Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mayıs '08

 
Kategori
Kitap
 

Yüzyıllık Yalnızlık - Gabriel Garcia Marquez

Yüzyıllık Yalnızlık - Gabriel Garcia Marquez
 

***Bir Kasabanın Fantastik Öyküsü***


Daha önceki yazılarımda "Kolera Günlerinde Aşk" ve "Aşk ve Öbür Cinler" isimli kitaplarından bahsettiğim ünlü yazar Gabriel Garcia Marquez'e, 1982 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü ve asıl ününü kazandıran kitabı "Yüzyıllık Yalnızlık" adlı romanına geldi şimdi sıra. Bundan 41 yıl önce Meksika'da kaleme alınmış ve tüm dünyada bir başyapıt olarak görülen fantastik kurgusal bir roman.

Adını ve konusunu daha önce bir yerlerde okumuş ya da duymuşsunuzdur. Eğer yazarın tarzını da biliyorsanız sorun yok. Ama ilk kez bir kitabını okuyorsanız, dikkat derim. Ya çok seversiniz, içinde kaybolursunuz ya da ne anlatıyor bu adam, diye okuduğunuz sayfalara birkaç kez geri dönersiniz.

Fantastik, büyülü, efsanevi, mitolojik, doğaüstü ve kehanetlerin anlatıldığı bu öyküler size ilk başlarda farklı gelebilir, ama yazıldığı yıl göz önüne aldığınızda verilmek istenen mesajlar tam yerini bulur, bu arada yazarın kişiliğini de göz önünde bulundurmak gerekli, çünkü her yazar, romanlarında bir kahramanın kişiliğinde kendini yazar, derler.

Romanda olaylar geniş bir zaman dilimini kapsıyor, zaten kitabın başında bir soyağacı da verilmiş. Güney Amerika yerlilerinden Jose Arcadio Buendia ve Ursula, ailelerinin yasaklamalarına rağmen evlenirler. Eğer çocukları olursa "domuz kuyruklu" olacağına inandırırlar, bu inanca rağmen yine de çocuk yaparlar, iki kız, bir oğlan, bir oğlan da başka bir kadından. Bir düello sonrası kendi köylerini terk etmek zorunda kalırlar, dağları taşları aşarak daha sonra Macondo adıyla anılacak kasabanın kurulacağı yerde yerleşme kararı alırlar.

Aslında romanda bir bakıma Macondo kasabasının yaratılış öyküsü anlatılıyor. Küçük kerpiç bir köyün büyüdükçe geliştikçe ne gibi sosyal sorunlarla karşılaştığı ve iç savaşlara varan, yüzlerce kişiye mezar olan bakir toprakların öyküsü, Makedonyalı çingene Melquiades tarafından şifreli elyazmaları ile anlatılıyor.

"Soyun atası ağaca bağlanır, sonuncusunu da karıncalar yer," kehaneti ile biter elyazması. Bilmem kaçıncı Aureliano Babilonia, şifreleri çözüp elyazmasını okurken kendi ölümünün yazıldığı sayfa ile karşılaşır ve odadan bir daha çıkamayacağını anlar.

İlginç olan; ailede doğan tüm erkek çocuklara Aureliano ya da Jose Arcadio, kızlara ise Remedios ya da Amaranta ismi veriliyor. Tüm Arcadiolar saldırgan ve dışa dönük, işe yaramaz olurken; Aurelianolar içe kapanık ve sessiz-sakin oluyorlar.

Ursula ve Jose Arcadio'nun kızları Rebecca ve Amaranta aynı kişiye aşık olurlar. Önce Rebecca ile nişanlanır Pietro Crespi, sonra Amaranta ile, ama her ikisi ile de evlenemez. Amaranta kendini kardeşlerinin evlilik dışı ilişkilerinden doğan çocuklarını büyütmeye adıyor. Mutsuz, psikolojik sorunları olan ve sürekli toprak yiyen Rebecca, sonunda evi terkeder.

Kısaca, kalabalık bir evde yaşamalarına rağmen yalnızlık çeken insanlar, gelenek ve görenekler, evin direği Ursula'nın olaylar karşısındaki dayanıklılığı ve başkaldırısı. Ölümler, cinayetler, kasabayı kasıp kavuran uykusuzluk hastalığı. Sessiz ve sakin Aureliano'nun Albay olarak 32 savaşa girmesi ve idam mangası tarafından infaz edilmesi.

Kitapta verilmek istenen bir diğer mesaj ise toplumsal:

Köylerinde kendilerince sakin ve sorunsuz yaşarken, devlet tarafından sulh yargıcı olarak silahlı bir memur atandıktan sonra ilk olarak hükümetle karşı karşıya gelirler. Oysa ki onların kendi aralarında hukuksal sorunları yoktur, toprağı eşit olarak paylaşmışlar ve gül gibi geçinirler, daha sonra din adamı, askerler, tüccarlar ve çingeneler gelir köye, köy büyür kasaba olur. Oteller ve mağazalar açılır ( ( Bir de ithal malların satıldığı Türk Sokağı var.), muz ticareti yapılmaya başlanır. Rant kavgası böylece girmiş olur topluma.

Liberaller ile muhafazakarlar arasında kardeş kavgaları çıkar. Kadın-erkek ilişkileri ve evlilik kurumu gittikçe bozulur. Gayr-ı meşru ilişkilerden doğan çocukların, birbirleriyle evlenmeleri bir tür ensest ilişkilere neden olmaktadır. İnsanlar arasında, domuz kuyruklu hayvansı çocukların doğacağı inancı hüküm sürse de pek fazla etkili olamaz. Yıllar boyu sırlarını kuşaktan kuşağa taşır bu yalnız insanlar.

KİTAPTAN ALINTILAR:

* İnsanın oturduğu toprağın altında ölüleri yoksa, o adam o toprağın insanı değildir. (s.19)

* İnsan ölme zamanı geldiğinde değil, ölebildiği zaman ölür. (s.211)

* Kuru sıcağın, tozun, rüzgarın girmediği odada, Jose Arcadio Segundo da, Aureliano da özellikleri kuşaklardan kuşaklara geçen bir ihtiyarın, pencerenin önünde oturan, karga kanadı şapkalı bir ihtiyarın görüşlerine eriştiler. O adam, onlar doğmadan çok önce dünya görüşünü belirlemişti. (s. 301)

* Aureliano Babilonia şifreleri çözdüğü anda aynalar (ya da seraplar) kentinin rüzgarlarla savrulup yok olacağı, insanların anılardan silineceği ve yazılanların evrenin başlangıcından sonuna dek bir daha yinelenmeyeceğini yazıyordu. Çünkü yüzyıllık yalnızlığa mahkum edilen soyların, yeryüzünde ikinci bir deney fırsatları olamazdı. (s. 356)

Yüzyıllık Yalnızlık- G. Garcia Marquez
(Cien Anos de Soledad-1967)
Çeviren: Seçkin Selvi
Can Yayınları- 31. Basım (İlkbasım-1984)

YAYINEVİ NOTU:

"Yüzyıllık Yalnızlık'ı yazmaya başladığımda, çocukluğumda beni etkilemiş olan her şeyi edebiyat aracılığıyla aktarabileceğim bir yol bulmak istiyordum. Çok kasvetli kocaman bir evde, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları birörnek bir yığın hısım akraba arasında geçen çocukluk günlerimi sanatsal bir dille ardımda bırakmaktı amacım.

Yüzyıllık Yalnızlık'ı iki yıldan daha kısa bir sürede yazdım. Ama yazı makinemin başına oturmadan önce bu kitap hakkında düşünmek on beş, on altı yılımı aldı. Büyükannem, en acımasız şeyleri, kılını bile kıpırdatmadan, sanki yalnızca gördüğü şeylermiş gibi anlatırdı bana. Anlattığı öyküleri bu kadar değerli kılan şeyin, onun duygusuz tavrı ve imgelerindeki zenginlik olduğunu kavradım.

Yüzyıllık Yalnızlık'ı büyükannemin işte bu yöntemini kullanarak yazdım. Bu romanı büyük bir dikkat ve keyifle okuyan, hiç şaşırmayan sıradan insanlar tanıdım. Şaşırmadılar, çünkü ben onlara hayatlarında yeni olan bir şey anlatmamıştım. Kitaplarımda gerçekliğe dayanmayan tek cümle bulamazsınız."

G. Garcia Marquez

 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..