Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Yusuf Demirtaş'ın Özgün Baskı Sergisi: "Akıl dinden önce gelir"

Yusuf Demirtaş'ın Özgün Baskı Sergisi: "Akıl dinden önce gelir"
 

"Sivas Yangını", 2009. Yusuf Demirtaş, Özgün baskı.


Ressam ve Gravür Sanatçısı Yusuf Demirtaş’ın özgün baskı sergisi dün akşam Ankara Demirtepe’de bulunan Galeri Akdeniz bünyesinde sanat dostlarıyla buluştu. Demirtaş’ın yapıtlarını 2008 yılında da sergileyen Galeri Akdeniz, bu yılki son etkinliğinde sanatçının 34 özgün baskı çalışmasına yer veriyor.

Galerinin dün akşam düzenlediği açılışa sanatçı Yusuf Demirtaş ve eşi sanatçı Muhteber Demirtaş’ın yanı sıra pek çok sanatçı ve sanat yapıtlarına meraklı koleksiyonerler de katıldı. Davetliler Demirtaş’ın özgün baskı yapıtlarını izlerken Zeynep Seyhan’ın yan flütünden dökülen ezgilere eşlik eden Can Korkmaz’ın klasik gitar tınılarıyla dolu hoş bir sanat akşamı yaşadılar.

Galeri Akdeniz'de 2008 yılında açtığı sergisini “Akıl dinden önce gelir” kavramlaştırımıyla özetleyen Yusuf Demirtaş, yapıtlarında göze çarpan mekanik formları “Çalışan parçaların birlikteliği ve uyumu” olarak tanımlıyor. Geçen yıllara nazaran yapıtlarında soyutlamaların daha önce çıktığını ve figürsel ayrıntıların yerini daha kavramsal ve bütüncül ögelere bıraktığını söylemek mümkün. Bu görüşüm hakkındaki düşüncesini sorduğumda Demirtaş, genel olarak bunun doğru olduğunu, ama figürden tamamen kopmadığını da ifade ediyor, sergideki büyük boy çalışmalarını örnek vererek. Sergisinde öne çıkan yapıtlarından biri Sivas'taki Madımak Otel'in yakılmasını ve aydınların ölümünü anlatan "Sivas Yangını" adlı çalışması. Bu yapıtta sanatçının diğer yapıtlarına nazaran toplumcu yaklaşımını daha net ortaya konulduğu düşünülebilir.

Yine sergideki son yapıtlarında göze çarpan formları “büyük bir yapının nirengi noktası ya da denge unsuru” olarak ele almak da mümkün. Bu konuyu kendisine açtığımda Demirtaş’ın mekanizmalara olan ilgisini öğrenme fırsatım oluyor. (Mekanizmalara ve işleyen her şeye ilgim nedeniyle belki de sanatçıyı doğru anlamış olabileceğimi düşünüp kendi kendime seviniyorum.)

Sergideki kimi yapıtlarında bir makinenin hareketinin bir anını ve tam da bütün parçaların birbiriyle uyumunun dondurulmuş bir anını yakamak istediğini düşünüyorum. Sergi 23 Ocak’a kadar açık olduğundan Demirtaş’ın yapıtlarını “okumak” için henüz zaman var.

Yusuf Demirtaş’la sergisi, sanatı ve kendisi üzerine kısa bir söyleşi yaptık.

-Yusuf Bey, bu serginizde öne çıkan bir kavram var mıdır ya da varsa nedir?

-Anadolu’da bir laf vardır: Değirmen sele gitmiş sen çakıldağını devşiriyorsun” diye. Yani “ortalık karışmış, toz duman olmuş, sen hala küçük şeylerle uğraşıyorsun” anlamındadır bu laf. Bu sergimde biraz bunu anlatmaya çalıştım.”

-Biraz açar mısınız bu konuyu?

- Yani değirmeni sel götürse senin tek başına çakıldağı araman ne işe yarar? Birlikte hareket etmek gerek, örgütlenmek, kitleselleşmek gerek. Dava konusu ne ise örneğin demokrasi mi, laiklik mi, kitlesel olarak savunmak gerek. Bireysellikten ziyade lekesellik, toplumsallık olarak yaklaşmak lazım, tek çiçekle olmuyor hiçbir şey. Toplumsal yarar ne ise, sanatçı o yönde durur.

- Sanatçının toplumsal bir işlevi var mıdır?

- Sanatçı insandır, acıkır, üşür, ama işlevi topluma söylemek istediği ne ise onu söylemesidir. Sanatçı söylemek istediğini tek başına da olsa söyler.

- Zaman içinde kendinizi daha iyi ifade ettiğinizi düşünüyor musunuz?

- Tabii, zaman içinde sanatçının düşüncesi olgunlaşır, tekniği gelişir ve daha rahat anlatır kendini, renkleri daha iyi kullanır.

- Yetkinleşme diyebilir miyiz?

- Evet, yetkinleşir, anlatmak istediğini daha rahat ifade edebilir sanatçı ve benim önceki yapıtlarımla şimdikiler arasında da bu vardır.

- Planlı mı çalışırsınız? Bir işe başladığınızda aklınızda ne yapacağınıza dair her şey var mıdır?

- Çok planlıyımdır. Kafamın içinde o işe dair her şey bitmeden önce vardır. Zaten sanatın çoğu çalışmaktır. Ben yeteneğe pek inanmam, çalışmaya inanırım ve Oranlarsak sanatın yüzde doksanı çalışmaktır. Ben gravürü diğer alanlara göre daha yetkin buluyorum ve kendimi bu sanatla daha iyi ifade edebildiğime inanıyorum, zaten ben grafik eğitimi kökenliyim. Türkiye’de gravür sanatını eleştirmek benim haddim değil tabii ama bu alanda çalışan sanatçılar son yıllarda giderek azaldı. Mürşide İçmeli ve Hayati Misman gibi gravür sanatının zirvesinde olan sanatçılar da artık üretmiyorlar. Ankara’da Gazi’de yapılıyor, Hacettepe’de yok. Gravür giderek daha az üretiliyor.

- Bunu neye bağlıyorsunuz?

- Öncelikle bu iş her yerde yapılamıyor, resmi her yerde yaparsınız ama gravür için atölye gerekir, bir de teknik zorlukları var.

- Genç sanatçıların bu alana ilgisi var mı?

- İşte saydığım bu nedenlerden dolayı, belki de gençler de pek bu alana girmiyorlar.

- Türkiye’de gravür sanatı nerede sizce?

- Açıkçası koleksiyonerlerin de yeteri kadar gravürü tanıdıkları pek söylenemez. Bu özel bir alan ve kaynağı da grafiktir zaten benim de öyledir.

- Yurtdışında bu alandaki durum nasıl?

- Almanya’da gravür hala yaygındır, bildiğim kadarıyla Fransa’da pek yoktur, İngiltere'de yapılıyor, Amerika’da ise hiç yaygın değildir gravür.

- Zaten Almanya gravür’ün başladığı yerdir değil mi?

- Evet, ilk olarak orada yapıldığı için Avrupa’da en çok Almanya bu sanatı geliştirmiştir. Genel olarak Kuzey ve Orta Avrupa, Hollanda'da Rembrandt var biliyorsun, Çekoslovakya ve Polonya’da var. Onlar da Almanya’nın etkisi olan toplumlar.

- Belki de Almanya’nın felsefi düşünce alanında gelişmiş olmasının bir ilgisi olabilir mi? Amerikan toplumunun daha pragmatist, Alman toplumunun daha derin felsefel bakış açısının etkileri olabilir mi?

O sırada yanımızda olan eşi sanatçı Muhteber Hanım da araya giriyor -Evet bu bir araştırma konusu da olabilir tabii”

-Tabii araştırılabilir, bence bu sanatın resim gibi zahmetli oluşu ve her mekanda yapılamıyor olmasının etkisi vardır çok yaygın olmamasında. Ama zaten bir köye bir deli yeter” derler. Ben de bu köye yeterim.”

Yusuf Demirtaş’ın son cümlesine hep birlikte gülüşüp Galeri Akdeniz’deki sergisi, sanatı ve kendisi hakkındaki sohbetimizi bitiriyoruz.

Ben de sergiden çıktığımda bir yandan Demirtaş'ın "sele kapılan değirmen ve çakıldak devşirmeyle ilgili sözleriyle birlikte, "akıl dinden önce gelir" cümlesini bir yandan da "her köye neden bir delinin yetebildiğini" ve hatta gerektiğini düşünüyorum kendi kendime.

Yusuf Demirtaş ile ilgili bilgi için.

Yusuf Demirtaş’ın sergisi Galeri Akdeniz’de 23 Ocak 2010 tarihine kadar görülebilir.

Galeri Akdeniz

Adres: Özveren Sokak, 25/1 Demirtepe-Ankara

Tel: 0(312) 231 45 43

www.galeriakdeniz.com

http://basakaltin.wordpress.com/2009/12/19/yusuf-demirtas-sergisi-akil-dinden-once-gelir/

 
Toplam blog
: 121
: 2834
Kayıt tarihi
: 09.07.06
 
 

Başkentte doğmuşum ve orada gidilecek tüm okullara gitmişim: ODTÜ-Psikoloji ve Ankara Üni. İletiş..