Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '20

 
Kategori
Fizik
 

Zaman yoksa yanılsama mı?

Hareket ve zaman arasında nasıl bir ilişki vardır? Hareket durursa zaman da durur mu?

Bu sorulara dair fizik - kozmoloji ve felsefe sahalarına ait olan ikişer görüş paylaşacağım.
Bunlar birbirlerini inkar eden, taban tabana zıt olan ve fakat her biri de itibar gören bilimsel ve felsefi iddialardır.

Bir şeyin hem kendisinin, hem de zıttının muteber sayılması; bir diğer deyişle, fenomenolojik, epistemolojik, ontolojik, metafizik ve değerlere dair (etik) argümanları birbirleriyle tamamen çelişen felsefe akımlarının her birinin felsefe tarihçileri ve sistematik felsefeciler tarafından makbul addedilmesi felsefe disiplini içerisinde alışıldık bir durumdur. Bilimin ise, sadece (kuramsal fizik, kozmoloji gibi) tecrübi olmayan ve önemli oranda spekülatif sayılabilecek iddialar barındıran disiplinlerinde rastlanılır bu dilemaya.

Hareket - zaman ilişkisine dair birbiriyle çelişen fizik - kozmolojik argümanları (f-k-a) paylaşmadan önce, bazı kavramlara değineceğim.

Hareket kabaca üç seviyede gerçekleşir:
1 - Kuantum seviyesi: elektron, proton, nötron, pozitron, nötrino, foton gibi atomaltı parçacıklar dünyasındaki hareketlerin incelendiği düzeydir bu. Kuantum Dalga Mekaniği bu düzeyi analiz eden fizik dalıdır. 
2 - Gündelik dünya seviyesi: her gün deneyimlediğimiz sıradan yaşam pratikleri düzeyidir. Newtonian Paradigma bu düzeyi analiz etmeye elverişlidir.
3 - Kozmik seviye: nötron yıldızlarının, kara deliklerin, galaksilerin ve galaksi kümelerinin aktörü olduğu süreçlerin gerçekleştiği düzeydir. Genel Rölativite Teorisi tarafından analiz edilir.

Bunlar içinde ilki temel olandır. Hareket orada başlar ve daha üst varlık düzlemlerine etki eder. 

Kuantum düzeyinde hareketin durması için, malzemenin sıcaklığının 'Mutlak Sıfır'a (–273,15 °Celsiusinmesi gerekir. Pratikte bu sıcaklığa erişilemez. Erişildiğinde, temel parçacıklar bütün iç enerjilerini kaybeder ve mutlak bir hareketsizliğe kavuşurlar.
Verilen linkte de işaret edildiği üzere, bu sıcaklığa erişilemeyeceğinden, mutlak hareketsizlik söz konusu değildir.

Bu girişten sonra, bahsettiğim, birbirinin zıttı olan görüşleri paylaşıyorum:

f-k-a 1***Her şey, tabii zaman da, hareket halindedir

4 boyutlu uzay-zaman (u-z) sürekliliği, madde-enerji, informasyon, entropi (s).
Bunların hepsinin aynı anda, 13.8 milyar yıl önce, Big bang (BB) sonucunda ortaya çıktığı genel kabul gören bilimsel iddiadır.
BB'in ardından ilk Planck Zamanı'nda s sıfırdır; akabinde s sürekli artar (bunun, evrenin kapalı olduğunun en önemli kanıtı olduğunu savunur kozmolog ve kuramsal fizikçiler).
Uzay-zaman (u-z) sürekliliği genişler, Evren'deki madde-enerji miktarı, (uzay-zaman sürekliliğinin dokusunu oluşturan sonsuz sayıdaki kuantum köpüğü tarafından sürekli üretildiği için) artar. Bunlara bağlı olarak, söz konusu olguların bilgi karşılıkları da, data ve informasyon, artar.
Artış trendi başlı başına hareket demektir.
Evren durdurulamaz, yatıştırılamaz bir şekilde ve giderek de artan bir hızla hareket etmektedir. 13.8 milyar yıllık tarihine bakılınca 'bu süreç gelecekte de, genişleme karakterini koruyarak, devam edecektir' demek bilimsel bir iddia olarak görülebilir.
Kuantum kuramı, rölativite kuramı, sicim kuramı her şeyin hareket halinde olduğu argümantasyonu temelinde geliştirilmiş disiplinlerdir.

f-k-a 2***sadece zaman değil, hareket de yanılsamadır.

Haziran sonu 2020 itibarıyla sayıları 7,850,000,000'e erişen homo sapiens sapiens'ın her biri, kozmolojik olarak uzay -zaman sürekliliğindeki farklı uzay - zaman koordinatlarında, coğrafi olarak ise Yeryüzü'ndeki farklı kartografik adreslerdedir. 
Şu anda dünyada insanların olduğu ve olmadığı sayısız uzay - zaman koordinatı ve coğrafi konum vardır. Her birimiz, verili bir anda uzay-zaman koordinatlarının, ya da coğrafi konumların sadece birisini işgal ederiz. 
Öte yandan, aktüel olarak Yeryüzün'de bulunduğumuzun dışındaki sayısız uzay - zaman koordinatlarının varlığından da bir şekilde haberdarızdır, onların varlığına dair de asla bir kuşku taşımayız. Bir diğer deyişle, işgal ettiğimiz coğrafi konumun dışında kalan sayısız coğrafi koordinatın varlığını, onlarda olmadığımız için, inkâr etmeyiz. Bu koordinatların  da, işgal ettiğimiz koordinatlar gibi, bir tür farkındalığını taşırız.
Şimdi gelin uzay - zaman sürekliliği / coğrafi koordinatlar üzerinden tanımlamaya çalıştığım patterni zamana uygulayalım.

Zamanın aktığını kabul etmek sağ duyumuzun emridir. Öyle ki, bir çok büyük felsefeci, zaman formunun insan tinine içkin olarak verili olduğunu savunmuştur.
Zamanın 'geçmiş - şimdi - gelecek' istikametinde aktığını, onun, (teoloji'deki yaratan antitesinin mütekabili olan) bir süper kahraman tarafından varoluşun başlangıcında atılmış ve sonsuza kadar da yoluna devam edecek bir ok (arrowe of time) olduğunu kabul etmemizi destekleyen belli başlı birkaç güçlü neden vardır:

Zamanın psikolojik etkisi: bütün olguların zamanla yaşlanır, eskir, çürür, ölür, yıkılır, dağılır olmasının sonucudur.
Zamanın nedensellik etkisi: Gerçekleşen olayların tamamının bir neden - sonuç zincirinin parçası oldukları algısına dayanır.
Zamanın termodinamik etkisi: termodinamiğin ikinci yasasına göre, kapalı bir sistem olan Evren'in entropisinin sürekli artması)
Zamanın kozmolojik etkisi: Evrenin sürekli genişlemesinin sonucudur.
Zamanın radyasyon etkisi
Zamanın kuantum etkisi

Şimdi, genel kabul gören bilimsel iddiaları bir kenara bırakalım ve açık fikirli bir şekilde, tecrübe edilemeyen, bu yüzden de bilimin ve felsefenin spekülatif sahasında olan zaman görüşüne bir bakalım.
Yukarıda, uzay - zamana / coğrafi koordinatlara dair olan, 'bulunmadığımız - olmadığımız sayısız yerin nasıl bizim olduğumuz coğrafya ile aynı anda, birlikte ve bir arada olduğunu kabul ediyorsak, geçmişe ve geleceğe ait olan sonsuz sayıdaki bütün anların da, içinde bulunduğumuz zaman (yânî, şimdi) ile birlikte var olduklarını, aynı anda yan yana durduklarını kabul edebiliriz.
Bu görüşe göre geçmiş - şimdi- gelecek denilen süreci oluşturan 'sonsuz sayıdaki anlar / enstantaneler' uzay sürekliliğine yayılmıştır. Bunlar hep birliktedir, bir aradadır. Esasen yan yana, birlikte ve bir arada olmalarına karşın, bunların birbirlerini, akan bir zaman algısı yaratarak, takip ettiklerinin sanılması, bu patterni, bizim deneyimlediğimiz zaman boyutuyla 90 derecelik açı yapan bir sanal zaman üzerinden gözleyen bir 'meta-gözlemci' (teolojide yaratan idesi, kuramsal fizikte, meselâ süper sicim teorisinde, 11 boyutlu uzay-zaman sürekliliğinden bakan antite, marvel evrenindeki watchers, Interstaller filmindeki '5-Boyutlu u-z varlıkları) yüzündendir. Bu görüşe göre aslında bizler, yüksek boyutlu bir hologramın 2 boyutlu yansımaları olarak yayılmışızdır uzaya. Hareket etmeyiz, zamana tâbî değiliz, sonsuz sayıdaki donmuş anların bir arada, yan yana durduğu bir patternin / resmin içindeyizdir. Hareket ettiğimizi ve akan bir zamanın içinde olduğumuzu sanmamızın nedeni, meta bir uzaydan bizi gözlemleyen gözlemcilerin varlığıdır.

Meta-Gözlemcinin ardışık olarak izlediği anlar zahiren bir akış gösterir. Anların arka arkaya aktığı Meta-Gözlemcinin zihninde oluşan bir algıdır sadece. Bu olay, 24 fotoğrafın arka arkaya bir saniyede gösterilmesi sonucunda 'hareketli resim - sinema (motion picture) oluşmasıyla aynı mantık ve mekanizmaya sahiptir.

Gelin şimdi de bu fizik - komolojik argümanların kısaca felsefesini yapalım. İşte yukarıdaki o zıt fizik anlayışlarının felsefe dünyasındaki mütekabilleri:

f-a 1*** Felsefede 'zaman akıyor' demek geçmiş - şimdi - gelecek ayrımını gerçek kabul etmek demektir. Bir diğer deyişle, 'bu zaman kipleri, bu vakit halleri bizim zihnimize ait olan içgörülerden ibaret değildir; onlar, dış dünya'da vardır' der bu felsefe hizbi.
Düşünce tarihinde iz bırakan, ekol olmuş felsefe akımı inşâ etmiş düşünürlerin büyük kısmı bu başlık altında toplanırlar.
Felsefede bunun adı 'Dinamik Zaman Teorisi', ya da 'Kipli Zaman Teorisi'dir.
Kip, geçmiş - şimdi - gelecek fazlarına referans verir.

f-a 2*** Geç modern dönemde (1850 sonrası çağ) Albert Einstein (hayatının bazı dönemlerinde), Bertrand Russell (felsefi kariyeri boyunca) zamanın olmadığını, geçmiş - şimdi - gelecek akışının insan anlağının / sağduyusunun uydurduğu bir kurgu olduğunu savunmuştur.
Bu zaman görüşüne felsefede 'Statik Zaman', 'Kipsiz Zaman' deniz.
İdealist İngiliz filozofu J. MCT. E. mcTaggart, bu görüşün peygamberidir ve 20 yy'ın başında yayımlanan önemli eseri 'The Unreality of Time' da bu sahanın Bible'ıdır.

Türkçesi olmayan esere ve yazarının görüşlerine dair felsefe dergilerinde son yıllara birkaç çalışma yayımlanmıştır. Bunlardan, piyasada bulunabilecek, iki tanesini meraklısına öneriyorum:

1-Erdem, Engin,. Zaman ve Kip, Felsefe Tartışmalara Turkish Journal of Philosophy, 44,
Boğaziçi Üniversitsei Yayınevi, Temmuz 2010, s. 49 - 72
2-Topakkaya, Arslan. Zaman ve Varoluşun Dereceleri: Bir 'Dereceli Şimdicilik' Kuramı, Felsefe Tartışmalara Turkish Journal of Philosophy, 39, Bboğaziçi Üniversitsei Yayınevi, Temmuz 2007, s. 69 - 91

Hareket ve zamanın olup olmadığına dair birbirinin zıttı iki fizik kuramıyla, bunların felsefi tezahürlerinden, özetin özeti düzeyinde olmak kaydıyla, behsettim. 
Bu konuya en kısa zamanda ve daha açımlayıcı - açıklayıcı metinlerle dönmeyi plânlıyorum.

 
Toplam blog
: 297
: 1623
Kayıt tarihi
: 29.08.11
 
 

1958 Fatih / İstanbul doğumlu. Etiler Lisesi ve İTÜ Maden Fakültesi Petrol Mühendisliği Bölümü me..