Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

aygoz Özlem Eryoldaş

http://blog.milliyet.com.tr/aygoz1

15 Temmuz '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Zaman tüneli..

Zaman tüneli..
 

Düşünüyorum da internet olmasa biz ne yapardık acaba? Gazete almaya gerek var mı? İnternette tüm gazeteler bir tıkla karşımızda. Herhangi bir ürünü alacağız. Karar vermek çok zor. Çeşitleri ile tık karşımızda. Siparişi yapıp eve gelmesini beklemek düşüyor bize sadece.

Acaba gazeteyi gidip de bakkaldan kendim alsam; mürekkep kokulu sayfalarını açsam kötü mü olur? Çok mu çağdışı kalmış olurum? Beğendiğim ayakkabı ya da kıyafeti denesem üzerimde, çok mu işi uzatmış olurum?

Şimdi davetiye yollamakla kim uğraşacak. Düğün var işte diye bir e-mail attık mı iş biter! Doğum gününü unutmadığımı anlatmanın en güzel yolu süslü bir mail!. Harikayım ben harika. Küçük ayıcığın elindeki "iyi ki doğdun" yazısı çok güzel olacak!.

Acaba davetiye bastırıp tek tek yazmak mı iyi olur? Daha sıcak olacakmış gibi geliyor bana ama. Çok mu sıradan olur ki? Doğum günü sabahı erkenden telefonla arasam, ya da bir buket çiçekle evinin kapısına gidip "iyi ki varsın" mı desem. Şaşırır mı acaba? Yoksa "bu da kim?. Zaman tünelinde mi kayboldu acaba?" diye düşünür mü hakkımda?

Çöpçatan siteleri varmış. Bizim arkadaş da sevgilim yok diye ağlanıp duruyordu. Onlardan bir tane edinmiş sonunda. Sevinsem mi acaba ? Bütün gün mesene (msn, yeşil adamlar chat diğer isimleri) konuşuyorlarmış. Hatta kamerada bile görmüşler birbirlerini. İşi ilerletmişler. Evlenmeyi bile düşünüyorlarmış!

Ben çok çağdışı kaldım çok!. Ne gerek var şimdi uzun uzun görüşeceksin, aileler tanışacak, istemeler, söz, nişan, nikah. Bir sürü masraf. Bak bizimkiler nasıl da masrafsız halletmişler işi (!).

Askere giden bir ağabey vardı bizim apartmanda. Bütün apartman mektup yazardık. Ben yazmaya meraklı olduğumdan olsa gerek tüm apartman adına mektup döşenirdim. En az altı sayfa. Sonra onları arasına karbon kağıdı ile yeniden yazardım. Tüm apartmana verirdim "bakın neler yazdım haberiniz olsun" diye. Çok zekiceymiş şimdi düşündüğümde. Fotokopi çekmemişim. Doğal yoldan halletmişim.

Yıllar sonra o ağabeyin kardeşi askere gittiğinde internet girdi hayatımıza. Tüm apartman askerliği beraber yaptılar denebilir. Nasıl mı? Eee mesene varya. Kamera var ya !.. Hop karşılarında bizim asker ve bizim apartman! Yalnız kalıp da bunları düşündüğüm de kulağıma çok uzaklardan bir melodi geliyor.. "bak postacı geliyor, selam veriyor... herkes ona bakıyor, merak ediyor " ..

Evet evet hatırlıyorum bu şarkıyı ben. Hani ilkokulda öğrendiğim. Şapkalı, sırtında kocaman çantası olan amcaya söylenen şarkı bu. Geliyor yine postacılar. Ama sadece fatura, kredi kartı ekstresi getiriyorlar galiba. Onlar değil miydi bize mektupları getiren, bayram kartlarını, doğum günü kartlarını, hediye paketlerini. Ben mi yanlış anımsıyorum acaba?

Çok çağdışı kaldım çok. Zaman tünelinin yanlış bir kapısından çıkmış gibi hissettim kendimi bir anda.

Toparlanıp günümüze dönmeliyim hemen. Ama arada bir de kapıları karıştırmak iyi oluyor galiba... Hatırlıyorum da daha bir samimiydik sanki. Sıcakdık. İletişim sorunumuz yoktu. Aynı evin içerisinde msn den konuşacak kadar gelişmemişdik belki ama. Bu zaman tünelinin arasında bir yok olmalı. Her iki tarafa da gidebilmeli insan belki de. Bir geçmişe, bir günümüze geçişler yapabilmeli. Nasıl olur acaba?..

 
Toplam blog
: 185
: 1494
Kayıt tarihi
: 10.03.07
 
 

Yazabilmenin özgürlüğüyle... İstanbul'un bir bahar sabahında dünyaya gelmişim. Keşfetmek, anlayabilm..