Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '19

 
Kategori
TV Programları
 

Zalim İstanbul’un Zalimliği

İnsanoğlunun(ve dahi kızının) yaşamla imtihanı bir garip… İkilemlerle dolu. Eleştirdiği şeyleri yapmak, kötülediklerinin yanında durmak, kara dediğini aklamak ve nice çelişkili tavır çoğu insanın doğasında var sanki. Zira çevremiz bu tarz yaklaşım örnekleriyle dolu. İstemiyormuş gibi görünürken aslında tüm olumsuzluklarına rağmen kabullenme şartlanması oluşmuş adeta insanlarda. Hani bu hususta deyimleşen hikâyemiz bile var… Kına gecesi zırıl zırıl ağlayan gelinin evlenmek istemediği sanılıp ‘Evlenmek zorunda değilsin’ denmiş… Sevdiği adamla evliliği engellenecek diye endişelenen gelinin cevabı da ‘Hem ağlarım hem giderim’ olmuş ya… İşte çoğunluğun yaşamla imtihanında tam da bu deyimdeki ikilem mantığı hâkim.

Nitekim dizilere yaklaşımımız da bu çerçevede gelişmekte. Garip mantıklarla öykülerini yoldan çıkartan işlere eleştiri yağdırırken bir yandan da izlemeyi sürdürüyoruz. Bu alışkanlığın bilincinde olan diziciler de kayda değer hiçbir yönü olmayan içerikleri peş peşe karşımıza çıkartıyor. Mevcut yapımların gidişatını mantığa sığmayacak ikilemlerle şekillendirmekte sakınca görmüyorlar. Nasıl ki, Kanal D’nin ‘Zalim İstanbul’u da bu yolda ilerleyenlerden!

Zalimliğin ve korkunun kurbanı şeklinde varlığını göstererek Nedim karakterinin yarattığı çaresizlik tablosuyla varlığına değer katan… Onun bakışlarından yansıyan duygu yoğunluğuyla ve Cemre’yle kurduğu sıcak iletişimle yerini güçlendiren ‘Zalim İstanbul’ şimdilerde tam anlamıyla ikileme düşmüş halde. Üstelik bu ikilemlerin mantık yönü o denli göze batıcı ve itici bir hal aldı ki, ‘Zalim İstanbul iyice zalimleşti’ diyebiliriz. Kısaca özetleyelim…

ZALİM İSTANBUL’UN DEĞİŞİM MAĞDURLARI

İnsanların doğasında var olan ikilem tutkusunun özünde muhakkak ki karar verme sürecindeki ruhsal etkileşimler önemli bir yer tutuyor. Sevgi, intikam, öfke, kıskançlık, ihtiras, başarı hırsı gibi duygular insanları iyiyle kötü, doğruyla yanlış arasında ikileme sürüklüyor. Neticede düşünceler değişime uğruyor, karakterler ve bakış açıları çark edebiliyor. Böylece filozof ve psikolog William James’in ‘İnsan düşüncesini değiştirerek hayatını değiştirebilir’ sözündeki mantık devreye giriyor.

İyi güzel de… Peki ya, insanın hayatını değiştirmek için düşünce ve karakter değişimine giderken, kendi özüyle çelişme hali ne olacak? Bu süreçte mantık ve duygular tepetaklak bir hal almayacak mı? Alacak tabii… Alıyor da nitekim. Tıpkı Nedim’e yeni düşünceler veren ‘Zalim İstanbul’da olduğu gibi! Şimdi detaylara girmeden önce bir gerçeği vurgulamakta fayda var… O da İstanbul’a gelen Seher ve kızlarının Karaçay macerasında ilk baştan itibaren gözden kaçan bir değişim mağduriyetinin bulunduğu!

Şöyle ki; Agâh Bey’in aklına gelen bir düşünce tüm hayatlarının değişimine kapı açtı. Kendi düzenleri içinde gün tüketen Karaçayların tüm yaşamı Yılmazgillerin konaklarına gelmesiyle altüst oldu. Agâh Bey başta olmak üzere herkesi bir koşturmacadır sardı. Zavallı Agâh Bey, odasından her adımını attığında ‘Agâh Bey, Agâh Bey nereye böyle’ diye alacaklı gibi yolunu kesen Seher’in hesap sormalarına ve dik bakışlarına mecbur kaldı. Amerika’dan dönen hızlı çapkın Cenk’in havası söndü, vicdanı sürekli sızlar hale geldi. Ceren başına musallat oldu. Yetmedi… Cemre’ye gönlünü kaptırdı. Telefon zulalayıp alfalığı elden bırakmama dışında derdi olmayan Damla, çulsuz Civan’a abayı yakıp Ceren’i hamile bıraktığını öğrendiği abisiyle takıştı. Her durumda dört ayak üstüne düşme ustası Şeniz bile Yılmaz Ailesi’nin yaptıkları karşısında efor kaybedip ekstra entrika çevirmeye zorlandı.

Velhasıl; dizinin ismi, taşranın sözüm ona masumiyetinden göçüp gelen Yılmaz Ailesi’nin İstanbul’da zalimliklerle karşılaşıp mutsuz olduğu havasını yaymaya odaklı olsa bile… ‘Zalim İstanbul’un asıl mağdurları ve düzeni bozulan mutsuzları baştan itibaren Karaçay Ailesi’dir! Öyle veya böyle düzen bozan Yılmaz Ailesi de, kapağı konağa atıp ekmek elden su gölden yaşam sürdürmeye başlayan, sözde mağdur taraftır. Yalan mı? Ortanın garibanı misali dolanan Civan hariç… Babaanneden Seher’e… Ceren’den Cemre’ye hep bir bahaneyle kene gibi yapıştılar Karaçay Ailesi’ne. Üstüne üstlük namus ve gurur abidesi kesilerek… Vicdan türküsü okuyarak… Fakirin zengini sömürmesi böyle olur işte!

Bu gerçeği saptamanın ardından dizinin yeni sezonundaki kendini sorgulatan mantık ikilemlerine geçecek olursak…

ZALİM İSTANBUL’UN SORGULATAN İKİLEMLERİ

Yeni sezonda bir gelişim yaratmak için Cemre ile kaçıp romantizm rüzgârı estiren ve duygu patlaması yaşatan Nedim’in ayaklandırılması şarttı kuşkusuz. Dahası ikili arasındaki olaya da bir ivme kazandırmak adına gerekliydi böylesi bir gelişim. Ne var ki, Nedim’in ayaklanış süreci ve sonrası komple mantıksızlık ve ikilem tablosu olarak çıktı karşımıza.

Cemre’nin sıcaklığıyla gördüğü kötü muameleye göğüs germeyi başaran Nedim’le yaratılan ikilem mantıksızlığı, onun, Cenk’in yerleştirdiği kamerayı Şeniz’e haber vermesiyle başlatıldı. Kendisine yapılan kötülükleri ispatlayacak ve gerek Ceren’in, gerekse Şeniz’in foyasını meydana çıkartacak olan gizli kamerayı Nedim niye ispiyonladı? İçinde olduğu durumdan çok mu memnundu da gerçeklerin ortaya dökülmesini istemedi? Şeniz ve Ceren’in kötülüğü orta yerdeyken bu tavır tam anlamıyla ikilemdi. Nihayetinde Şeniz’in kayıtları içeren belleği yok etmeyip saklayacağını bilemezdi. Öyleyse onca zahmete katlanan ve suçlamayla mücadele eden Cemre’yi yarı yolda bırakmasının, Cenk’in yardım hamlesini boşa çıkartmasının mantığı olamazdı kesinlikle. Dahası Nedim, Cemre’nin evliliğinin sahte olduğunu bile bile kendi kendine havalara girip Cemre ve Cenk’in yardım çabasını da baltalayarak evliliğe yönlendirdi.

Ama diziyi de uzatmak lazımdı tabii… Şeniz onca tilkiliğine karşın kasayı açık bıraktı. Dedektif Seher şıp diye kasadaki bellekte bir şeyler gizli olduğunu anlayıp aldı. Yetmedi, Agâh’ın odasındaki bilgisayarını açıp izleme becerisi sergiledi. Böylece müthiş mantıklı bir gelişme yaratılarak Ceren’in Nedim’e yaptıkları saçıldı ortalığa ve Agâh’ın Nedim’i tedavi ettirme gayreti başladı. Yeğenini böyle çok seviyorken ve olanakları varken onca sene böyle bir tedavi sürecine niye girişmediyse artık… O da ayrı bir mantık ikilemi! Gelelim tedavi olayına…

Ormanın içinde bir ev bulup Nedim için rehabilitasyon merkezine dönüştüren Agah Bey, psikoloji bozan türden bir garip psikolojik destek ve ayaküstü fiziksel çalışmalarla sihirli değnek yaratmıştı adeta. Yalan söylediği her halinden belli olan Cemre’nin ‘Acıma ve mutlu evlilik’ hikâyesine bir çırpıda inanıveren ve bu hırsla atağa kalkan Nedim de sihirli değneğin dokunuşuyla farelikten şahlanmış ata dönüşüverdi bir çırpıda. Kim tutar Nedim’i?

Öfkenin nelere kadir olduğunu, tıp gerçeklerini yerle bir ederek sergileyen Nedim, kâh tökezleyerek kâh dimdik durarak geldiği düğün olmayan düğün gecesinde yeşil taşlı kol düğmelerini Cenk’e uzatıp mazideki kıskançlığın çift yönlülüğünü gözümüze sokmanın ardından kişisel dönüşümünü de başlattı en bayağısından.

Şimdi bu noktada Nedim’i bir kenara bırakıp Cenk cephesinden bakmak istiyorum. Zira burada da olayın en temelindeki asıl mağdur kişi Cenk! Neden derseniz… Küçük yaşlardan itibaren şirket sahibi babasının kayırması altındaki Nedim’in gölgesinde kalan Cenk, kemdi babasından ilgi görmeden büyümüş. Takdirler-övgüler hep Nedim’e yönelirken Cenk üvey evlat konumuna düşürülmüş. Tüm malların sahibinin Nedim olacağı söylemiyle ötelenen Cenk’e tek yakınlık annesinden gelmiş. O da haliyle içinde baba övgüsünün ve sevgisinin eksiğini hissedip hınçlanmış. Nedim tarafından ihaneti yakalanan Şeniz’in kışkırtmacılığıyla bu hınç daha da körüklenmiş ve o olay yaşanmış sonuçta. Ardından sekiz yaşından itibaren yaşanan bir vicdan ezikliği ve mutsuzluk süreci başlamış Cenk için. O da akışına bırakmış hayatını ve Şeniz’in kuklasına dönüşmüş. Çocukluğunda pencereye çıkarak ilk suçu kendi işleyen Nedim ise sandalyesinde oturarak Agâh’ın ilgi ve sevgi odağı olmayı sürdürürken Cenk’in gözlerini kaçırdığı ceza abidesi konumunda varlık göstermiş konakta.

Kısacası; bu hikâyenin asıl mağduru Cenk! Nihayetinde pencerenin dışında ne işi olduğunu anlayamadığımız Nedim’i o olayı yaşarken Cenk’in de sekiz yaşında henüz bilinci oturmamış bir çocuk olduğunu unutmamak lazım ayrıca. Bu ikilemde asıl suçluysa, Şeniz. Onun için Nedim’e arka çıkarken Cenk’e aşırı yüklenmeden değerlendirme yapmak şart.

İkilemlerin Cenk kanadını kapayıp Nedim’in iyileşmiş halindeki performansına bakarsak…

NEDİM, ‘NEDİM’LİKTEN ÇIKTI!

Dizideki değişimde en itici yön, Nedim’in iyileşmekle kötüleşmeyi karıştırmış olması. Yani bedenini öfke motivasyonuyla mucizevî biçimde iyileştirmeyi başaran Nedim, ruhunu ve karakterini aynı hızla kötüleştirmiş halde. Bir insanın gerçekler apaçık ortadayken bu denli çark etmesi kesinlikle hoş durmuyor. Ceren tarafından itilip kakılan, yemekleri tepesinden boca edilen, hakarete maruz kalan Nedim’in sırf Cemre’ye nispet olsun diye Ceren’le yakınlaşma tablosu yansıtması hem ahlak hem de mantık yozlaşmasından öte bir şey değil. ‘İntikam’ gerekçesi bile bir insanın kendi kendisiyle bu denli çelişmesini kabul edilebilir kılamaz. Öte yandan Agâh’a ‘Burası benim evim’ diye kafa tutma şekli de hayli iticiydi.

Bunların ötesinde Nedim’in çocuğu sahiplenme oyunu da mantıksız bir durum yarattı dizide. Sağlık ekibinin masada duran bardağı, sırf Nedim’in sözüne güvenerek, DNA örneği almak için kullanması akıl alacak şey değildi zira. Adamın kanını alamıyorsanız başından bir tel saç almak da mı çok zordu da, bardak alındı? Neyse… Bunlar da Nedim’in ikilemler yaratan mantıksız intikam oyununu geliştirmek için zemin olarak yedirildi bize işte.

Hal böyleyken dilinden namus lafını düşürmeyen Seher’in kızları ne pahasına olursa olsun evli kalsın diye kapı kapı koşturmasıyla namus sıfırlayan mantıkla da, ikilemler cephesinde dikkat çeken dizideki ‘çiftler’ olayına gelirsek…

EN UYGUNU ‘CENK-CEMRE’ GELİŞİMİ Mİ?

Civan ile Damla’nın doğal çiftliği dışında ‘Zalim İstanbul’da bu saatten sonra bana göre en uygunu Cenk ile Cemre’nin, Nedim ile de Ceren’in evliliklerinin sürmesidir! Zira Cemre’yi ilk geldiği zamanda öperek yakınlaşan Cenk, onu namussuzlukla suçlayan Seher’e karşı da canla başla savunmuştu. Çocukluğundaki sırrı açmaktan çekinmeyerek dürüstlük sergileyen ve elinden geldiğince değişmeye gayret gösteren Cenk, Şeniz’e karşı da uyarmıştı Cemre’yi. Üstelik Ceren’le sarhoşken yaşanan olayın ortaya çıkma aşamasında sorumluluğunu üstlenmek için itiraf mektubu yazıp Ceren’i de alarak uzaklara gitmeye çalıştı. Böylece Nedim ile Cemre’nin arasından çekilirken tek kötü kişi olma riskini dahi göze aldığını gösterdi. Ama Ceren sayesinde gidemediler. Bu durumda da boşanmaya kalkıştı. Onu da Cemre engelledi. Annesi intihara kalkıştığında ne denli duygusal olduğunu gösteren Cenk, içinde yaşadığı acıları ve aşkı çok samimi biçimde dışa vurdu en sonunda. Ceren de ikilem yarattı bu esnada. Bir yandan Nedim’e oynarken, aynı korumacı rolü Cenk’e karşı da üstlendi. Onun Cenk’e karşı tüm davranışlarının Nedim uğruna olduğunu söylemek ne derece gerçekçi kaçar peki?

Ya Nedim cephesi? Ayaklanan Nedim buram buram bencillik kokmakta! İyileştikten sonra paranın, gücün ve riyakârlığın öneminin farkına varıp bu argümanlarla oyunbazlığa soyunan Nedim’in aynı amaçlarla hareket eden Ceren’den pek de farklı olmadığı gerçeğini görmezden gelmek mümkün mü? Altta yatan gerekçe ne olursa olsun, ikisi de sahtekârlık yapıyorlar nihayetinde. Hatta Ceren gerçekleri ortaya dökme yaklaşımıyla bir kat daha iyi konumda.

SONUÇTA; ‘Zalim İstanbul’un yeni dönem gelişimi Nedim’i ‘Nedim’likten çıkarttı! İyileşince kötüleşen Nedim sadece intikama odaklanıp Ceren’i ve amcasını duyarsızca ezerken kendisine kötü davrananlara arka çıkma mantıksızlığının ikileminde gösterdi yüzünü. Cemre’ye yönelik aşk halini öfkeyle gölgeleyen Nedim, bunun ötesine geçemeyip yargısız infazcılığa soyunurken Cenk çok daha mantıklı ve yakın davrandı Cemre’ye karşı. Ona yardım için de pek çok şey göze aldı ve aşkını içinde sakladı.

Dolayısıyla yeni sezonunda iyice zalimleşen ‘Zalim İstanbul’da Cemre’yle birlikteliği en hak eden kişi Nedim değil Cenk! Kim bilir belki de Cenk’in geçmişte de hiç suçu yoktur? Nedim’le, baba bir, kardeş olma ihtimali de bulunan Cenk değil Şeniz itmiştir Nedim’i? Cenk’e de aksini telkin etmiştir. Niye olmasın?  Böylesi daha mantıklı çünkü.

‘Zalim İstanbul’un bundan sonrasında Cenk’e karşı zalimliğini sürdürmemesi ve mantığa takla attıran ikilemler yaratıp izleyiciye karşı da zalimleşmemesi temennisiyle… Hadi bakalım.

Anibal GÜLEROĞLU

guleranibal@yahoo.com

www.twitter.com/guleranibal

 
Toplam blog
: 1210
: 1542
Kayıt tarihi
: 10.04.10
 
 

İstanbul'da başlayan yaşamım, eski İstanbullu ailemden edindiğim kültürle gelişti. Birinciliklerl..