Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '09

 
Kategori
Gelenekler
 

Zaman'a mektup

Zaman'a mektup
 

1970 yılı Anıtkabir ziyareti


Uzun zaman, çok uzun zaman oldu mektup yazmayalı. Eskiden İlkokul yıllarında her bayram tebrik kartı yollardım kuzenlerime, aile büyüklerime. Diğer zamanlarda özlem sırasına göre mektup yazardım. Babam ile annem kızardı “seyrek yazıyorsunuz. İnsan amcasını, teyzesini özlemez mi” diye. Daha sık yazmamızı sağlamak için türlü diller dökerlerdi. O zamanlar küçüktük. Üç kardeşiz. Ben tek kız olunca yazma işlemi bana kalırdı, altına imzayı üç kişi atardık. Ben tabi çok kızardım “benim mektubumu emek harcamadan sahipleniyorsunuz” diye. Annem de “olsun kızım senin yazın daha güzel” derdi.

Dedem’e kalem olurdum, dedem söyler ben yazardım. Tabii dedeciğim dur durak olmadan sıralardı özlemini. Ben yetişemez, “dede ya biraz yavaş” sitem ederdim. “Hızlı gittim kızım” der, başımı okşayıp yavaşlardı kısa bir süreliğine. Mektup yazma işi bitince, “tam söylediklerimi yazdın mı bakalım” deyip okuturdu ben yine sitemlerdeyim tabi.

Sonraki yıllarda, yazmak alışkanlık oldu bende. Severek yazmaya başladım. Cevapları için öyle şimdiki gibi türlü çeşit acele postalar yoktu, en az bir ay beklemek gerekirdi. Beklemeyi daha çok severdim büyük heyecana kapılırdım kahverengi elbisesi kocaman çantasıyla postacı amcayı beklerdim, kuzenim ne yazacak acaba içine fotoğraf koyacak mı diye.

Hiç kimse okumasa yazdıklarımı” Sevgili Derinmavi arkadaşımın yazdığı blokta özlemimi dile getirdiğimde bir seri başlatalım önerisinde bulundu ve ben de uzun zaman sonra aldım elime kağıdı kalemi (hem kokulu, hem renkli ve köşesi de çiçekli, evet kağıdı, kalemi sonra bilgisayar ortamına geçirdim tam nostalji olsun istedim)

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=221257

Seneler seneleri kovalamış kime yazsam diye düşünürken “zaman’a” yazmak istedim, hani hiç yetişemediğimiz zamana.

Sevgili Zaman;

Seninle yaşama başladığımız şunun şurasında ne kadar oldu ki? Boş ver sayma, saymakla tükenme. Öyle çabuk tükeniyorsun ki, ben olduğum yerdeyken sen gidivermişsin ötelere. Ben de söylemeyeceğim. Malum hanımların yaşı başı ortaya çıkarılmaz değil mi ama?

Ankara’daki çocukluğum gözlerimde canlandı. Anıtkabir’i ziyaretlerimizdeki Ata’yı görememe burukluğundaki sevinçlerim, annemle babamın yanında kardeşlerimle koşturmalarımız film şeridi gibi şuan. Atatürk Orman Çiftliğine pikniğe giderken “neşeli ol ki genç kalasın” şarkısı dilimizde, koşup, oynarken yorulmalarımız, salıncakta uyumalarımız şimdiki çocukların yapmadıkları belki de internet kafelerden çıkıp yapamadıkları güzellikleri biz yaptık, biz yaşadık.

Mutlu geçti çocukluğum çok mutlu…

Okul yıllarında da koşturdun. İlkokul, güzel Ankara’nın güzel okullarında, Kubilay ve Yunus Emre İlkokullarında geçti. Ortaokul, Cumhuriyet Lisesinde başladı Fethiye Ortaokulunda bitti biliyorsun. Liseye, Uşak Merkez Lisesinde başladım da Aydın Cumhuriyet Lisesinde bitirdim. Şimdi öyle ilk, orta, lise diye bir şey yok o da değişiklikten nasibini aldı anlayacağın. Zor dönemlerdi o yıllar sen de biliyorsun ve inatla geçip gidiyorsun. Gerçi Liseden sonra koşturmadın. Ne çabuk bitmişti Lise. Devamı mı neden olmadı? Eylül var ya işte o Eylül kocaman bir engeldi okulla aramızda. Aman canım hoş Eczacı olsaydım şimdi yine kilit vuracaktım kapısına.

Sevgili Zaman, Geldi çattı çalışma hayatı. Eylül fırtınasından sonra, rüzgâr önce caanım memleketim Çayeli’ne savurdun beni. Kısa bir müddet çaycılık yaptık of anam of kilosu hala üç kuruş bu çayın değil mi? Ara sıra gideriz, özlüyor insan memleketini. Doyduğu yer daha ağır basıyor tatillere kalıyor doğduğu yer. Sonra İstanbul’a savrulduk. İstanbul, sevgili güzel İstanbul.Yaşaması biraz zor, meşakkatli ama güzel İstanbul, Yirmi üç sene olmuş da, burada da hiç durmadın sen Zaman. Çok fazla iş değiştirmedim şansım iyi gitti galiba. Rakamları paranın üzerinde seven ben, muhasebeci oldum. Hem de müdür oldum ayıptır söylemesi.

Niye ayıpsa öyle denir ya.

Şimdi muhasebeyi arkadaşıma devrettim. Sadece paracıklarla ilgileniyorum. Olsun varsın benim olmasınlar ne çıkar ki?

Koştun durdun yetişmeye çalıştım, çalışmaya çalıştım. Şimdi diyeceksin ki yahu hiç mi güzel geçmedim senin için? Yok canım elbette güzellikler de getirdin bana. Kardeşim evlendi, şimdi meyvesi Kaan kocaman bir adam üniversite öğrencisi. Abim evlendi, meyvesi Aybüke kocaman güzel bir genç kız üniversite öğrencisi. Onlarla vakit geçirmek anlatılmaz güzel. Babam ve şiir en güzel vakitlerimiz. Dolu dopdolu geçiyorsun inan. Yaşamın renkleri onlar. Bir iyiliğin daha oldu, erken emekli etti beni! SSK Hoş o da değişiklikten nasibini aldı ya, mezara kadar yok artık emeklilik. Devlet babanın verdiği yetmedi be Zaman. Devam çalışmaya dedi yaşam bana, devam ediyorum ben de.

En kötüsü ne biliyor musun Zaman, en kötü geldiğin an. Annemi canım annemi uğurladık ebediyete. Artık geçmiyorsun be Zaman mıhlandın sanki. Ya da çok yavaş geçiyorsun ben anlamıyorum.

Sevgili Zaman bakma sitemime yaşlanıyor muyum ne sitemlerim ondan saçlara düşen gümüşi teller, yüze oturan birkaç iz, eskiyi hatırlattı biraz. Yoksa öyle kötü değildi aramız biliyorsun.

Aralık ayının bu son günlerinde dilerim hep güzel geçersin tüm insanlara. Huzur, sağlık, mutluluk, sevgi ve barış dolu… Sen durma biz yetişiriz nasılsa. İyi ve güzele doğru yol al yeter ki ZAMAN…

29.12.2009

Şeker gibi tatlı, masal gibi güzel,
eğlence tadında bir yıl diliyorum.

 
Toplam blog
: 74
: 832
Kayıt tarihi
: 26.12.06
 
 

Şiir yazmaya çalışan, müzik dinlemeyi seven, Fotoğraf çekmeyi seven, Doğayı ve içinde barındırdık..