Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Kasım '10

 
Kategori
Felsefe
 

Zaman bir çocuktur, sahilde çakıl taşlarıyla oynar...

Zaman bir çocuktur, sahilde çakıl taşlarıyla oynar...
 

Zaman, akıcıdır, sanaldır.

Bazen geçmek bilmez, bazen öyle hızlı akar ki durduramazsınız.

Aslında kişiden kişiye değişir zaman kavramı, kimine göre ağır ilerliyordur, kimine göre ise çok hızlı. Ama her halükarda geriye baktığınızda çok hızlı geçtiğini fark edersiniz.

Yaşayan bütün canlılar için bir son vardır ve doğduğumuz andan itibaren zaman içinde ilerliyoruzdur. Geriye doğru saydığımızı düşünürsek, hayattaki en büyük lüksümüzdür aslında ve kıymeti bilinmelidir zamanın.

Fransızlar zamanın korkanlar için uzun, mutsuzlar için yavaş, mutlular için çabuk geçtiğini, sevenler için ise sonsuz olduğunu söylemişler.... Ne kadar doğru bir tespit. Ruh halimize göre akar zaman.

Zamanın ölçü birimleri vardır bir de, saatlerle, takvimlerle ölçeriz zamanı.

Galileo Galilei belirli uzunluktaki bir sarkacın ne kadar şiddetle sallanırsa sallansın ya da hangi ağırlıkta olursa olsun, belirli bir süre içinde hep aynı sayıda salınımda bulunduğunu keşfetti. Bu keşif, zamanı duyarlı biçimde gösteren saatlerin yapımını sağladı.

Zaman ölçümüne yarayan laboratuar aygıtları bugün, kuvars kristalleriyle denetlenmektedir. Kuvars kristali, elektrik uygulandığında mutlak olarak sabit bir hızla titreşimde bulunuyor. Saniye, sezyum - 133 atomlarının çıkardığı ışınımlardan birinin frekansına dayalı olarak tanımlanıyor.

Ölümsüz olsaydık zamanı ölçen birimlerin ne kıymeti kalırdı ?

Tarih içinde zaman, felsefenin de en temel kavramlarından biri olmuştur. Dünya var olduğundan beri tüm filozoflar, düşünürler, sanatçılar bu kavram için kafa yormuşlar ve düşünmüşlerdir.

Antik Yunanlılar, zaman, uzay ve hareketin anlamını modern çağdaki insanlardan çok daha derin bir şekilde kavramışlar. Antik çağın en büyük diyalektikçisi olan Herakleitos ve Ela okuluna bağlı filozoflar da bu olgunun bilimsel yönüne ulaşmışlardı.

Zamanın iki yönlü ya da tek yönlü bir yolculuk olup olmadığı konusu, Aziz Agustin'in ''zaman geçici bir şey midir, yoksa her zaman mevcut olmuş mudur'' sorusunu ortaya atmasından bu yana 1500 yıldır insanların kafasını kurcalamayı sürdürüyor.

Einstein'in izafiyet teorisi ise zamanla ilgili tüm bilinmeyenleri açıklamıştır. Teori üç bölüme ayrılır.

Bir bölümü çeşitli hızlardaki aralar veya maddelerde geçen zamanın, uzay-zaman içinde değişik konumlarda bulunan gözlemcilere göre ''göreceli'' olduğunu varsayan bir teoridir.

Ünlü fizikçi Einstein, sonlu ve eğrisel olduğunu düşündüğü evrenin dört boyutlu olduğunu, dördüncü boyutun zaman olduğunu ileri sürmüştü.

Mesela ışık hızına yakın bir süratle giden bir uzay gemisini, dünyada ikizi bulunan birinin kullandığını varsayalım. 10 yıllık bir seyahate çıkıp dünyaya geri döndüğünde, uzay gemisini kullanan ikiz, dünyada kendisini bekleyen ikizinden daha genç olarak dünyaya ayak basacaktır. Uzay gemisini kullanan ikiz ışık hızına yakın bir süratle hareket ettiği için, onun saatiyle on yıl, dünyadaki kardeşinin saatiyle 15-20 yıl olabilecektir.

İlk çağlardan günümüze gelinceye kadar zaman kavramı kafaları meşgul etmiştir ve uzun bir süre de etmeye devam edecektir.

Bu yazıyı yazmama neden, şu an okumakta olduğum kitapta, Herakleitos'a ait olan bu sözdü. Uzun süre düşünmeme sebep oldu, son derece anlamlı ve zamanı harika anlatıyordu.

Zaman bir çocuktur, sahilde çakıl taşlarıyla oynar....

Evet zaman gerçekten ele avuca sığmaz afacan bir çocuk gibidir, başına buyruktur. Canı ne isterse onu yapar.

Zamanınız kaliteli, güzel ve mutlu geçsin.

 
Toplam blog
: 563
: 8587
Kayıt tarihi
: 30.03.10
 
 

Kişisel gelişim uzmanıyım. Yaşam Koçu, İlişki Koçu, NLP Uzmanı ve Eğitmeni, Kuantum Yaşam Koç..