Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '13

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Zamana hükmetmek

Zamana hükmetmek
 

Yaşanılmasını çok istediğimiz olumlu duygulara umut diyorlar...gerçekleştiğinde güven duygusunu arttırır, yaşama hazzı verir, ölümsüz tat alır insan.


Şairin umududur okunmak, umuduna taraftar bulmak :

Şöyle ya da böyle olur işte ,
Her şey değişir,
Yok olur hep bilmez misin,
Karanlıklar !..

***
İnanç sahipleri için Tanrıya bağlılık erdemdir... belki korkudan kurtulma belki de cennete ulaşma umududur.Onun içindir ki tapınaklar yapılmış, adaklar sonra kurbanlar kesilmiş, sevinçli veya kederli anlarda, yatıp kalkarken , adımlar atılırken ve de ömür boyu sabırla yakarılmıştır hep... bunlar,dünyada güçlü olmak , öteki dünyayı güvence altına almak umududur.

***

Çocuklar sevecen,sevgilerini içten gösterenlerdir.Çamurda yalın ayak gezinmek, çimlerde koşuşturmak ,anne olmak, baba olmak, onların makamlarına ulaşmaktır umutları .Bazen inatçı gibi görünen tabiatının altındaki aslında bir an önce büyüme umudunun telaşesidir.Okuma imkanı sağlananlar özenle sarılırlar ödevlerine ...yarışırlar akranlarıyla...sınıfın en tepesinde olma istekleri, umuda ulaşmanın yolunun bu olduğunu sandıkları içindir.

Ya , gün boyu çalışıp, çöp yığınları altında sabahlayanların hatta bunu bile bulamayanların umudu nedir ? Hani, görüp de sevgiyle bakmayı esirgediğimiz o çaresizlerin umudu ; pamuk yatak, sımsıcak bir tas çorba mı, yoksa yanaklarını okşayacak ılıkça sımsıkı tutan ele, başlarını yaslayacak yumuşacık göğse duydukları özlem midir ? Bence her ikisidir mesafesi kısa ulaşılmasıysa çok uzak umutları vardır.

***

Umudu şekillendiren ,ufkunuzu açan , genellikle bulunduğunuz ortamlardır.

Gençlik günlerimin umutları güzel şeylerdi, ulaşılması zor olmayan duygulardı. Çocukluğumla son çocukluğumu okul sıralarında geçirmiş,öğretmen olmuştum,bu yetmezdi , gidebileceğim tek yer eğitim enstitüsüydü, bunu gerçekleştirdim.

Aşklar yaşadım ,müthişti hayallerim ...dünyayı da değiştirecektim filan falan...sonra askerlik, ev , çocuklar,yıllar yıllarım,bünyeme deneyim katan, tozu dumana katıp yiten sevinç-hüzün dolu amansız yıllarım !..

Anlayamadığım, sonradan fark ettiğim duygum, kendimden gelecekle ilgili özel bir isteğim olmamış ...her şey yürüyen merdiven misali...ben ona binmiş , onun istediği yerlere çıkmış , inmiş , basamağın zemine vardığı yerde yürümüştüm...Halbuki bir hayatım vardı ve nihayet gelecek denilen bilinmez zamana hükmetmek gerekti...bunu anlattı bünyemle kaynaşan deneyimler bana...

***

Soğuk bir kış sabahı şöyle bir gezindim fotoğraf makinamla, Boğaz'ın dibinden İstanbul'a çıktım .Her yer kalabalık, her yer alt üst, tarih yığılmış kalmış...dolaşıyorum.o günlerin gelmeyeceğini bile bile benden çok daha eskilere uzananları arayıp kaydediyor,bundan huzur buluyorum bu umutsuz şehirde.

Köprüye yaklaşıyorum,hay aksi (!) gözüm kulağım mazideki " balık ekmek 5 lira, soğanı da bedava," diye bağıran kara çizmeli sandalcıların hayaliyle onların yerini alan -sizce lüks, bence konforlu ancak duygusuz- yere ilişiyor , porselen tabaktaki balığı biraya katık ederken yan masadaki çiftin Galata'ya nisbet yaparcasına sevdayla koklaşmalarını hissediyor, mavinin ötesindeki siste beliren binlerce yıldır sularla boğuşan nice aşıkları tarihe gömülmüş Bizans'lı Kız'a sevgiyle bakıyor, martıları çatlatırcasına kucaklaşıp , ömrümce ruhumu ona aktarmayı umut ediyorum.

***

İnsan yaşadığı sürece umudunu kaybetmez...bunun başında yaşama sarılmak vardır.Umutsuz olan zaten yaşamaz !

Dün babamla dolaştım, bir zamanlar karıncaların , kireç duvarlı kiremit çatılı tek tük evler arasında özgürce beslendiği, şimdi beton demir yığınına dönen mantolu devasa konutlarla sıralanmış korna sesli caddelerde...

Seksen dört yılın verdiği olgunlukla O anlattı, ben dinledim...içindeki yaşama tutkusuna hayran oldum .Düzenli doktora gidiyormuş , evini müteahhitler almak istiyor, bir kat altta da dükkandan hisse vereceklermiş..." vereyim mi ! oğlum ,"diyor... sonra duraklıyor," kalmadı oğlum buralarda tanıdığım kimseler," gözleri dalıyor...o zaman söze giriyorum " burası büyükşehir baba ,ben de kimseleri pek tanımıyorum," deyince, onu kastetmek istediği duygusundan koparıyorum ,"haklısın ," diyor.

***

Yetmiş beş yaşında olmak yalnız yaşayan bir ana için kolay değil, hele on sekiz yaşında gelin olup , otuz sekiz yıl önce toprağa emanet ettiği eşini, sonra gencecik fidanı oğlunu kaybedip bu yaşında da o mel'un hastalıkla mücadele ederken umudunu yitirmemek hiç kolay değil!..

Onun yaşama tutunmasını izlemek ise öyle harika bir şey işte. Keyif veren görüntüsü altındaki maziyle ilgili anılarını dillendirirken gözlerinde beliren, herkesin anlayamayacağı nemli ışıltıyı atlattırıp sohbete daldırdığınızda , umudun şahane demetini koklayabilirsiniz.Hamaratca pişirdiği ,ikram ederken tarifini de alabileceğiniz biberli bulgur pilavını tadarken ,arkadan gelecek sarmalar, bol salçalı sarmısaklı patlıcan patates kızartmaları...sabırla pişirdiği aşure ve sohbeti sizi sadece geçmişe değil geleceğin güzelliklerinin en güzeli, hayata döndürür. Balkonundaki çiçekleri, hele Atatürk çiçeğini özenle sulaması, kış geceleri salonuna , gündüzleri dışarıya taşıması ,görülmelidir.

"Buzdolabı aldım," diyor,kapısını açıp gösteriyor,umutları kadar bembeyaz," iki yıl taksitle , ödemeye bu ay başladım," sözleri zamana takılıyor, mırıldanıyor , bir an duraklıyor devam ediyor sonra , "eskisi çok eskimişti," diyor ...zamana hükmetmiş olmanın yarına umutla bakmanın tadını hissettiriyor.

***

Yeni yıllarda tadınız sürekli olsun dostlarım ...

30 Aralık 2013

msgazioğlu

 
Toplam blog
: 40
: 956
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Yüreğinize ulaşabilmek ,duygularımı ,deneme , anı , şiir  ve fotoğraflarımı paylaşmak istiyorum ...