Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Kasım '16

 
Kategori
Siyaset
 

Yüzyılın en büyük aldatmacası: "Milli İrade"

Yüzyılın en büyük aldatmacası: "Milli İrade"
 

Sandık... Ne sandık?


İktidarlar, erklerini devam ettirebilmek için meşruiyet kaynaklarına muhtaçtırlar.

Bu meşruiyet eskiden insan doğasına dayandırılırmış.

Bir zamanlar, meşruiyet; İçten ve dıştan gelen tehlikelere karşı korunabilmek için devlet örgütü altında birleşmek ve yönetimdekilere zor kullanma hakkı da dahil yönetme yetkisi vermek gerekir diye izah edilirmiş.

Bu açıklama yetersiz kalmış olmalı ki, bir süre sonra, iktidarın kaynağının Tanrı olduğu, devleti Tanrı’nın istediği ve dolayısıyla devlet yöneticilerinin Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcileri olduğu  görüşüne dayandırmışlar iktidarlarının meşruiyetini.

Gel zaman git zaman, gün gelmiş, burjuvalar diye adlandırılan bir zenginler zümresi türemiş, ama bu yeni güçlüler sınıfının yönetimde söz hakları yokmuş.

Devlet, Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi krallar tarafından yönetiliyormuş.

Burjuvazi iktidarda söz ve karar sahibi olabilmek için gücünü Tanrı’dan aldığını ileri süren iktidarın meşruiyetinin olmadığını savunmaya başlamış.

İktidar gücünün Tanrı’dan değil halktan alınmış olması gerektiğini ileri sürmüşler.

Öte yandan “Sezar’ın hakkı Sezar’a, Tanrı’nın hakkı Tanrı’ya” diyerek  dinin devlet işlerine karıştırılmaması gerektiği görüşünü de ortaya atmışlar.

Ekonomide güç sahipleri onlarmış. Bu güçlerinden de yararlanarak görüşlerine kısa sürede kamuoyu (işçiler, köylüler vb. yönetimde söz hakkı bulunmayan sınıflar) desteği de sağlamışlar.

İsyan çıkarmışlar.

Krallıklar yıkılmış, yöneticilerin seçimle başa geldiği laik cumhuriyetler kurulmuş.

Bir yandan da sistemin mükemmelleştirilmesi arayışlarına girilmiş.

Yöneticilerin seçimle iş başına gelmelerinin yanı sıra, yasama, yürütme ve yargı erklerinin bağımsız olması, din kurallarının devlet yönetimine uygulanamaması, hukukun üstün kılınması, örgütlenme ve düşünce özgürlüğü sağlanması, bağımsız basın özgürlüğü, azınlık haklarının güvenceye alınması, sosyal eşitlik, seçim güvenliği, seçme ve seçilmede fırsat eşitliği… gibi güvencelere sahip demokratik laik sosyal hukuk devletleri formüle edilmeye çalışılmış.

Artık iktidarların meşruiyet kaynağı “milli irade”ymiş.

Bu anlayış  bütün dünyaya yayılmış.

Gün gelmiş, yeryüzündeki hemen tüm iktidarlar meşruiyetlerinin halkın tercihlerine ya da bir başka ifadeyle milli iradeye dayandırmak zorunda kalmışlar.

Ve sistem bozulup yozlaşmaya yüz tutmuş.

Öyle bir zaman gelmiş ki, milli irade yeryüzünün gelmiş geçmiş en büyük yalanına dönüşmüş.

İktidarlar, burjuvaların arzularına uygun olarak güçlerini Tanrı’dan alan merkezi krallıklardan, padişahlıklardan, diktatörlüklerden alınmış alınmasına da, artık ekonomik güç sahiplerinin borularının öttüğü bir devre de girilmiş böylelikle…

Öyle ya, sahip oldukları ekonomik güçle teokratik krallıkları yıkan sınıflar (burjuvalar ve müttefikleri) bu yolla iktidarda söz ve karar sahibi olma fırsatlarını ele geçirmişken bu olanaklarını kullanmayıp seçimlerde meydanı boş mu bırakacaklardı?

Elbette ki hayır…

Kendi partilerini kuracak, sahip oldukları ekonomik güçle partilerini iktidar yapacak, yönetimi ele geçireceklerdi.

Bunun için her yol mübah sayılacak,  din istismarı, her türlü popülizm, yalan, dolan, gerektiğinde düzen, iftira…  göstermelik rakip partiler, sınırsız medya gücü…, halkın cehaleti, eğitim sisteminin dejenerasyonu, sadaka düzeni… terör, baskı, … her şey kullanılacak ve …

İktidarlar alınacaktı.

Egemen sınıfların oligarşik diktatörlükleri mutlak kılınacak ama diktatörlüğün kaynağının da “halkın tercihi, milli irade…” olduğu yalanları beyinlere kazınacaktı.

Mutlak iktidar hırsıyla mevcut yetkilerle dahi yetinilmeyecek, daha fazlası, daha fazlası … için arayışa girilecek, eldeki tüm olanaklar, tek taraflı medya, sahte muhalefet, para, devlet olanakları, akla gelen gelmeyen her türlü güç, araç ve olanak kullanılarak halk bu isteği onaylayacak kıvama getirildikten sonra bir referandum aldatmacasıyla başarıya ulaşılacaktı.

Bunun adı da “milli irade” olacaktı.

Yüzyılımızın en büyük yalanı budur.

 

Kenan IŞIK

 

 

 

 
Toplam blog
: 432
: 2964
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Mülkiye mezunuyum. Emekli müfettişim. Ankara'da yaşıyorum. S'oligarşi isimli kitabı yazdım. Kitap..