Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Kasım '10

 
Kategori
Felsefe
 

Zaman...

Zaman...
 

Şimdiki zaman

Şehrin sokaklarında sebepsiz bir sonbahar gezerdi. Yüzleri sararmış insanlar, güz yaprakları gibi dökülürdü caddelere. Omuzları birbirine değerdi ama omuz omuza değillerdi. Sentetik tatlar vardı damaklarında, hiçbir zaman canlı olmamıştı elbiselerinin renkleri, ayakkabılarının köseleleri kadar ölüydü bedenleri. Çıkarsız selamlaşamaz, çocukların yastıklarının altına pırıltılı demir paralar koyamaz, redbulsuz ve prezervatifsiz sevişemezlerdi… Sabun kokmazdı bedenleri. Ağızlarını musluğa dayayıp kana kana su içemez, sıcak bir somun ekmeği elleriyle bölüp, arasına tulum peyniri ve yeşilsoğan koyup yiyemezlerdi… Aristo’yu tanımayan aristokratlarla doluydu çevreleri. Yaban çiçekleri ağlardı düşlerinde.

Olası zaman

Sıradan bir günün içindeyken bir an, aşkı hissedersin… Aldığın nefesin ritmi değişir. Süt olur kesilirsin… Aynı yapı taşlarında kalsa da bedenin… Artık başka bir şeysin…

Bir an aşkı hissedersin… Kolların kanat olur. Kuşlarla birlikte göç edersin. Ve kuşlar kadar bilgesindir artık, yağmurların peşindesin…

Bazı zaman

Bazen bahar bizim içimizden geçer… Bazen de biz baharın içinden geçeriz.

Bazen bir çekim hisseder insan. Yer çekimi gibi değil: Yer çekiminin sonunda ulaşırsın menzile. Sert bir düşüş de olsa ulaşırsın. Ya yörüngede kalmak… Dönüp durmak... Ulaşamadan... Dönüp duruyorum güçlü bir çekim hissettiğim gezegeninizde…

Her zaman

‘Hayat zamanda iz bırakmaz, bir boşluğa düşersin bir boşluktan… Birikip yeniden sıçramak için… Elde var hüzün!’

 
Toplam blog
: 153
: 1481
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

Tıka basa dolu bir adam değilim. Balığı gördüysem derine inerim. Uzun süre gölgede kalamam. Okuru..