Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ağustos '09

 
Kategori
Blog
 

Yüz başı hakkımı kullanıyorum!

Yüz başı hakkımı kullanıyorum!
 

Blog kategorisini fazla kullanan biri değilim.

Ama, her yüz başında bir anons yapma geleneğinin sürmesinden yanayım.

Bu yazı benim, MB'deki altı yüzüncü bloğum..

Bir buçuk yılı aşkın bir zamanda oluşmuş bu altı yüz yazı..

Açıkça ifade edeyim ki, burda bulunmanın, her gün saatler harcayarak blog yazmanın "gereğini" tam olarak kendime izah etmiş değilim..

Esasen başkalarına da izah edemiyorum.

"Blog yazmak sana ne kazandırıyor?" diye soran birine, ufak bir kekelemeden sonra, "hiç bir şey.." demiştim.

Belki de bu "hiç bir şey", karşımdakinin maddi anlamda kazancımı sormasındandı.

Çok defa, bu son yazıdır, diyerek klavye başına oturdum. Bunca gazetenin olduğu, bunca köşe yazarının yazıp çizdiği ortamda, benim yazdıklarımın fazla bir anlamı olmadığını düşündüğüm zamanlar çok oldu.

Beni bağlayan, meşgul eden başka bir işim olsaydı yazar mıydım, tam emin değilim..Şu an emekliyim ama blog yazma işine başlamam emekli olmadan öncesine gider.

Burada yazan bir çok arkadaşımın bildiği gibi, Onpunto ile başlayan bir macera bu..Tabi bu blog ortamı için geçerli..Yazılı yayınlar için daha eski bir geçmişim var..

Demek ki, mesele sadece emekliliğin getirdiği boşluğu doldurma çabası değil..

"Marifet iltifata tabidir" diye bir söz vardır. Sanırım bu sözün geçerli olmadığı bir çalışma alanıdır blog yazarlığı..

Marifetli iseniz bile, iltifat beklemeksizin bu işi yapacaksınız..

İşin hem dramatik yönü, hem de amatör ruhla yazmanın saflığı ve samimiyeti bu..

Yaptığımızın bir tür fedakarlık olduğuna inanıyorum. Eğer bu işten belli bir maddi kazanç sağlasaydım, elbette kendimi daha ciddiye alırdım..Çünkü başkaları beni ciddiye alırdı.

Bu kazanca ihtiyacım olduğu için değil ama yazarlığımın ciddiye alınması açısından bunu isterdim.

Ama, blog yazarlığı için bu mümkün değildir. Hiç bir blog yayıncısının yazarlarına ücret ödebileceğini sanmıyorum. Çünkü, bunun ekonomik anlamda mümkün olmadığını düşünüyorum.

O zaman geriyi şu kalıyor; burada oluşturduğumuz "dünyada", emeğini ve düşüncelerini maddi anlamda karşılıksız olarak paylaşan insanlar olarak, birbirimize daha yakın durabilir ve daha omuz omuza olabiliriz..

İsterseniz buna, "mağdurlar dayanışması" da diyebilirsiniz; bence hiç mahzuru yok..

Sonuç olarak, zaman zaman üzerime çöken "mağlup" psikolojisine rağmen, iyi bir iş yaptığımıza inanıyorum..

Demokrasinin, çok sesliliğin temellerini yeni yeni yükselten bir ülkede, bir kaç tuğla da biz koyuyorsak ne mutlu bize!

Belki de, Namık Kemal'in şu beyitini anmanın tam sırasıdır:

"Sen zanneder misin ki, benim hep elemlerim
Heyhat, ben nevab-i eyyamı inlerim"

Açarsak: Şair diyor ki, "Sen bu elemlerin, acıların benim şahşi dertlerimden olduğunu mu sanıyorsun, heyhat ki ben günlerin getirdiği dertlerle inlemekteyim"..

Açıklarsak: Namık Kemal, yazdıklarında yansıyan elemlerin kendi şahşi dertlerinden kaynaklanmadığını, ülkenin ve toplumun dertleriyle dertlendiği için inleyip durduğunu, söylüyor..

Madem Namık Kemal söylüyor, biz niye söylemeliyim!

Ben yazmazsam, sen yazmazsan, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa!...

Bir kere daha tüm dostlara selam ve MB ailesine teşekkür...
 
Toplam blog
: 1645
: 822
Kayıt tarihi
: 19.01.08
 
 

Edebiyat, kamu yönetimi ve gazetecilik tahsili... 27 yıllık eğitimcilik hayatından sonra emeklili..