- Kategori
- Doğal Hayat
- Okunma Sayısı
- 664
Yuvasına dönemeyen serçe

Bu sabah her zamanki gibi kahvaltımı yaptığım odama temiz hava dolması için balkonumun kapısını araladım. Hafif esen rüzgar içeri dolmaya başlamıştıki, kuşların cıvıl cıvıl ötmesi içimden bir şeylerin kopmasına neden oldu yeniden. Bir kuşun kanat çırpmasını engellemek ve onun doğadan kopuşuna sebep olmak. Minik bir serçenin yuvasındaki matemi hissetmek acıyla. Onu bekleyen annesinin çaresizce sabahlara kadar yavrusunu arayışını düşünmek. Onun minicik yüreğinde evlat acısını yaşamak.
Balkonumun kapısını hafifçe ittim utanarak kendimden. Benim yüzümden bir kuş ötemeyecek doğanın canlandığı şu günlerde diye düşündüm. Kışın ardından, özlemle beklenen baharda, doyasıya kanat çırpamadan çekip almak yaşamdan minik bir kuşu. Hasret kaldığımız ve özleyeceğimiz bir hayatın en önemli sembolünü teknoloji canavarına kurban etmek. Yaşadığımız ve adına rahatlık dediğimiz konforlarımıza verilen doğa kurbanlarımız. Farkında olmadan ilerdeki yaşamımızdan çaldığımız, yok ettiğimiz kuşlarımız, temiz havamız, doğal kaynaklarımız.
Bir yaşama son vermek ya da sebep olmak farkında olmadan. Gideceğim yerin önemi, işlerimin acilliği, aniden önüme çıktı ve o bana çarptı tesellilerinin vicdanlardaki iflası. Minik bir kuşun ölümünü anlattığım arkadaşlarımın alaycı ve önemsenmeyen garip tepkileri. Yaşamı yaşam yapan, ortaklaşa kullandığımız vazgeçilmezlerimizin, kuşların, böceklerin hatta minik sineklerin, suyun yeşilliğin ve hatta bunların en ufak zerreciklerinin farkında olarak, onlara değer vererek yaşamaya çalışmak ne kadar zorlaştı günümüzde. Minik bir serçeye dökülen gözyaşlarım, gelecekte hep birlikte eksikliğine ağlayacağımız yaşamın en önemli nedenlerinden biri olabilirmi acaba? diye düşündüm bir an.
Artık arabamı kullanırken oyun oynayan ve cıvıldaşan minik serçelere çarparım korkusuyla daha dikkatli kullanmaya çalışıyorum. Bir yerlere koşuşturmalarımızın telaşında, yuvalarında yavrularını bekleyen anne serçeleride düşünüyorum. Yaşamı insanoğluna endeksleyen teknolojinin peşinde koşarken, caddelerin kenarındaki yeşillikleride görür oldu gözlerim. İnsan hayatının dekoru gibi görünen bir çok öge aslında hergün kaybettiğimiz ve yaşamayı ihmal ettiğimiz yaşamın ta kendisi galiba. Sizlerde yaşamın kıyısındaki minik serçelere dikkat edin lütfen.
Metin ÖZKAYA
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

İnsan olabilmek hayata sizin anlattığınız gibi bakabilmeyi gerektiriyor. Sadece insanların olduğu bir dünyayı düşünün, ne kadar anlamsız olurdu değil mi? Gerçi günümüzde insanların birbirine bile ne denli özensiz olduğunu düşünmek bile istemiyorum. Teşekkürler paylaşımınız için. Sevgi ve selamlar.
Doğa 18.06.2007 11:33- Cevap :
- Yaşam için gerekli olana sahip çıkmayı bilemiyoruz. Sizinde söylediğiniz gibi anlamsız bir yaşama doğru gidiyoruz. Çok teşekkür ederim değerli yorumunuza. 18.06.2007 12:39
Ne güzel yazmışsınız.Keşke insan dediğimiz varlık sizin bu duygularınızda olabilse.Hiç canlara kıyılabilir miydi ozaman.Anneler yavrularının acısını yaşarmıydı.Sizin gibi yüreklerin çoğalması dilegimle...
FATMA ŞAHİN 15.06.2007 15:51- Cevap :
- Teşekkür ederim Fatma Hanım. Sizinde söylediğiniz gibi insan gibi düşünebilmek çok önemli. Sevgilerimle 15.06.2007 18:12
bir anlatım. Elinize, yüreğinize sağlık.
Kuşkayası (Turgut Erbek) 15.06.2007 13:25- Cevap :
- Çok teşekkür ederim anlatımımı beğendiğinize. Saygılarımla 15.06.2007 14:24
Herkes bir taraflara koşuşturmakta, zaman nedir nerdedir hiç farkına varmadan. Aslında insanoğlunun yaptığı farklı hayatları gaspetmektir. Sonuçta dünyanın kuruluşunda vardı kuşlar ve diğer canlılar. Onların yurtlarıydı yaşadığımız yerler. İnsanoğlu geldi mertlik bozuldu. Karıncayı bile incitemeyecek yüreklerin çoğalması dileğimle. Saygılar.
Işıl 15.06.2007 10:25- Cevap :
- Bu enteresan saptamalarınızla duygularıma tercuman olma inceliğini göstermeniz beni dahada duygulandırıyor. Çok teşekkür ederim Işıl Hanım. Sevgilerimle 15.06.2007 10:37