Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Şubat '11

 
Kategori
Felsefe
 

Zamanı akıtmak 18

18-] Fondan kopuş demek; kendisi içinde bir kapalı devre düzenlenişle, dışarıdan en az enerji ve enformasyon (yansıma) transferleri yapan ve dışarıya da enformasyon, düzensizlik ihraç eden bir sınırlılıktır. Organikler, bir zar çevrenle, iç ve dış, ayrımını yapabilen süreçlimeler zamanıdırlar. Olabildiğince az, düzensiz dış dünyayı içeri almak ilkesinin sonucu bireyleşebilmişlerdir. 

Bu nedenle, küçük paketler içinde, olay, olgu geçmişlerini saklayacaklardı. Organizmanın büyümesi organ eller işbirliğinin bir zorunluluğudur. Aynı zamanda büyüme, ekstra bir enerji harcanmasıdır. 

Büyümenin bireyler dışı ilişkisi türü organizmayı, özellikle de insan türü organizmaları; toplum düzeyine getirmiştir. Ama bunu da sağlayışı ölümü göze alma pahasınadır. Ölümsüz olan bir hücreli organizma, büyümekle ölümü sırtlanmıştır. Tek hücreye dek ölümsüzlüğü, yani Geçmişinin ileri yön akışını sağlayabilmek için de, küçük partikül, bölekçik molekül (gen-döl) olacaktan, eşey imleme konum sürekliliği ilen ileri akışı kesikli sürekli olaraktan ölümsüzlüğe tekrardan zamanı süreç eşmiştirler. 

Oluş içinde, sorununu şimdilik böyle aşmıştır. Toprakta dahi protein kılıf olarak kalabildiği sürece, uyanır diri lirdirler. Ne var ki bu kez de, böyle binlerce yıl sonra uyanan bir tohum, zamanı değişmiş bir uyumsuzluğa düşmekten de, kurtulamaz. Tabii ki sürprizlere de açık olmak gerekir. 

Okura bir hafıza tazeleme olarak şunu hatırlatayım, bakteri ve viral organizmalar (bir hücreli) düzleminde, yani bir hücrelilikte, ölüm yoktur. Bir vücut, bölünerek çoğalır gider. Ölüm çok hücreliliğe evirilişle, bir hücrelilikten çok çok daha fazla bir hayati devinim kazanmıştır. Ancak kazancın maliyeti kaçınılmaz bir ölümdür. Organize olan varlıklar, büyür ve ölürler. Ölüm bir anlamda büyümenin kaçınılmaz zorunlu sonucu gibidir. 

Büyüme zorunlu olarak ilişkilerini taşıyamaz olacaktır. Sistemin denetimi koşulu ve ilişkilerin sınırlanması koşulu ile büyümenin nicelemesi çatışır. Organizma sistemi iletişken geri beslemeli bir ilişkilenmeli bağıntılılıktır. Taşınamaz bir uzay zaman birikmesi, ilişkilerin çökmesi ile dağılır. 

Canlı süreçler de ölür. Kanserleşme bir yanı ile organizmanın kendi ölümüne, organizmanın cevap arayışı gibidir. Organik hücrelerin çevre uyumlarına, yani dıştan vücuda alınan düzensiz enerjili kimyasallara karşı uyum sağlayıcı bir tepkinin cevabı olabilmektedir. 

Kanserleşen bu tepkiler; uzun süreçlerin sonunda ancak, cevabı olacak bir sonuçlanmadırlar. Yani sistemin sağa sola yalpalayan dalgalanmasıdırlar. Ölüm, bizim birey dünyamızda her ne kadar kıyametler koparsa da, var oluşun sürekliliğinde kanserleşme, bir adım atabilmenin ön evreli adımıdır. Elbet bir gün istikrarı (simetriyi) kuracaktır. 

Evren birey duygularını çok çok aşmıştır. Parçacıklar düzeyinde organizelerle, atomdu organize yapılara gelmiştir. Atomdu organize yapılar bileşik düzey ve düzlemine gelmiştir. Buradan da organikleri yolu ile koloniye yaşama, oradan da sürü ve grup yaşamına; daha sonra da sosyal birlikler yaşamıyla, toplumsa yaşam gibi karmaşık ve ağ ilişkilerin örgütlenmesi ile ileri varlıklar, gelişmiş süreçlere zamanı akıtmış, sürekli olmuşturlar. 

Bakmayın siz; "Dünyada ölümden başkası yalan" denilişlere. Bunlar, içinde akılcı bağ düşüncesi olmayan, sırf o anın insan duygularına hitap eden, tek yanlı söylemdirler. Ve müziğin de yineleyici, eşlenme öğrenmesi içindeki, etkili, tekrarlı basıncından ötürü de; bizi tek yanlı bir promil yapar şekilde hayali etkiler bırakmasına, gevşemeyiniz. Çünkü sürçte, bir şekilde oluşla süreklilik esastır. 

Varlık (varlığınız) olmadan, ölümün bir anlamı var mıdır? Ya da ölüm olmadan, varlığınızın bir anlamı var mıdır? Veya siz; 15. yaşınızın ölümünü yaşamadan, 60. yaş varlığınız içinde olabilir misiniz? Yeri boşaltılmayan bir şeyin yerini alabilir misiniz? İşte bunları kurallarıyla ölüm belirliyor. Ölüm varlıklara, ileriye doğru zaman ve mekân açan bir boyuttur. Değilse ölüm varlığın evrenden ve meydandan, genel anlamda elini ve eteğini çekişi değildir. Bir gibiden zarflamalar, bir boyutlanmanın işlev eşilmesidir. Kalıp işlevin terkidir. 

Görülüyor ki ölüm de zamanın kendisidir. Ölüm bir varlıktır. Ölüm bir değişme ve gelişmedir. Siz bir önceki zamanınızı öldürmese idiniz, doğuran zamanınızla yeni bir çocuk ortaya çıkar mıydı? 

Doğmayanın (varlığın) ölümü olmadığı gibi, ölmeyenin (zamanın, varlığın devinmenin) de doğumu olamazdı. 

Zamanın ( yani bir kısmı geçmiş olan dünkü sürçlerle ileri akmanın) ölümü olmasaydı; söz gelimi; devrilen araba ölümlerinin; maden de ölenlerin; terör baskınlarında ölenlerin; denize girmenizin, acıkmanızın, ağlamanızın, buharlaşmanın birleşip ayrılmanın vs. nin) geçip gitmesi (ölümü) olmasa idi; yeni zaman olan bu gün olur muydu? 

Yani yeni zamanınız olan şimdiki olgu ve olaylarınız; bu günkü günde de, Ankara'dan İstanbul'a gitmeniz gibi; başbakanın liderlere görüşme mektubu göndermesi gibi veya Türk savaş uçaklarının Kuzey Irak semalarında olması vs. gibiden yeni süreçlerle yeni doğumlar; yeni olgu ve olaylar olur muydu? 

Ölüm; zamanın, varlığın, var oluşların, halden hale geçen, birbirinin yerini alan, süreçlerin kesikli ve sürekli olmasının, bir ve aynı olan gelişmiş belirişleri değil midirler?

Ya da söyle söyleyelim. Varlıklar da; ölüm de; zaman da; bir birbirinin yerini alan, birbiri ile biri birine göre yer değiştiren olgulardır. Bunları, olayların süre gelen ve görünen bir yüzleri olduğunu bilememektir. Yani; varlık=ölüm=zaman=devinim=yansıma= eşleşme= enerjinin, ayni şey olduğunu bilememenin, birini (ölümü ) diğerine (yaşamaya) tehdit eder algı olduğu sanma yanılsamasından başka hiç bir şey değildirler. 

"Dünyada ölümden başkası yalan" bilgisini bilir olmanın, bunu, gerçek sanışınızdaki bilmezliğin soyutlaması ile insanın üreteceği hiç bir şey yoktur. Bu sözü söyleyen insan bir başkasının ölünü yaşadığını unutur. Bir sürekliliği görmez. Duygular akışı kesintiye uğratır. Bunu böyle kavramakla, ne kurbağanın başkalaşımını açıklar olabilirsiniz, ne uzaya gidecek düşünmenin kırıntısını çıkarırsınız! Ne de başlangıç evrenin neye benzediğinin bir sanal fotoğrafını bile çekemezsiniz. 

Peki, bunları birbirinden ayırmadan, varlık=zaman=devinim dönüşlü değişken olan, aynı varlığın, aynı olgunun, aynı olayların, aynı devinimin ve aynı zamanın bir ve aynı değişen yüzü olduğunu bilmek, bize uzaya gitmenin yeteneğini ve erken evreni, fotoğraflar olmamızın vs. nin yeteneğini, sağlar mıdır? 

Elbette, zaten öyle olduğu için bugün uzaydayız. Ya da öyle olduğu bilindiği için İsviçre'de yer altında CERN deneyleri ile teşriki mesai yapmaktayız, değil mi? Soyutlanmış ilişkilerinden koparılmış bir "Dünya'da ölümden başkası yalanın" laboratuvar deneyleri yapılabilir mi? 

Söz gelimi; ölümün bir var oluş, varoluşun da bir ölüm olduğu bilindiği içindir ki; böyle olduğu içindir ki, insanlar bir "arka (arta) alan ışıması" söyleyip, bununda keşfini yapıp, bigbengin resimlenmesi oluşturulmaktadır. 

Bütün zamanlar ister özel bağıntılı (ilişkilimle-aitlik) zamanlar olsun, ister genel bağıntılı (ilişkinimle-aitlik) zamanlar olsunlar; hep içlerinde sürekli ve kesikli, tanecikli ve boşluklu bir ÖLÜ ZAMANLAR ya da FOSİL ZAMANLAR taşırlar. İşte her doğum, bu ÖLÜ (FOSİL) zamanlarla nedense ilişkilimle olarak doğarlar. Her doğum yeni bir çevrenin oluşmasına kat kılıktır ve katkın olduğu çevre ile tekrardan girişmektir. Yeni nicelimler ortaya koymaktır. Sanırım bu kadar bir özel ayrıntıya girişmek yeterlidir. 

Sürecek 

 
Toplam blog
: 418
: 104
Kayıt tarihi
: 26.11.10
 
 

26 yıllık sınıf öğretmenliğinden sonra emekli oldu. Şiir çalışmaları ve deneme türü olan, toplum ..