Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Kasım '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Zamanı geldiğinde almaya hazırdır insanlar…

Zamanı geldiğinde almaya hazırdır insanlar…
 

Sizlerde de olmuş mudur, bilmiyorum, ama ben yaşamışımdır çok kez.

Birileri size bir takım bilgiler sunmuşlardır, ama siz farkında bile değilsinizdir…

Hatta da, sinirlenmişsinizdir, muhtemelen…

Sizi bilmem, ama ben sinirleşmiştim diyelim.

En bariz örneğidir, yıllar önce ilk kocam, yüzde yüz düşünce gücü kitabını, al oku bak bunu, diyerek tutuşturmuştu elime…

Boşanana kadar okumamıştım ben o kitabı!...

Artık ona inat mıydı, bana sunuş tarzından mıydı, hazır olmayışımdan mıydı?

O dönemler benim için tam bir muammaydı…

Burada yazarken, belki tam olarak varırım ayırtına…

Boşandıktan sonra, hiç unutmuyorum, bir yaz öğleniydi, başladım kitabı okumaya.

Aaa… O da ne! Oturuyor tek tek taşlar yerlerine…

O dönemler, en çok korktuğum hayvan, hamamböcekleri! Diğer bir adıyla karafatmalar!

Iyyy…

Bir karafatma gördüğümde evde, ev yıkılırdı, koşşş Kamiiiiiilllll, karafatma var!...

Kulakları çınlasın, o da koşar, bir bezle alır böceği atar, sonra da bana kızardı, ne var korkacak bu kadar şimdi!...

Kitabın korkuları yenmek bölümünü okurken, parkelerin üzerinde bir hareketlenme beliriverdi birden!

Aaaa… Bir karafatma, balkondan dalmış salona, çaktırmadan ilerlemeye çalışıyor.

Ufak bir panik anı… Ardından çağıracak kimsenin olmayışının ayırtına varmak ve de gücün gerçekte bende var olduğunu kitabın galeyanıyla anlamak!...

Nasıl bir denk geliştir ki, tam da korkuyu yenmeyi okurken, önüme bir deneme fırsatı çıkmıştır!...

Bir komutan edasıyla elime bir bez aldım, ama itiraf etmeliyim evdeki en büyük temizlik beziydi o bez, ben diyeyim bir metre, siz deyin üç metre, ve… Mutlu son!...

Karafatma balkondan atılmak suretiyle bahçe yaşamına geri döndü, ben telefona koştum ki, sevdiklerimle müthiş zaferimi paylaşayım!...

Vay be… Amma da güçlüymüşüm ben!...

Sonrasında, vallaha kimsenin hakkını kimsede bırakmam, adamın bunu da oku dediği bir diğer kitap, “Erkekler Mars’tan, kadınlar Venüs’ten” kitabını okudum…

Sonrası… Çorap söküğü gibi geldi…

Zaman zaman hayıflanmadım değil, bu kitapları daha önceden okusaydım ya diyerek…

Sonra sonra… Yoga, reiki falan derken…

Anladım ki hazır olmak çok önemli!...

O nedenledir ki, lütfen bazı şeyleri kaçırmış olmanızdan dolayı üzmeyiniz kendinizi…

Almaya hazır olduğunuz anda gelir gerekli bilgiler…

Hazır olduğunuzda anlarız ancak!

Biz istemeden önümüze konulan şeyler cazip değildir. Cazibesinden geçtim, hatta da iticidir….

Çoğu kez üzerimize bindirme yapıldığını düşünürüz ki, içsel mekanizmamız genelde buna reddetme olarak karşı bir koruma geliştirir.

Emek harcanmayan, maddi yada manevi bedel ödenmeyen şeyler, genelde bizim gibi maddeyle güç sağlayan toplumlarda ucuz gelir, ucuz derken, hafif gelir, hafif derken, değersiz gelir, değersiz derken… Salağın biri çıkmış, bir şeyler söylüyor, sözüm ona kendini önemsetmeye çalışıyor… Hadi be oradan diye düşündürür ki, kanserin ilacını buldum dese kişi, popolarıyla, affedersiniz ama, gülüp geçerler…

Reiki bir şifa enerjisidir, ve evrenseldir… Kişi istemedikçe şifa uygulamayın derler, asla birilerine övmeye kalkmayın, ve de… Karşılığında bir bedel alın!

İlk duyduğumda, itiraf ediyorum, irkilmiştim!

Nasıl yani, evrenin enerjisini bedelle mi vereceğiz? Hadi, anladım istemeden kimse kimseye bir şey yapamayız, yardım da edemez, övmemeyi de anladım da… Bu bedel de neyin nesi?

Simgesel de olsa dediler, bir bedel gerekir… Bedelsiz şeyler dediler, önemsiz kabul edilir ve verdiğin bile şifa gereğince kabul edilmeyebilir…

Ve de… Bedel ödemezse insanlar, iyiliğin altında ezilip kalabilir ki, bu da onları negatif etkiler…

Bedel, ikram edilen bir tabak yaprak sarmasını yemek de olabilir, güzel bir tebessümde, kişi almaya hazırsa eğer…

Ama… Öyle kişiler de vardır ki, tonla para ödemek ister, güven duyabilmesi için…

Her neyse… Bunlar versiyonları…

Sonuç olarak, her şeyin bir zamanı vardır…

Asla geç kalmışlıktan dolayı hayıflanmayın…

Hazırlanırız ve doğru zamanda ancak algılarız…

Hazırlanmamıza neden olan kişiler içinde üzülmemek gerek, haklarını yedik mi acaba diyerek, çünkü onlarında bazı şeylere hazırlanışlarında bizim de farkına varmadığımız kim bilir ne katkılarımız vardır…

Bu kadar uzun bir yazıyı sıkılmadan terk etmeyenler varsa eğer, ayrıca teşekkür ederim ki…

Hazır oldukları bir şeylerin var olduğunu müjdelemeden de geçemeyeceğim…

Sevgiyle kalınız, ve lütfen hayıflanmayı bir kenara bırakınız… Çıkardığınız dersler var ise, onları heybelerine elbette ki atınız…

Heybelerimizdekilerdir ki, bizi daha da ileriye götüren…

Gülgün Karaoğlu
Kasım, 05/07

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..