Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ağustos '14

 
Kategori
Güncel
 

Yüz numaralı adam

Yüz numaralı adam
 

HALK KAHRAMANI


Sürekli bağırıyor. Sürekli azarlayıp aşağılıyor. Aralıksız bir öfke nöbeti halinde. Neredeyse her şeye sahip olduğu halde hep mağdur, hep mağdur... Onu dinleyen yabancı biri, şu an ülkemizde İsmet İNÖNÜ iktidarda, konuşan kişinin ise muhalefette olduğunu zannedebilir.

Bir de “yaratılanı yaratandan ötürü sevme” geyiği var. Sevgi pıtırcığı rolüne uzun dakikalar tahammül edemediğinden olsa gerek bu tip “kim olursan ol gel” tadındaki cümlelerin üzerinden hızla geçip, küfür makamından nağmeleri dillendirmeye başlıyor peşi sıra. En uzun süren bölüm de bu oluyor zaten.

Bir zamanlar Atatürk'ün bir saygınlığı, dokunulmazlığı ve kutsiyeti vardı. Fakat o kahraman insandan öyle küçümseyici tarzda bahsetmeye başladı ki on iki senedir Atatürk'ün neredeyse hiçbir ehemmiyeti kalmadı. Atatürk'e dokundurmak marifet olarak algılanır bir hale geldi. Ömründe hiç savaş görmemiş bir insanın Kurtuluş Savaşı zaferini küçümsemesi bir yana, İstiklal Marşını ağzından düşürmemesi de ayrı bir ironi...

Peki nedir bu çekiciliğin sırrı? Neden herkes onun her dediğine inanıp peşinden gitmeye devam ediyor? Çünkü halkın içinden biri olduğu yönünde güçlü bir inanç telkin edilmiş insanlara. Kemal SUNAL'ın “Yüz Numaralı Adam” filmini hatırlayalım.

O filmde bir reklam şirketi; halkın içinden, halkın yüreğine ve duygularına hitap edebilecek bir kahraman yaratmak istemektedir. Ve Şaban'ı bulurlar. Önce Şaban'ın içlerinden ve çıkarsız bir halk adamı olduğuna ikna ederler insanları. Sonrasında ise onun giydiğini giymeye, yediğini yemeye ve yaşadığını yaşamaya çalışan bu kitleye istedikleri malı pazarlamak çocuk oyuncağı bir hale gelecektir.

Aslında bütün mesele bir pazarlama stratejisinden ibaret... Başarılı bir reklam kampanyası, hitap ettiği kitleye kendi kimliğini unutturup, yani bir reklam olduğunu unutturup; aslında her şeyin gerçekliğin parçası olduğuna ikna edebilmelidir. Maruz kaldığı algı operasyonunun farkına varamayan kitle her türlü telkine ve adeta hipnoza sorgusuz sualsiz boyun eğecek bir kıvama gelir bir süre sonra. Hipnozun ilerleyen safhalarında söz konusu kişi Tanrı olduğunu iddia etse bile kendisine inanan kişilerin buna itiraz edebilecek bir muhakeme kabiliyetleri kalmadığından, bir süre sonra “Tanrımıza hamd olsun” nidaları toplumu çepeçevre sarmış olacaktır.

 
Toplam blog
: 8
: 2692
Kayıt tarihi
: 11.12.10
 
 

İşletme mezunuyum. Bir kamu kuruluşunda çalışmaktayım. İlk kitabım olan "Kadının Eti Erkeğin Serv..