirler benim…

Yürüyorum, çünkü ben Farid Farjad –  Golha dinliyorum…

Ne zaman bu eseri dinlesem başımı alıp uzak diyarlara giderim.

Ayaklarım sabit kalır, ben farklı diyarlara iz sürerim…

 

 
Toplam blog
: 12
: 476
Kayıt tarihi
: 08.07.13
 
 

''Biz yağmurun altında oynayan çocuklarız, işler kötü giderse, ne olacak? Bu dünyanın sonu değil...