Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '13

 
Kategori
Deneme
 

Yusuf kuyuda

Yusuf kuyuda
 

Yusuf kuyuda . Biz nerdeyiz?


İnsan, emaneti yüklenen varlıktır. Göğün, yerin, dağın yüklenmekten kaçındığı bu emanetin yükünün ağırlığının farkında olanlar ile olmayanlar arasında fark vardır elbette ki.

Bu durumu izah eden çok güzel bir benzetme okumuştum. İnsanlığı Hz Yusuf’un atıldığı kuyunun başında bekleyen üç tip insan ile anlatıyordu. Birinci tip insan, hiç düşünmeden, kendisinin kuyudan çıkıp çıkamayacağını hesap etmeden kuyuya atlar. İkinci tip insan, ‘Kuyu çok derin, bana zarar gelir.’ der. Üçüncü tip insan da, ‘İpim çok kısa. Kuyunun dibine ulaşamam.’ der.

Bu tasnif üzerinde düşünmek icap eder. Bir bakıma toplumsal bir analizi içinde barındırıyor. Gerek kişi, gerek toplum yapısına bu tasnifi uyguladığınızda geleceğe dair bir fikir edinmek mümkün oluyor.

Birinci tip insanlar için hayatlarındaki öncelikler çoğumuzdan farklıdır. Onlar kendilerine verilen emanetin farkındadırlar ve hayatlarını bu emaneti layıkıyla taşımaya adamışlardır. Ölçüleri bellidir. Kırılıp bükülmezler. İnandığı değer uğruna tek başına da olsa yoluna devam edebilecek iradeye sahiptirler. Bu duyguyu Necip Fazıl ,Gençliğe Hitabesi’nde, “'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! ' fikrini besleyici bir dâva ahlâkına kaynak bir gençlik...” olarak ifade eder. Emaneti omuzlarında hissetmiş büyük insanların hayat hikâyelerinde bu duyguyu çok görürsünüz. Onlar denge adamı değil, dava adamıdır. Bunun için Mehmet Akif “Kanayan bir yara gördüm mü, yanar ta ciğerim./Adam aldırma da geç git diyemem, aldırırım./ Çiğnerim, çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım.” der. Onlar kutup şahsiyetlerdir. Karşılaştığımız kötülükler karşısında, yaşadığımız toplumsal meseleler karşısında hesap kitap yapmadan kuyuya atlayabilmek böyle bir anlayışı gerektirir.

İkinci tip insan, varlığını bedeni ile sınırlamış, emanetten haberi olmayan, aslında emanete muhatap olmak gibi bir niyeti olmayan, sadece kendisi için yaşayan insandır. Biz bunlara halkın en basit ifadesi ile ‘bencil ’deriz. Mevlana, “Bencillik, gözüne takılmış ayna gibidir. O gözler nereye bakarsa baksın kendinden başka birini görmez.” der. Bunun için paylaşmayı bilmezler daha doğrusu istemezler. Onlar için hayatta her şey bir alış veriştir. Ve onlar her zaman kazanan tarafta olmanın kendilerinin hakkı olduğuna inanırlar. Kisra’nın sarayından dünyaya bakan bu insanlar, gerçek anlamda hüsranda olanlardır. Gözden kaçırdıkları şey,  bir daha dünyaya dönerek hayatı yeniden yaşamak isteyip de buna izin verilmeyecek olanlardan olacaklarıdır. Toplumsal olaylar karşısındaki nemelazımcılık da bu türdendir. Bir toplumu batıran en büyük hastalıktır bu. Kuyunun başında durup Yusuf’u gördüğü halde elini kıpırdatmayanlar bu hastalığın pençesindedir.

Üçüncü tip insanlar ise zannımca büyük bir çoğunluğu oluşturanlar. Çünkü bu insanların sığınacakları bir bahaneleri her zaman vardır. Aslında kuyuya atlamaya isteklidirler ancak kendilerinde o gücü bulamazlar. Oysa insan bu emaneti yüklenirken bu yükü kaldırabilecek yetenekte yaratılmıştır. İpin kısa olduğunu söylemesi onun yeteneklerinin farkında olmadığının bir göstergesidir. Eğer bunun farkında olsaydı ipin ucuna gömleğini ekler, saçını keserek ilaveler yapar, çok darda kalırsa kolu keserek ipi uzatırdı. Yani taşıyabileceği yük oranında kuyuya inmek için çaba gösterirdi. Bunun içindir ki bu insanların da hastalıkları, sığındıkları bahanelerdir. ‘Ben ne yapabilirim ki?’  sorusu ile başlayan cümleler onların harekete geçmesini engeller. Şahit oldukları kötülüklere müdahale etmekten geri dururlar. İçe kapanıp olacak olanlara seyirci kalmanın kendilerinin kaderi olduğuna inanırlar. Necip Fazıl onların sorusuna şöyle cevap verir: ‘Tohum saç, bitmezse toprak utansın! /Hedefe varmayan mızrak utansın! 

 Kaldı ki niyetleri hayır olanlar sonuca ulaşamasalar da akıbetleri hayır olacaktır. Karınca misali yolunda ölmek varken bahanelere sığınmak bir ömrü heba etmekten başka bir şey değildir.

Yusuf kuyuda. Peki, biz nerdeyiz?

 
Toplam blog
: 26
: 1002
Kayıt tarihi
: 01.04.10
 
 

Tokat Erbaa doğumluyum. Okumayı seviyorum. Siyaset, tarih ve edebiyat ilgi alanlarım. Hayatı anla..