Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Aralık '08

 
Kategori
Felsefe
 

Zamanda ve Yaşamda Olmak

Zamanda ve Yaşamda Olmak
 

http://www.siirtajans.com/images/news/1551.jpg



Zamanda ve Yaşamda Olmak, Olmak Bağlamında Yeni Yıla Merhaba

Bir yılı daha geride bırakıyoruz. Farklı bir bakış açısı ile belki de; zaman, bizi devre dışı bırakıyor. Devre dışı bırakma anlamında; zaman, kendi hanesine artı bir yazıyor. Olur mu? Olur. Neden olmasın! Hayatta herşey oluyor, her gün bir dolu yeni bilgi yaşamımıza dahil oluyor. Kim bilebilir? Kim neden tam olarak emin olabilir ki..?

Neyse, hangi açıdan bakarsak bakalım, dile kolay; oniki ay, elliiki hafta; üçyüzaltmışbeş gün; yaşamımızdan akıp gidiyor adeta...

İnsanoğlunun, doğadaki değişim paralelinde; mevsim döngülerine bağlı olarak dört dilime ayırdığı bir yıl...

Şartlara bağlı olarak; koca bir zaman dilimi veya ömrün içinde kısacık bir dönem... Ve başka boyutta canlılar için; belki de yalnızca bir an...

Zaman, döngü, mevsimler, yıl, ay, hafta, saat, dakika, saniye v.s... Bu olguları var eden ve bilgi dünyamıza; yaşamımıza katan güç nedir? Kimdir? Nedendir?

Yeni yıl ya da yıl sonu; yıl devri denince, ister istemez; zaman ile ilgili sorular uçuşur zihnimde.

Zaman nedir?

Zaman denen olgu gerçekten var mıdır? Yoksa, bir yanılsama; bir illüzyon mudur?

Ya, zamanın değeri..? Zamanın değeri neye veya nelere bağlıdır?

Zamanın değeri matematiksel verilere mi dayanır? Yoksa, insanın insan olarak özüne; varlığına ulaşabilmesi midir ölçüt?

İnsan açısından, yaşanmış olan; geçip giden zaman; kayıp mıdır? yoksa kazanç mı?

İnsanın kendi varlığını ortaya koyabilme yetisi ile zaman ilişkisi, ne derece önem taşımaktadır?

Zaman, yaşam, yaşa; var ol, evren, varlık, var olmak, insan olarak varlığını ortaya koymak, bir olmak, birlik olmak, toprak, vatan, millet, aile, düzen, güven, evlat, aş, iş, kazanç, kariyer, eğitim, sosyal yaşam, dostluk, sohbet, sıcak sohbet ortamı, şömine, ateş, konfor, sanat, resim, müzik, bale, dans, politika, alaturka, alafranga, tuvalet, fayans, seramik, batarya, klozet, su, duş, telefon, teflon, tencere, demlik, sürahi, buzdolabı, bulaşık makinesi, beyaz eşya, ocak, mutfak, davlunbaz, boru, baca, duman, kuzine, közde patates, sıcak sahlep, boza, sarı leblebi, soğuk, kış, kar, yağmur, toprak, tohum, fidan, hasat, bolluk, bereket, mahsul, kar, karlılık, bütçe, bilanço, net gelir, dönem karı, kriz, risk, fırsat, yönetim, büyüme, milli gelir, dış borç, ithalat-ihracat, cari açık, borçlanma, kredi, faiz, kredi kartı, dram, çöküş, işsizlik, sigorta, kayıt dışı ekonomi, batak, batakhane, tuzak, trajedi, traji-komik, oyun, perde, yelek, kelek, felek, ilik, elek, un, sepet, et, kebap, şiş, Şişhane, Tophane, postane, halk, park, çark, çek, kek, kepekli, perhiz, lahana, turşu, tuz, börek, çörek, böbrek, hasta, hastane, ameliyat, doktor, hemşire, bakım, ilaç, tedavi, nekahat, kabahat, istirahat, rahat, rasat, takat, irade, şeraze, taze, kase, kese, azim, tim, az, faz, elektrik, yangın, itfaiye, kırmızı, aşk, tango, tutku, estetik, tetik, atış, disiplin, başarı, şampiyon, hoca, değer, öz ve mutluluk...

"Nereden çıktı şimdi bunlar yaaaa..." der gibisiniz, değil mi?

Çok haklısınız valla. Ben de kendime aynı şeyi; yaklaşık iki üst satırda söyledim. Sonra da; -deme öyle...vardır bunca sözcüğün bir anlamı...bakalım nereye varacaksın- dedim.

Zaman-zaman, zamanı düşünürüm. Ve tabii ki yaşamı, yaşam coşkusunu; heyecanı, beklentileri... Yanı sıra; özlemini duyduklarımı, yaşamıma yapışıp kalmış alışkanlıklarımı. Bir türlü üzerimden atamadığım; daha doğrusu atmak; yok etmek kararı alamadığım; almadığım zihinsel cerahatları; takıntılarımı, aşırılıklarımı...

Bugünkü bakış açıma göre; yaşanması gerekip yaşanamayanlar, yaşayamadıklarım ve yaşanmaması gerektiği halde yaşanılanlar; yaşadıklarım. Kısacası, doğru zamanda yapmış olduğum doğru seçimler ile yanlış zamanda; her nedense vermiş olduğum yanlış kararlar, kendi seçimlerim...

Yitip giden zaman dilimlerinde, bugünkü bakış açıma göre; kaçırmış olduğum; adeta avuçlarımın arasından; elimin içinden kayıp giden güzellikler, değerler, dostluklar, bugün için belki de çok anlamlı yitikler...

Ve ancak ve ancak, yaşamın içinde olmaktan sıyrılarak; keşmekeşten, kargaşadan, günlük detaydan uzaklaşarak farkına vardığım kazançlarım... Bugünkü düşünce yapıma göre; bugüne yansımış olan artılarım...

Kimbilir? Belki de karar anında bana gülümsemeyen; benim açımdan fazla birşey ifade etmeyen; ancak sonrasında ya da son dönemde anlamı artan veya anlamını fark ettiğim doğrularım...

Kısa süreliğine olsa bile; kendimi kendi gerçeğim ile görebilmek için; -günlük ben- olmaktan vazgeçerek, daha doğrusu; -günlük yaşamdaki ben- olmaktan vazgeçme; sıyrılma becerisini göstermek için çaba sarf ederek; özümdeki sakinliğe ulaşmak; beni, günlük benden gayri görebilmek...

İnsanın, kendine ait olan; bir iç görüsü var doğal olarak... Kendi kendimizi görüşümüz... Bazen, kişi kendini olduğundan büyük görebilir. Kendine güveni tam, hatta kibirli, ukala; zaman-zaman tam bir bilmiş olur. Kimi için zaman-zaman, kimi için her zaman...

Bir de, doğal olarak dış görü; dışta oluşan görüş, değerlendirme vardır. Çevre tarafından yapılan değerlendirmeler bütünü. En yakından itibaren; aile, akrabalar, arkadaşlar, hocalar, yöneticiler, takım arkadaşları, yanı sıra; rekabet içinde olduklarını dahil edebileceğimiz bir dış çevrede oluşan görüş, yılların deneyimine dayanan, ama tabii ki görece olan... Bu iki görüş arasında fark olmaması ya da farkın asgari düzeyde olması; kişinin kendini çevresine doğru yansıtmasına; çevresini yanıltmamasına, dürüst tavır içinde olmasına, bundan da önemli ve önceliklisi; kendini kendi içinde olabildiğince objektif görmesine; önce kendine karşı dürüst olmasına bağlıdır. Kişi kendini ne kadar sağlıklı, objektif görür; doğru değerlendirirse, irade göstermesi durumunda, gelişim yönünde atacağı adımlar da o denli sağlıklı, doğru olur.

Ne güzel demiş Mevlana; "ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün" diye...
Söz ne kadar dolu; anlam yüklü, bilgece... Anlamlı anlamlı olmasına da; bu sözün hakkını verebilmek; bunu hakkıyla uygulamak o kadar kolay mı? -Bu devirde hangi babayiğidin harcı- diyesi geliyor insanın.

Günümüz dünyasında, iletişimin gücünün arttığı, iletişime bağlı etkileşimin sınırsız boyut kazandığı bir ortamda; bu erdemli davranışa bağlı kalabilmek; tutarlı tavır sergilemek çok daha zor ve zorluğu oranında da anlamlı görünüyor.

Sinema, tv, müzik, müzikal kabare, bill-board, reklam, metin yazarı, grafiker, cıngıl, ajans, dizi, yönetmen, direktör, editör, oyuncu, rol, racon, fon, ton, fayton, sefa, her defa, cıngıl, internet, blog, portal, portakal, saç-sakal, para, kara para, mafya, lüks, akis, bahis, sahte his, elips, fasit daire, kare, deste, kumar, "kumarda kaybeden aşkta kazanır", aşk, şehvet, her şeye evet, iyi hisset, et, kazan, kepçe, tencere, seçim, seçmen, kütük, oy, üye, delege, parti, başkan, lider, güç, pay, para, hazine, varlık, veraset-intikal, nakitte kal, miras, kırmızı kiraz, çilek, muz, dondurma, sauna, pda, yoga, plates, salon, konfor, havuz, bar, bir gecelik aşk, cazibe, hibe, hadi indir cebe, her bebeğe bir ebe, elden ele, unutulmuş söz; ellenme-bellenme-dillenme, kızsan bile hiddetlenme, hiddet eşittir şiddet, silah, araba, oradan rant; buradan kolay para, yat, kat, her zaman tat, gerektiği an sat, değerliyi kuşat-al, kazanacaksan herşeyi satın al, rüşvet yedir, rüşvet al, sat, at, atla, oyna, altılı, loto, ganyan, bal tutan parmaklarınla cebinde avanta, lavanta, çanta, çantada keklik, gözler çekik, ne son ne ilk, markada var yabancı silk, bir yabancı bin illet, yerli malını elbirliği ile mahvet, yabancıya servet, vatanseveri gıcık et, al bir fırfır, promosyon villa sıfır, villa olmaz yalı, hani içinde halı, duvara yaptıracağım resmin konusu karı, bırak istasyonu garı, takıl uçağa yap ayarı, kışın arı sütü polen bal, yanına yukreyn al, hadi çal oyna çal, üstüne bir de yelkenli al, masmavi denizde yat yatın yelkeni kat-kat, liman, kaptan, güneş, cinfiz ile taze çerez, akşama kırmızı şarap, kokteyl, yanına meyve salatası, kafa çakır, gelen sesin sahibi bakır, hançerin kını, kını kana bulama, herkes oldu ulema, biraz hazır mama biraz çikolata, elektro müzik, destek veren porno klip, ben sanatçıyım o bir kedi, yaptığı uyduruk bir cd, her yerde mp3, üç-beş, moda oldu çok eş, yasak aşk ile sahte heyecan, sonuna kadar gaza basan alır can, "canım can çekişmede" derdi aşık olan, şimdi "aşıkım" diyen kavalsız bir çoban, aban garibana aban, gariban desen; o da çıkmış yoldan, herkes konuşur ondan bundan, kadın, kız, yakışıklı, paralı, moda, alış-veriş, high-end sipariş, segment, lokasyon, dekorasyon, başarı için al aksiyon, rahatlamak bahanesiyle afyon, akşam köfte içinde kimyon, dertten sigara, puro, bir de çıktı muro, esrarın, uyuşturucunun adı beyaz, akılsız başa ne ders olsa az, yılbaşı akşamı hindi dolması ya da beyaz kaz, prestij için dinlenir oldu caz, al bir film olsun macera, filmde amaç vurkaç ile para, bir yanda aydınlık içinde varlıkta seçilmiş yanlış yol; yöntem kara, öte yanda; karanlıkta korunacaklar için yüreklerde yara, bir yanda yaz sıcağı, havuz kenarında meyve suyu dondurma, öte yanda; yokluk içinde; dağda bayırda, pusuda, barut kokusu limonata adeta, bir tarafta sevgiden özveriden bihaber aşk söylemi, öte tarafta vatan uğruna baba kokusuna hasret kuzu tenleri, varlığı unutturulmuşların boşvermişliği, boşvermişlik içinde unutturulmuş kimlikler; farkında olmadan yüklenilmiş zavallı düşkünlük halleri, toprağımın özü ile korunmuş, özüne özü ile bağ kurmuş vatanımın gerçek canları, yiğitlik halleri, onlar her saat, her dakika, her saniye, her an bıçak sırtında; mermi ıslıkları olmuş şehrin vızıltıları, öte yanda entrika; düzenbazlık; dürüst rollerde her türlü gem almazlık, iş, ihale, kredi, para, rüşvet, alkol, gece, afrodizyak, aşk-meşk, erotizm, reklam, "halkla ilişkiler", moda, bunca çelişki içinde ne diyeyim doya-doya...

Yukarıda kaydettiğim; yalnızca benim bakışıma göre sıraladığım etki bombardımanı altında dahi; -olduğun gibi görünmek veya göründüğün gibi olmak- ne derece mümkün? Bunu belirtmemin nedeni, bu söze uymama ya da uyamama durumunun kabul görmesini sağlamak veya bunu; teslimiyetçi şekilde doğal karşılamak için değil. Bu söz; bu yaşam prensibi; günümüzde, geçmişe göre çok daha fazla değer ifade ediyor, öyle değilmi!

Dünyamız, bir yandan sürekli yenilenen bilgi ile hemen her bakımdan son sürat değişime uğrarken; insanoğlu yeni teknik imkanlara; yeni kolaylıklara kavuşurken, öte yandan; yine aynı teknolojiye; iletişim ve ulaşım kolaylığına ve küresel ticaretin artışına paralel olarak bölgesel niteliklerini kaybediyor, yitiriyor.

Ulus; millet, bölge, yöre, köy v.b. özellikler çok yönden deformasyona uğruyor. Hem coğrafi bakımdan; hava kirliliği, barajlar, enerji santralleri, uydu sistemleri, vericiler, yeşil alanların yıkımı, yolların artması ve ulaşım kolaylığına bağlı olarak özgün değerlerin hızla yitirilmesi, yanı sıra; hem de bölgesel karekteristik özellikler bakımından kontrol edilemez şekilde değişimin yaşanması...

Tüm dünyayı, neredeyse anında izleyebilen tüm dünya insanının; az ile yetinme özelliğini yitirmesi... Tüketim odaklı yeni dünya düzeninde insanın, insan olarak kendine yeter olma yönündeki değerlere yoğunlaşıp özüne yönelmesi gerekirken, doğrularını; özünü, güzel değerlerini yitirmesi... Üretenlerin, yanı sıra; tüketim araçlarından kazanç sağlayan küresel oyuncuların oyununa gelmesi...
Oyunu kuralına göre oynamak için, önce özümüzü korumalıyız. Yitirdiğimiz değerlerimizi yeniden ortaya çıkararak sahip çıkmalıyız. Yitirmek üzere olduklarımızı korumanın yollarını bulmalıyız. Bizi ayakta tutacak, sağlam, diri, dayanıklı kılacak olan kendi öz değerlerimizdir. Sahip çıkmadığımız öz değerlerimizin benzerlerini, hatta çok daha alt seviyede olanları, başkaları metod haline getirip; allayıp-pullayıp pazarladığında, maalesef bayıla-bayıla izliyoruz, imreniyoruz. Hem para döküyoruz, hem de hayran oluyoruz. Oysa, kökleri bu güzel topraklarda olan; canımız Anadolu 'muza ait olan; kendimize; özümüze ait el değmemiş ne değerler var.

Zamana, evrene, yaşama, varlığımıza, vatanımıza, bu vatan için gözünü kırpmadan ve hiçbir menfaat gözetmeden canını ortaya koyanlara sahip çıkalım. Değeri, gerçekten değerli olana verelim. Dünyamızın şartlarına uyum göstermek, küresel düşünmek, küresel rekabete uyum sağlamak, ekonomide, üretimde, ticarette, ulaşımda, eğitimde, ilimde, teknolojide, tıpta, sanatta ilerlemek, stratejide, politikada, kültürel faaliyetlerde atak olmak, sporda gerekeni yapmak zorunda olduğumuzun bilinci içinde hareket ederken; bizi biz yapan değerlerimizi koruyalım. Evrensel değerleri irdeleyip doğruları tüm insanlık için benimserken; uyanık olalım ve ulusal değerlerimizi koruyalım. Bizi farklı kılan; Anadolu 'muza, Milletimize ait, atalarımızın geldiği topraklara kadar uzanan değerlerimizi ortaya çıkararak değerlendirelim, evrensel boyuta taşıyalım.

Zamanı, yılları, mevsim döngülerini; evrensel değerlerle ve evrensel boyuta taşıyacağımız öz değerlerimizle idrak edelim. Varlığımızı ortaya koyalım. Kendimizi, içten ve dıştan; farklı bakış açıları ile izleyerek, değerlendirerek; daha sağlıklı şekilde görüş elde etme ve sağlıklı kararlar alma becerisi gösterelim. Birey olarak, toplum olarak... Zor günlerde biri-birimize tam destek olarak...

Nice Güzel Yeni Yıllara Giriş Olsun Bu Değerli Evrende...

Doğrular ile Evrensel ve Öz değerler içinde.

Sağlık, Sevgi, Bolluk ile

Başarı ve Mutluluk yüklü


Sevgi ve Saygılarımla.

:-)

Tarık Toraman

29.Aralık.2008

 
Toplam blog
: 38
: 629
Kayıt tarihi
: 21.09.07
 
 

Merhaba, MilliyetBlog 'un ilkeli yönetiminin yanı sıra; sağlamış olduğu sürekli gelişim içindeki ..