Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '07

 
Kategori
Ankara
 

Zafer çarşısı

Zafer çarşısı
 

Söze, nisandı Ankara’daydım diye başlayacaktım ama tepkilerinizden çekindim doğrusu. Neyse beni bir kez daha affedin, Nisandı, Ankara’daydım, üniversitede okuyorum. Ulustan, Kızılay’a yürüyorum. Arada Zafer çarşısına uğrayıp gezeceğim. Ankara’ya yolu düşen hemen herkes bilir yerini. Bilmeyenlerde ben kısaca tarif edeyim istedim. Sıhhiye meydanını geçin, diklemesine yürüyün. Hemen birkaç sokak sonra sizi önü park olarak düzenlenmiş bir yeraltı çarşısı karşılar. Benim aklımda kaldığı kadar böyle olması gerekir. O zamanlar dikkat etmediğim ufak ayrıntılar, şimdi hatıramda çanlanmakla, çanlanmamak arası kararsızlık göstermesi gayet doğal. İnsan yaşadığı anları tüm ayrıntıları ile anımsasa ne güzel olurdu. İşte o çarşının önündeki banklarda azmı simit ayran öğün geçirmiştik, yada yeni aldığımız bir kitabı arkadaşlarımızla paylaşmıştık.Bazen eski ve yeni kitap satan satıcılar tezgah açar, bazen terlik ve tişörtçülerin sesleri böler düşüncelerimizi. Her zaman bir insan kalabalığı görmek lazım. Kimi gezer, kimi keyfine dolaşır benim gibi. Umulmaz anlara da gebedir burası. Hiç rastlamayı ummadığınız eski bir tanıdık birden, aniden karşınıza dikilir.

—Beni tanıdın mı? Ne cevap verilir bu soruya. Eğer benim gibi yüzleri kolay unutan biriyseniz, uzun uzun anımsama pozisyonu. Sonra, kusura bakma çıkaramadım, der geçersiniz.

—Yaşlanmışsın oğlum sen, işte bu tavrı hatırladım birden. Ama işime gelmiyor belli etmek. Sevmediğim bir ses tonu ve sevmediğim bir insan,

—Sen diyor, Eyyüp değimlisin? 149’Eyyüp, sınıf numaramı söyleyip.

—Hayır diyorum. Karıştırdınız herhalde,

—Sivas’tan Eyyüp değil misin?

—Hayır diyorum yine. Şaşkınlık içinde ayrılıyor yanımdan. İyiki çabuk pes etti. Yoksa biraz sonra tabi ben o’yum, şaka yaptım deyip boynuna sarılabilirdim.
İki taraftan basamakla girilirdi çarşıya. Ben sağ taraftaki dar merdivenlerden girmeyi tercih ederdim, çünkü basamakların sonunda en sevdiğim manzara karşılardı beni; eski kitap satan dükkânla. Elime biraz para geçtimi doğru soluğu orada alırdım. Bu bende lise yıllarından kalma bir alışkanlıktı. Dışkapı’dan okula kimi kez yürürdüm. Durakların arka sokağında bir bodrum katında küçük bir dükkân... Yaşlı bir amca... Bir gün merak ettim ne satıyor diye, içeri girdim.Eski kitapların arkasında kaybolmuş bir adam. Gözlükleri burnunun uçuna kaymış, kan ter içinde ton ton bir ihtiyar. İlk eski kitabımı ondan aldım.E li kısmetli geldi. Bir sürü eski kitabın çoğunu ondan almıştım zaten. Arkadaşlarım başka şeylerle böbürlendikleri halde, benim övünç kaynağım kitaplarımdı.

Kitapçıları teftişi bitirir en sondaki çay ocağından bir bardak çay içer, içi eski kitap ve plak dolu bir dükkânım olması hayalleri ile çarşıdan çıkardım.

Zafer çarşısı şimdi nasıl, hatta kapandı mı, duruyor mu bilmiyorum ama benim eski kitaplarımın birçoğu hâla duruyor. Yanlarında eski plaklarla beraber.

 
Toplam blog
: 405
: 914
Kayıt tarihi
: 19.04.07
 
 

Okumayı ve kendimce yazmayı severim. Samimi eleştirilere açık biriyimdir. ..