Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ağustos '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

yüzmek

yüzmek
 

Bir yaz'dı işte, hangi yaşımın yaz'ıydı hatırlamıyorum. ama küçüğüm

Henüz Çan'da oturuyoruz.. Herkes genç.. Körpecik.. taptaze.. O kadar yani.

Babam ve üç numaralı ablam Karabiga'da oturan amcamlara gittiler. Babam, ablamı amcamlara tatil amaçlı bırakıp dönecek sonra tekrar almaya gidecek.

Ben de onlarla beraber gitmeyi çok istediğim halde gidememiştim. Bir balık gibi yüzebilmeyi, suyun içine dalıp çıkabilmeyi ne kadar çok istiyordum. Oysa o yaşıma dek henüz denize ayak sokmamışım.

On, onbeş gün sonra babam ablamı eve getirmek için tekrar Karabiga'ya gitme durumunda kalınca yalvarıp yakarıp beni de beraberinde götürmeye ikna edebilmiştim.

**

Amcamlara gittiğimizde ablamın, evi kızı ile beraber plajda olduğu haberini aldık ve amcamın oğlunun önüne katılarak plaja götürüldüm. Altımda maksi bir etek, üzerimde tşört, ayağımda terlikler.

Plajın adı Şahmelek..

Nasıl kalabalık? neyse, ablamlar bizim geldiğimizi gördüler el edip çağırdılar denizin içine.. Amcamın oğlu dönüp gitti..
Altımda uzun etek, üzerimde tşört.. nasıl gireyim?
"Altında fanila yok mu?" diye sordular "var" dedim. "Ee daha ne? utanma hadi, çıkart ve gel" dediler..

Çıkarttım, ve denizin içine usul usul girdim. İlk defa denize giriyordum.. korkarak ilerliyorum ama mutluyum! ayaklarımın altında kayıp giden incecik kumu hissetmek ne güzel. Su belimi biraz geçince duruyorum.

Büyük bir halka oluyoruz denizin içinde. Herkes birbirine hünerini gösteriyor. Suyun üzerine ellerimizle vurup birbirimize su atıyoruz... Gülüyor eğleniyoruz.

Nasıl mutluyum nasıl? onları izliyorum. Eller birleşiyor ve üzerinden karşıya atlanıyor, yine eller birleşiyor ve zıplanıp çivileme atlanıp yüzülüyor.. müthiş.. "Yüzmek ne kadar kolaymış" diyorum arkadaşlarıma bakıp da.. yüzümde kocaman bir gülümseme.. "Ben de yaparım ne var ki?" diyorum kendi kendime.

Tam o sırada da amcamın kızı Serpil diyor ki; "Hadi Sema sıra sende.." "Yapabilir miyim ki? diye soruyorum endişe ile.. "Aa canım ne var bunda yapamayacak bak böyle yapacaksın.." deyip ellerini birleştiriyor ve olduğu yerde zıplayıp denizin içine dalıyor ve anında çıkıyor.. Hayran kalıyorum yaptığına! saçlarının suyunu elleriyle akıtışını izliyorum çok hoşuma gidiyor. "Tamamm yaparım" diyorum..


Deniz pırıl pırıl akvaryum gibi. Dibi görünüyor. Zıpla ve atla bu kadar basit. Su da fazla derin değil zaten. Ne var yüzemeyecek allah aşkınaa? diyorum içimden.


Tüm cesaretimi toplayarak ellerimi birleştiriyorum ve olduğum yerde zıplayarak dalıyorum denize... dalışş o dalışş Allah sizi inandırsın!...

Altımda da eteğim var ya? dalıyorum çıkıyorum.. tekrar dalıyorum... denizin içinde bolca su yutup tekrar derin bir nefes alıyorum, sonra tekrar denizin dibini boyluyorum. insanların ölüm anında yaşamları birer film karesi gibi gözlerinin önünden geçermiş ya? Benim de aynısı oluyor.

Denizin içindeyken; " Tamam diyorum, galiba ben ölüyorum." Amca kızı da sanmış ki ben onlara oyun yapıyorum.

Ablam tam o sırada bağırıyor can havliyle amca kızına " boğuluyor kurtar" diye.

İşte bana uzanan o yardım elini nasıl sımsıkı tutuyorum biliyor musunuz? O an üçüncü kez doğuyorum sanki. İkinci kez doğuşumu daha sonra anlatırım.

Kumların üzerine yatırıp yuttuğum suları boşaltuyorlar içimden.

Ablamla birbirimize sarılıp ağlıyoruz...

işte bu yüzden bir daha asla ve asla deniz sevdalısı olmadım.. yüzmeye yeltenmedim.. denizden hep korktum...

******


Ege ve Akdeniz'in birleştiği en uç noktadayız.. Palamutbükü'nde..

Plajdayız..


Oldukça kalabalık..


Kalabalığın arasından bacağının biri geçirdiği bir hastalık dolayısı ile kesilmiş, koltuk değneklerinin yardımı ile yürüyebilen engelli bir kadın sıyrılıp çıkageliyor göz hizama. Ben de henüz denizden çıkmışım.. tuzlu sular akıyor ayaklarımın dibindeki pembe kolluklarımdan..

Denizin kenarına geliyor yavaş yavaş ve koltuk değneklerinden birini atıveriyor geriye doğru.. ve sonra diğerini.. Poposunun üzerinde usul usul ilerliyor taşlı denizin içinde. Durumundan dolayı etrafında ona yardım eden biri yok, ne olur ne olmaz diyerek hali hazırda bekleyen biri de yok, yüzebilmek için kollarına taktığı kollukları yok, herkes kendi halinde.

Kendimi ona kaptırmış ağzım bir karış açık hayranlıkla izliyorum. Kendine duyduğu özgüvene bayılıyorum!..


O kızgın vücudunu serin sulara bırakıp yüzmeye başlarken denizdeki kalabalığın arasında, ben yanımdaki pembe renkli kolluklardan utanıyorum..
"Yuh sana.. yazıklar olsun sana" diyorum ve o anda kendi kendime söz veriyorum.


Bu kış ilk önce yüzmeyi öğreneceğim, sonra da çocukluk özlemim olan kırmızı bisiklete sahip olup, bisiklete binmeyi öğrenecegim.
Ve önümüzdeki yaz'ı tamamiyle yüzerek ve bisikletime binerek geçireceğim..

İnsan kendi korkularını kendisi yaratırmış.. korkuların üzerine gitmek lazımmış ki, ancak öyle yenebilirmişiz.. Hadi bakalım.

 
Toplam blog
: 319
: 1390
Kayıt tarihi
: 29.10.06
 
 

"Ben; hiç yalnız kalmadım... Kalabalık bi ailede yere atılan yataklarda Yan yana, baş başa, el el..