- Kategori
- İlişkiler
Yüzük
Zaman, yaralara merhem sürer... Eski bir viyola alır, getirir gözlerini... Her şey eski gibi sanırsın bir an, için ısınır, gülümser göz bebeğin... Sonra... Susar bütün yaprak hışırtıları, viyola ve gülerken kalbinin hızlı ve heyecanlı sesi... Bir başlangıçtır bu bitiş... Gidişin gelir aklıma... Ansızın ayrılıp, kendini yere bırakan eller... Hüzün dolu, ıslak, yüzyıldır karanlık bir mahzen gibi duran, mağlup gözler...
Şimdi bir yanımda zamanın iyileştiremediği, yetim bir çocuk gibi sancılı, sen giderken ardından bakan gözlerim gibi çaresiz yaralar var... Avucuma bıraktığın yüzük ve elimdeki yara, anısıdır bu ayrılığın... Hüznünü bıraktın avucumdaki yüzüğe... Şimdi her gün kedercil şiirlerin, suskulu derin çöküşlerin başkahramanıdır bu yüzük...
Acıyan sadece ben değilim... Gülümsediğimiz fotoğraflar, gözlerine bakarak söylediğim türküler, oyuncak tavşanın ve kokunun sindiği her eşya...
Artık şiirlerimin kanını sürüyorum her gece gözlerime… Ve her gece, tam kalbimin üzerine bırakıyorum, giderken avucuma bıraktığın yüzüğü…